28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI
Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile
ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve
MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir!
Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun
giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan
mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme
Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme
amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ
ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini "BATI ÇALIŞMA GRUBU" diye adlandıran İSRAİL yanlısı
ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D.,
İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden
çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır!
28 Şubat
"postmodern" darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan
daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye
uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan
vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir
politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak
anlatacağız.
Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a
mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği
noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur!
Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi
ve dünya olayları ile kronolojimize devam ediyoruz.
19 Şubat 2001'de Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, MGK toplantısında Anayasa kitapçığı nı
Başbakan Bülent Ecevit'e doğru fırlattı.
Ecevit mızıkçı bır çocuk gibi basın toplantısı tertip edip Cumhurbaşkanı'nın
şikâyet etti. Bozuk olan ekonomi şartlarını değerlendiren fırsatçılar da yurtdışına
döviz kaçırarak ekonomik bir kriz başlattı. Borsa yüzde 14,6 düştü, repo faizleri
yüzde 760'a vurdu. Merkez Bankası'ndan yaklaşık 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı
olduğu iddia edildi... Demek ki,
IMF ve Dünya Bankası "Türkiye krizden çıkıyor," derken, daha büyük bir krize girmekte
olduğunu gizlemek istemişler!.. Aynı gün G-20 toplantısı yapılırken,
Fischer ve Deppler Başbakan Ecevit ile görüştü.
Bu arada Başbakan Bülent Ecevit hakkında biraz bilgi vermenin zamanı geldi, sanırız...
Bülent Ecevit 1925 doğumludur. Dedesi Kürdîzâde Mustafa Efendi, babası Profesör Ahmet
Fahri Ecevit'tir. Baba Ecevit, 1943-1950 yılları arasında CHP'den milletvekilliği
yapmıştır. Bülent Ecevit'in siyasetle bağlantısı oradandır.
Bülent Ecevit 1944 yılında
Robert Kolej'den mezun oldu, tercüman olarak çalışmaya başladı. Kendisinin üniversite
tahsili yoktur. Tıpkı meşhur Başbakanımız Menderes gibi!.. Menderes ilkokul mezunu idi.
Milletvekili olduktan sonra dışardan lise bitirmiş, Başbakan iken de Hukuk diploması
almıştı. Ne zaman derse, imtihana gitti, bilinmez...
Ecevit bir
ara gazetecilik yaptı. 1957 yılında Amerikalılar tarafından keşfedildi. Rockefeller
Foundation Fellowship Bursu ile ABD'ye gitti. Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay sosyal
psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine incelemeler yaptı. Bu sırada Ecevit'in sürekli
"Hocam" diye bahsettiği meşhur Yahudi siyaset adamı Henry A. Kissinger,
Harvard Üniversitesi Rektörü idi. Harvard'da 1957 yılında, 1950-1960 arasından verilen
antikomünizm seminerlerine Olof Palme, Bertrand Russell gibi kişilerle katıldı.
32 yaşında, İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker'in adaylığını ona devretmesiyle, 27 Ekim
1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili olarak siyasete girdi. Böylece İsmet İnönü'nün
has adamı oldu. CHP'nin içinde ortanın solu görüşünün öncülüğünü yapmaya başladı.
18 Ekim 1966'da CHP genel sekreterliğine, henüz 41 yaşındaki iken seçildi. 8 Mayıs
1972'de istifa eden İsmet İnönü'nün yerine genel başkanlığa getirildi.
26 Ocak 1974 tarihinde seçimlerde CHP 1. parti olunca, Millî Selamet Partisi (MSP)
ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa Başbakanlık görevini aldı. Aynı yıl EOKA
yanlısı Rumlar Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yapıp Türkler'i öldürmeye başlayınca,
Ecevit’in başında olduğu hükûmet, askerî müdahale kararı aldı. Kıbrıs'a çıkartma yapılıp
kuzey bölgesi alındı. Sadece 10 ay süren bu koalisyon hükümetinin tarihe geçen en önemli
olayı, bu iki Kıbrıs Harekâtı olmuştur. Onda dahi Erbakan "Ada'nın tümünü alalım," demiş,
Ecevit karşı çıkmıştır. Eğer Kıbrıs'ın tümü alınsaydı, bugün Kıbrıs diye bir meselemiz
olmazdı.
Kısacası Ecevit te Menderes gibi şişirilmiş bir politikacıdır. Dişe dokunur bir
başarısı olmadığı gibi, 2001 krizi ile Türkiye'yi nasıl bir badireye soktuğunu göreceğiz.
Öte yandan İsmet İnönü gibi, Kürt kökenli olduğu gizleyip, hep Zonguldak'tan aday olarak
kendini Laz diye yutturmaya çalışmıştır. İsmet İnönü de Bitlisli bir Kürt aileden
gelmesine rağmen, hep Malatya'dan aday olmuş, Malatyalı sanılmış, hatta Malatya'ya
heykeli bile dikilmiştir.
Krize dönersek, 20 Şubat'ta 7,3 milyar doların Merkez Bankası'na geri döndüğü
açıklanırken, repo faizleri yüzde 3000'leri gördü. Fischer ve Deppler Başbakan Ecevit
ile yeniden biraraya geldi. Neler söyledi ise, pek işe yaramadı. Aynı gün
Elektrik Piyasası kanunu çıktı.
Merkez Bankası'ndan çıkan 7 milyar dolar bir gün sonra nasıl döner?.. Şöyle döner:
Birisi doların yükseleceği tiyosunu vermiştir. Özel bankalar önceden Merkez Bankası'ndan
dolar satın alır. Döviz kuru yükselir, bankalar dolarları getirip yüksek kurdan
yatırır.
Birçok banka yapılacak devalüasyonun kokusunun alıp Merkez Bankası'nı
hortumlayınca, Türkiye çok büyük bir mali iflas yaşamış, hatta hükmet bile bu nedenle
erken seçime gitmek zorunda kalmıştı.
Bazı bankaların ÜÇ GÜNLÜK NET ALIŞ (USD) ibretâmiz listesidir:
CITIBANK..... 1.063.800.000
Bu bankaların kamuya yani Devlet'e zararı ise 31.4 milyar dolar idi.
Yine 20 Şubat'ta İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Sümerbank eski Genel Müdürü Şükrü
Karahasanoğlu İtalya'da yakalandı. Silah alım satımında dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla
yürütülen soruşturma kapsamında, Milli Savunma Bakanlığı Kara Silah Şube Müdürü Yarbay Harun
Baktır tutuklandı... Asker arasına karışmış olan sütübozuklar böyle ayıklanır. Yoksa , dönme ve
masonları general yapıp, Kuvvet Komutanı tayin ederek, muharip askerleri terfi ettirmeyerek
emeliye ayırmakla, değil!
21 Şubat'ta Repo faizlerinde tırmanış yüzde 7500'ü buldu. Borsa yüzde 18,1 daha
düşerek, 3 günde 29,3 oranında değer yitirdi. Bankaların krizden hemen önce tiyo alıp,
Merkez Bankası'ndan 3 milyar dolar satın aldığı
iddiaları gazetelerde yer aldı. Aynı gün Başbakanlık'ta ekonomi zirvesi düzenlendi.
13 saat süren toplantının ardından, dalgalı kura geçildi. Ayrıca Devlet İhale Kanunu
taslağı açıklandı. Üniversal Yatırım Holding'in Yahya Murat Demirel'in de aralarında bulunduğu
3 yöneticisi hakkında, borçlu olmalarına rağmen mallarını eksilttikleri gerekçesiyle 6 ay ile
4.5'ar yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı.
22 Şubat'ta Merkez Bankası dalgalı kura geçişin ilk gününde doların fiyatını 689 bin
liradan 964 bin liraya çıkardı. Faizler yüzde 5200'leri gördü. Borsa günü yükselişle
kapattı. IMF Başkanı Kohler, dalgalı kura geçişi desteklediklerini açıkladı.
23 Şubat'ta ABD Başkanı, geleceğin Afganistan ve Irak işgâlcisi Bush, Başbakan
Ecevit'i telefonla arayarak destek verdi. "Aslansın, kaplansın, sakın sözümüzden çıkma.
Bak sana kimi göndereceğim?" dedi. Kredi kartlarında aylık faizler yüzde 60'lara kadar
tırmandı. Wall Street Journal Türkiye'deki krizin faturasının IMF'ye ait olduğunu yazdı.
Standart and Poors Türkiye'nin kredi notunu düşürdü.
Aynı gün İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda "Kasırga Operasyonu" olarak da bilinen
Egebank'la ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak, aralarında bankanın eski sahibi Yahya Murat
Demirel'in de bulunduğu 36 sanık hakkında, "çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak" , "cürüm işlemek
için teşekkül oluşturmak" , "bankayı aracı kılarak dolandırıcılık" , "usulsüz kredi açılmasını
sağlayarak dolandırıcılık" ve "Bankalar Kanunu'na muhalefet" suçlarından dava açtı. İddianamede,
bankanın eski sahibi Demirel'in 7 ayrı suçtan toplam bin 891 yıl 6 ay ile 4 bin 727 yıl arasında
ağır hapis cezasına çarptırılması talep edildi... Aslında o cezaya bir ömür yetmez, tüm Demirel
ailesine paylaştırmak gerekir. Hepsinin kıyıdan köşeden bulaşmışlığı vardır.
24 Şubat'ta krizde payı olan Merkez Bankası Başkanı şaibeli Gazi Erçel, emekli olmak
üzere izne ayrıldı. Bankacılarla Devlet Bakanı Önal arasında yapılan zirvede, doların
hafta başında 800-850 bin lira bandına oturtulması kararlaştırıldı.
26 Şubat'ta ortalık biraz duruldu. İMKB repo piyasasında faizler yüzde 100'lere
kadar geriledi. Borsa yükseldi, dolar düştü. Hazine Müsteşarı Demiralp nedense izne
ayrıldı, Müsteşarlığına Ferhat Emil vekâlet etmeye başladı.
28 Şubat'ta Ulusal Bank'a el konuldu. LPG'li araçlara konulan ek vergi, Danıştay
tarafından iptal edildi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı için, Dünya Bankası Başkan
Yardımcılarından Kemal Derviş'in adı geçmeye başladı...
2 Mart'ta Dönme Kemal Derviş paraşütle gökten inip Devlet Bakanı olarak Hükûmet'e
girdi! Etrafını hemen bir dalkavuk güruhu sardı. Medya kendisinin ve Amerikalı karısının
peşini bırakmadı. Adamı göklere çıkardı! Dolar 800 binli rakamlara geriledi, borsa
yükseldi, faiz oranlarında 10 puana varan düşüşler yaşandı. Hazine
Müsteşarı Demiralp ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel emekli oldu.
4 Mart'ta Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzakelerine hemen başlanıp başlanmamasına karar
vermek için sandık başına giden İsviçreliler, ezici çoğunlukla ''AB üyeliğine hayır'' dediler.
14 Mart'ta Dönme Kemal Derviş, ekonomik krizden çıkış için ekonomik paketin ilk
bölümünü açıkladı. Derviş'in, Ecevit'in DSP'ye girme önerisini reddettiği basında
yer buldu. Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası Başkanlığı'na getirildi. Aynı gün satanist
davasında Şehriban Coşkunfırat'ı öldürdükleri gerekçesiyle Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur
Gülşah Dinçer 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı.
15 Mart'ta İktisat Bankası'na el konuldu.Aynı gün CHP Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü,
pek onuru kalmamış CHP'den istifa ettiğini açıkladı.
16 Mart'ta CHP Yüksek Disiplin Kurulu, eski PM üyesi Fikri Sağlar'ı partiden ihraç etti. Fikri
Sağlar, Kültür Bakanı iken bi işe yaramaz karısını Tiyatro Müdürü yapması, "kitapları
özgürleştiriyorum" demesiyle meşhurdu.
Onun "özgürleştirdiği" ve tiyatro bahçesine yığdığı, sonra orada kar altında kalıp çürüyen kitapların
yasak kitaplar olmadığı, Devlet Tiyatroları depolarındaki eski telefon rehberi, talimatname,
il rehberi falan olduğu anlaşılmıştı.
17 Mart'ta BDDK Başkanlığı'na Engin Akçakoca atandı. Aynı gün CHP PM üyesi eski
bakanlardan Mehmet Moğultay partisinden istifa etti. Bu adam da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
iken (1991-1994)Sosyal Sigorta Kurumu'nun Genel Müdür'den odacısına kadar bütün personelini
değiştirmiş, teşkilata Kürt ve alevi doldurmuştu. Aynı şeyi Adalet Bakanı (1994-1995)iken
cezaevlerinde yaptı, PKK sempatizanları gardiyan oldu. Üstelik bu uygulamasını da "Ne yani, kendi
adamımı almayacağım da, kimleri alacağım?" diyerek savunmuştu.
Mehmet Moğultay''ın bu hainliği yıllarca cezaevlerine girilememesine ve "Hayata Dönüş Operasyonu"na
(2001) yol açmıştı. Parti liderleri böyle mülevves kişileri nereden bulur bilmem!
20 Mart'ta Terör örgütü Hizbullah'a yönelik operasyonlar kapsamında Osmaniye'de yakalanan 49 kişiden
3'ü idam cezasına, 27'si 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklardan 19'unun cezası
"Şartla Salıverilme" kapsamında değerlendirilerek ertelendi.Gaziantep'te yakalanan ve Adana
DGM'de yargılanan 15 sanıktan 5'i de 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
21 Mart'ta GSM operatörü Aria piyasaya girdi.
22 Mart'ta Seka Dalaman İşletmesi'nin özelleştirilmesi, Bakanlar Kurulu tarafından
onaylandı... Sosyal (yani Toplumcu) Demokrat Parti'nin Ortanın solcusu Başbakanı Bülent
Ecevit "özelleştirmeci" olup çıktı! Aynı gün Atatürk'ün manevi kızı, Türkiye'nin ilk kadın pilotu,
dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, 88 yaşında yaşamını yitirdi.
Yine 22 Mart'ta ABD, casusluk yaptıklarından şüphelendiği 50 Rus diplomatı sınırdışı etti.
23 Mart'ta NATO, Kosova savaşında "seyreltilmiş uranyum" mermisi kullandığını itiraf etti NATO değil, ABD kullandı!.. Aslında
ABD "seyreltilmiş uranyum"lu bombaları 1991 Körfez savaşında Irak'ta kullanmış, sadece zavallı Iraklılar değil, bombalara
dokunan Amerikan askerleri de hastalanmış, olaya "Körfez Savaşı Sendromu" denildi.
Bunun üzerine Amerika "insana zararlı olmadığını" açıklamıştı!.. Hiç savaşta
insana zararlı olmayan silah kullanılır mı?.. Amerikan aklı işte!.. Kandıracağını sanıyor!
24 Mart'ta aralarında CHP eski milletvekili dönme Ercan Karakaş ile sinema sanatçısı Halil
Ergün'ün de bulunduğu bir grup CHP'li partiden istifa etti.
26 Mart'ta Danimarka, İsveç, Finlandiya, Norveç ve İzlanda, Schengen serbest dolaşım bölgesine
dahil oldu.
27 Mart'ta Esenyurt Belediye Başkanı Kürtçü ve şaibeli Gürbüz Çapan, CHP'den istifa etti.
28 Mart'ta Dolar 1 milyon sınırını aştı. Bakan Derviş'in 15 öncelikli yasanın
15 günde Meclis'ten geçmesi gerektiği yönündeki açıklamaları siyasilerden tepki aldı...
Bir süre sonra Bülent Ecevit'in "Ben çağırmadım,
bu adam nereden çıktı geldi?" diye hayretini belirteceği Amerikan pasaportlu Dönme
Kemal Derviş'in esas niye geldiği, Hıristiyan Batı dünyasının istediği bu 15 kanun
15 günde çıktıktan sonra anlaşılacaktı.
Aynı gün Diyarbakır'ın Bağlar beldesinde güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda, Diyarbakır
Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun şehit edilmesi saldırısına katıldığı belirtilen
terör örgütü Hizbullah mensubu Hasan Sarıağaç adlı bir kişi ölü olarak ele geçirildi.
29 Mart'ta Türkiye-Azerbaycan KEK toplantısı Bakü'de yapıldı. Merkez Bankası maksimum
300, minimum 50 milyon dolarlık döviz ihalesi açmaya başladı. Kapalı Çarşı'da döviz 1,2
milyon liraya fırladı. Reel sektörün dönem ödemeleri konusunda toplantılar gerçekleştirildi...
Bu "Reel Sektör" tabiri kullanılır ama çarpıcı anlamı üzerinde hiç durulmaz. "Gerçek
Sektör" demektir. Yani bir de "Hayalî Sektör" veya sektörler var ki, bunu değerli
İktisat Profesörü Osman Altuğ "Üçkâğıt Ekonomisi" diye adlandırır. Yani, "Hisse Senedi,
Bono, Döviz"den oluşan, el değiştiren kâğıt parçaları!.. "Borsa indi, ekonomi bozuldu.
Borsa çıktı, ekonomi düzeldi" diye insanların birbirini aldatması "Hayâlî Sektör";
gerçek üretimin yapıldığı fabrikalar, istihdam, ithalat, ihracat, vergi, yatırım
ise "Reel Sektör"dür. Ekonomi esas odur, aman şaşırmayalım! Borsaya "yatırım" olmaz,
borsa kumardır. Yatırım üretim için olur.
Aynı gün Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesinde Uzman Çavuş Sabri Tanrıkulu, kızıyla ilişkisi
olduğu için kendisini savcılığa şikayet eden Suna Dinç ve kızı Leyla Dinç'i işyerinde öldürdükten
sonra, hakkında dava açan Şereflikoçhisar Cumhuriyet Savcısı Metin Şanal'ı da makamında öldürdü...
Memleket ne hale gelmiş, idam cezasının
kaldırılması, Rahşan Affı'nın çıkarılması cânilere nasıl cesaret vermiş, bir görün!
30 Mart'ta THY'nin özelleştirilmesi, teklif gelmemesi nedeniyle iptal edildi. Çok ta
iyi oldu.
31 Mart'ta borç tecil faizleri yüzde 32'den yüzde 72'ye, gecikme faizleri de yüzde
5'ten 10'a çıkarıldı. Türkiye'nin 2000 yılı büyümesi yüzde 6,1 olarak açıklandı. Kişi
başına gelir 2.986 dolar olarak hesaplandı.
Bu "büyüme" rakamı ile "kişi başına gelir"
hesapları da, enfilasyon rakamları gibi gerçeği yansıtmaz. Meselâ, ekonomideki
büyüme hesabı, enfilasyon farkı ve nüfus artışı düşüldükten sonra yapılması gerekir. Yapılıyor
mu?..
Kişi başına gelir de "Gayrısafî Millî Hâsıla"nın nüfusa bölünmesiyle bulunur.
Ancak son 20 yıldır kafaları karıştırmak için "gayrısafî millî hâsıla" yerine
"gaylrısafî yurtiçi gelir" kavramı kullanılmaya başlamıştır. Bu ne demektir, biliyor
musunuz?.. Türkiye'de daha ucuza imalat yapabildiği için gelen Ford gibi yabancı
şirketlerin üretip te, alıp gittikleri otomobiller "ihracat" sayılmakta, böylece "yurtiçi
gelir" yüksek görülmektedir. Onu da nüfusa bölünce böyle kriz zamanı 3.000 dolar
gibi, veya Erdoğan'ın 2012'de iddia ettiği 10.000 dolar gibi uçuk rakamlar ortaya
çıkmaktadır. Düşünsenize bir, 4 kişilik bir ailenin yıllık geliri 40.000 dolar, Doğu'da
12 nüfuslu köylü ailenin geliri 120.000 dolar!... Yi babam yi"... Yimekle bitmez!
"Üstelik "kişi başına gelir" rakamı, düzenli "gelir dağılımı" olmadıkça bir mânâ
ifade etmez!
Yine 31 Mart'ta Yugoslavya'nın eski Devlet Başkanı müslüman kaatili Slobodan Miloşeviç,
başkent Belgrad'da gözaltına alındı.
1 Nisan 2001'de Hollanda, eşcinsel evliliği yasallaştıran dünyanın ilk ülkesi oldu. Böylece erkek erkekle, kadın kadınla
hem de kilisede "evlenir" oldu!.. Sonradan bu sapıklık Amerika'ya ve diğer ülkelere yayıldı.
2 Nisan 2001'de Etibank davasında Dinç Bilgin tutuklandı. Tükiye'de büyük sigorta
işleri yapan yabancı firma Sigorta şirketi Allianz ile DresdnerBank birleşti.
Aynı gün yasadışı İBDA/C örgütünün elebaşı ''Salih Mirzabeyoğlu'' takma adlı Kürt bölücüsü
Salih İzzet Erdiş, ''anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak'' suçundan idam
cezasına çarptırıldı.
3 Nisan'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz Telekom
özelleştirmesi için biraraya geldi, Öksüz anlaştıklarını açıkladı. Aynı gün
Vural Akışık, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu'nun başına getirildi.
9 Nisan'da Dönme Kemal Derviş, basına kapalı toplantıda dolar kurunun Nisan sonuna
kadar 1 milyon 100 bin lira olacağını tahmin ettiğini açıkladı. Müşgül durumda olan
işçi ve esnafın eylemleri yayılırken, esnaftan biri Ecevit Başbakanlık'tan çıkarken
önüne yazar kasa fırlattı. Aynı gün Şeker Yasası Meclis'ten geçti... Bu yasa
ne getiriyordu, biliyor musunuz?.. Türkiye şeker pancarı üretimini kısacak,
ABD'nin üretim fazlası mısır şurubunu satın alacak, TÜRK çiftçisi, fabrika işçisi
perişan olacaktı!
5 Nisan'da Bakanlar Kurulu, esnafı rahatlatma paketini açtı. Vergi borçları
taksitlendirildi, Halkbank'ın kredi faizleri yüzde 55'e çekildi, SSK ve Bağ-Kur
primlerini ödemede kolaylık sağlandı. Süpermarketlerin şehir dışına kurulması kararı
çıkarıldı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in kendi parasını, kriz öncesi dövize
çevirdiği anlaşıldı. Böylece bir haftada parasını ikiye katlamış oldu. Tıpkı tiyo alıp
dövize geçen bankalar gibi!
9 Nisan'da kendini "mesih" ilan edip beyaz elbiseler giyen, bir süreden beri Almanya'da
yaşayan eski RP milletvekili Hasan Mezarcı, Edirne'nin İpsala Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye
giriş yaptı. Gözaltına alınan Mezarcı, tutuklandı.
10 Nisan'da TÜSİAD (tuzu kuru işadamları) hükümette revizyon isterken, TOBB (esnaf)
istifa çağrısında bulundu.
11 Nisan'da Ankara'nın Tandoğan Meydanı'ndaki esnaf gösterisinde olay çıktı. Polise taş ve
sopalarla saldırıldı. Polis ve belediye araçları tahrip edildi. Yaklaşık 100 polis yaralandı.
Polis, havaya ateş açtı. Ankara'da Ankara'daki esnaf eylemleri büyük olaylara sahne olurken,
gösteriler 6 ay süreyle yasaklandı. Kamu bankaları ile fondaki bankalara, "görev zararları"na
karşılık özel tertip iç borçlanma senedi verme imkânı tanıyan yasa ile, Ekonomik Sosyal
Konsey Yasası çıktı. Demir Sabancı, 2.6 katrilyon lira ile gelir vergisi rekortmeni
oldu.
Yine 11 Nisan'da Güney Afrika'da bir maçta taraftarlar arasında çıkan arbedede 43 kişi öldü, 100 kişi yaralandı...
Biz spor diye futbolu, basketbolu hem de "spor dostluk, kardeşlik" diye yutturmaya kalkanları hiç affetmeyiz!.. Çünkü rekabetli
sporlar daima hasmânhe duygular, düşmanlıklar yaratır! İnsanlar maça döner bıçaları, sopalar ile gider. Fanatik taraftarlar tanımadığı
insanlara saldırır. döver, hatta öldürür. Biz bu utarz sporların teşvik edilmemesi, ferdî sporlara önem verilmesi gerektiğine inanırız!
12 Nisan'da Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, sıkıyı görünce, dalgalı kur öncesi
dövize çevirdiği paradan elde ettiği 31 milyar liralık geliri, bir derneğe bağışladığını
açıkladı. Ama gerçekten parayı verdi mi, vermedi mi, bilinmez.
13 Nisan'da yabancı DHL firması, ''Türkiye'den mal al'' kampanyası başlattı. Dalgalı
kur sonrası yapılan zamlarla benzin fiyatında, 1 milyon lira sınırına gelindi ki, o
tarihe göre çok yüksek bir fiyat idi.
16 Nisan'da "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"nın açıklanmasının ardından, ilk işlem
gününde dolar 1 milyon 170 bine indi. Borsa yükseldi. Aynı gün Diyarbakır eski Emniyet Müdürü
Gaffar Okkan suikastı zanlılarından olduğu belirtilen Mehmet Fidancı, İstanbul'da yakalandı.
18 Nisan'da doğalgazda Devlet tekelini kaldıran yasa çıktı. Al sana bir "özelleştirme"
daha!.. Nereden Devlet el çekerse, orada bir soygun başlar!
20 Nisan'da şaibeli arsa tahsisli Ford Otosan Gölcük tesisleri açıldı, üretime
başladı.
21 Nisan'da Devlet'i soyup soğana çevirmiş, sonra da yurt dışına kaçmış olan mason
Demirel'in has işadamı ve eski Bakan Cavit Çağlar Türkiye'ye iade edildi.
Bakan Dönme Kemal Derviş Plan ve Bütçe Komisyonunda Emlakbank'ın kapatılacağını
açıkladı. Bir hortumlanmış banka daha!..
25 Nisan'da Merkez Bankası'na özerklik getiren yasa Meclis'ten geçti.. Bu "özerklik,
bağımsızlık" kavramları Devlet kurumlarına Hıristiyan Batı Dünyası'nın baskısı ile
bulaştı. Bir kurum eğer Devlet'ten "bağımsız" ise , başkalarına "bağımlı" demektir. Eğer
örnek olarak Amerikan Federal Bankası alınıyorsa, o zaten bizim anladığımız anlamda bir
Devlet kurumu değil; Amerikan Devleti'ni yöneten 5 büyük özel bankanın oluşturduğu,
para basma hakkını elinde tutan, bu hakkı almak isteyen Lincoln ve Kennedy gibi
Başkanlar'ı öldürten bir kurumdur. Hırsı yüzünden ABD'yi borca ve yıkıma sürükleyen
kurumdur. Hiç örnek alınacak tarafı yoktur.
Yine 25 Nisan'da Filipinler'in eski Devlet Başkanı Joseph Estrada, Manila'daki evinde ülkesinin
80 milyon dolarını hortumlamak suçlamasıyla yakalanarak tutuklandı... Darısı bizimkilerin başına!
27 Nisan'da Beyaz enerji Yoılsuzluğu iddianamesinin tartışıldığı ortamda Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı şaibeli Cumhur Ersümer istifa etti. Borsa fırladı, döviz düştü. Standart
and Poors, Türkiye'nin görüntüsünü negatiften çıkardı.
28 Nisan'da işadamı ve eski Bakan Cavit Çağlar Kartal Cezaevi'ne konuldu.
3 Mayıs'ta Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Naci Ünver, telefonlarının dinlendiği gerekçesiyle
İçişleri Bakanlığı'ndan 7,5 milyar lira tazminat kazandı. Niye dinlenmiş ki???
4 Mayıs'ta ABD, BM İnsan Hakları Komisyonu'ndan çıkarıldı. İnsan haklarını ondan daha çok
ihlal eden başka hangi ülke var?
7 Mayıs'ta TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan ile Dağıtım ve Hat Şebekeleri Daire Başkanı
Hasan Tiftik tutuklandı. Aynı gün 1963'te, asrın en büyük tren soygununu yapan Ronald Biggs,
Brezilya'dan Londra'ya dönüşünde tutuklandı.
9 Mayıs'ta Gana'nın başkenti Akra'da futbol maçında izdihamda 130 kişi öldü... Ben olsam, bir
daha o ülkede futbol oynatmam!
11 Mayıs'ta Rekabet Kurulu, Türk Telekom'a soruşturma açtı. Bankacılık Yasası
Meclis'ten geçti. İşte bu, bankaları ve mevduat sahiplerini yeni bir krizden kurtaran
yasa oldu.
12 Mayıs'ta Beyaz Enerji soruşturmasını yürüten Albay Aziz Ergen görevinden alınarak, Bakü'ye
atandı.
15 Mayıs'ta IMF İcra Direktörleri Kurulu, Türkiye'nin ekonomik programı ve finansal
paketi onayladı. IMF, Türkiye'ye Mayıs ayında 3,8 milyar dolar olmak üzere toplam
19 milyar dolarlık kredi kullandırılacağını bildirdi. BDDK da bankacılık sektörünü
yeniden yapılandırma programını duyurdu. Buna göre, Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın
3 yılda özelleştirilmesi, Emlakbank'ın tasfiye edilerek Ziraat'e devredilmesi
benimsendi. KDV oranları 1 puan artırıldı. Krizin yükü gene vatandaşın sırtına bindi.
16 Mayıs'ta CASA tipi bir askeri uçak, Malatya'da düştü. Kazada, Özel Kuvvetler'den 1 binbaşı,
3 yüzbaşı, 3 üsteğmen, 16 astsubay, 1 uzman çavuş ve 10 er, toplam 34 kişi şehit oldu.
18 Mayıs'ta IMF'den 3,9 milyar dolar tutarında kredi dilimi geldi.
19 Mayıs'ta "İç Borç Takası" konusu ekonominin gündemine oturdu. "İç Borç
Takası" nedir?.. "İç Borç Takası" Amerikan pasaportlu yahudi dönmesi Kemal Derviş'in
tepeden inme Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti kadrosuna, hem de Başbakan'dan daha büyük
yetkilerle girmesinin asıl sebebidir. "İç Borc"un Devlet tarafından
TÜRK vatandaşlarından alınmış olması gerekmez mi? Adı üstünde "İç Borç"... "Dış Borç"
değil ki!.. "İç Borç Takası" da Devlet'in Türk Lirası olarak aldığı borcun
önemli bir kısmının dövize, bir kısmının da yüksek faizli borca çevrilmesi ve öyle
ödenmesi demektir!..
Peki, niye Devlet kendi vatandaşından Türk Lirası olarak aldığı borcu döviz olarak
geri ödesin? .. İşte zurnanın "zırt" dediği delik orası!.. Devlet'e yurt içinde Türk
Lirası olarak borç verenler TÜRK değil de, ondan!.. Yabancılar da bu
kârlı işe soyunmuş, yüksek faizle Türk Devleti'ne borç vermek için "Türk" görünmüşlerdi.
Yani kuzu postunda kurtlar sarmıştı ülkeyi!.. Aslında bu oyunun tersini bazı açıkgöz
"türk" işadamları da yapar. Dövize yüksek faiz verildiği için paralarını yurtdışına
çıkarır dövize çevirir, sonra yabancı yatırımcı gibi ülkeye sokarlar. Onlara
borsada falan "bıyıklı yabancılar" denir. Ülke içindeki kuzu postunda gezen kurtlara
dönersek, kriz çıkınca bu yabancılarda, özellikle Amerikalılar'da şafak attı!..
Paralarını nasıl kârlı bir şekilde geri alabilirlerdi?.. Akla kuzu postunda bir diğer
kurt geldi. Türk görünen Amerikan pasaportlu yahudi dönmesi Kemal Derviş'i gönderdiler
ve bu takası yaptılar. Söylenen rakam 4 milyar dolar!.. Yurt dışına kaçan sermaye de
3,5 milyar dolar! Etti mi sana 7,5 milyar dolarlık zarar!
21 Mayıs'ta Hükümet'le işçiler arasında zam konusunda uzlaşma sağlandı. Telekom yasası
onaylandı.
23 Mayıs'ta Mavi Akım soruşturması çerçevesinde BOTAŞ'ın Bilkent'te bulunan Genel Müdürlüğü'ne
jandarma tarafından baskın yapıldı, pek çok belge ve bilgisayara el konuldu. Aynı gün
Beyaz Enerji soruşturmasıyla ilgili olarak Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi ''görevsizlik'' kararı
verdi. Allah Allah, kimse bu meseleyi kurcalamak istemiyor.. Birkileri kurcalatmak istemiyor!
31 Mayıs'ta özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Tütün Yasası'na
ilişkin sözleri nedeniyle istifa etti. Carslberg Türk Tuborg'un yüzde 47,77'sini satın
aldı... Aslında biranın adı "Türk", kendisi yabancı... 1960'lı yıllarda Başbakan
Mason Demirel'in bira tekilini "alkollü içki değildir" diye kanun çıkararak kaldırması
sonucu Pilsen ile Tuborg bira fabrikaları kurulmuş, güzelim Tekel Birası'nın yerini almış;
yabancı biralar okul yakınlarındaki
kahvehanelerde bile satılmaya başlamıştı.
1 Haziran'da Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, ''Akrep Operasyonu'' kapsamında eski Türk Dil
Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile dönemin TDK Başkanvekili Prof. Dr. Hamza
Zülfikar'ın da aralarında bulunduğu 13 sanık hakkında ''zimmetlerine para geçirdikleri'' gerekçesiyle
dava açtı.
2 Haziran'da Tel Aviv'de bir diskotekte düzenlenen intihar saldırısında 17 kişi öldü, 80 kişi
yaralandı. Aynı gün Nepal kralı ve kraliçesi, prens oğulları tarafından sofra başında silahla
vurularak öldürüldü. Kraliyet ailesinden 9 kişi de prensin kurşunlarına
hedef olarak can verdi. Ne hırslı, ne câni prensmiş!
4 Haziran'da Diyarbakır'da 5 polis memuru ile birlikte şehit edilen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan
suikastı ile ilgili olarak, terör örgütü Hizbullah mensubu oldukları bildirilen biri kadın 10 kişi
yakalandı. Diyarbakır Fatih Mahallesi 19. Sokak Işıklar apartmanında düzenlenen operasyonda,
saldırıda kullanılan 5 kaleşnikof marka tüfek ve 4 tabanca ele geçirildi. Daha sonra gözaltına
alınan 6 kişi, o sırada evi taşıyan hamal oldukları için serbest bırakıldı.
5 Haziran'da Kabine'de revizyon yapıldı. Başarılı İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Yüksel
Yalova'nın istifasıyla boşalan Devlet Bakanlığı'na getirilerek, Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı
oldu. İçişleri Bakanlığı'na Rüştü Kâzım Yücelen, Yücelen'den boşalan Devlet Bakanlığı'na Yılmaz
Karakoyunlu atandı. Karakoyunlu daha sonra "Salkım Hanım'ın Taneleri" adlı Türk Hükûmeti'ni,
Türk Devleti'ni kötüleyen roman ile meşhur oldu, kitabın filmi dahi çekildi.
Yine 5 Haziran'da BM, 6 milyar nüfuslu dünyada bir milyar kişinin gecekondularda yaşadığını
bildirdi. Her altı kişiden biri!..
6 Haziran'da haysiyetli, şerefli bir siyaset adamı olan Sadettin Tantan, Devlet Bakanlığı
görevinden ve partisi ANAP'tan istifa etti. Böylece Mesut Yılmaz ekibinin yolsuzluk faaliyetinin
önü açılmış oldu.
7 Haziran'da Tantan ekibinden İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz istifa etti.
8 Naziran'da İran'da cumhurbaşkanlığı seçimini Muhammed Hatemi kazandı.
10 Haziran'da Borç takasının şartları belli oldu. Botaş Genel Müdürü Gökhan Yardım'a,
Mavi Akım soruşturması kapsamında yurtdışına çıkış yasağı konuldu.
11 Haziran'da IMF, Telekom'a profesyonel yönetim atanması, BDDK'nın geçiş bankaları
kurması ve Emlakbank'ın kapatılması ile Tütün Yasası'nın çıkmasını istedi. Hükümet,
şirket birleşme ve ayrılmalarına vergi kolaylıkları getirdi. Çimentaş hisselerinin yüzde
56,1'i İtalyan Cementir'e satıldı... Yerli çimento fabrikalarının
gavurlara satılması 1980'li yıllarda Özal tarafından yapılmış, "özelleştirme" furyası
onunla başlamıştı.
11 Haziran 2001 tarihinde Fazilet Partisi kapatıldı. Partinin kapatılması ile
milletvekillerinden bir miktarı
Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'nde birleştiler. Fazilet Partisi
Kongresinde Abdullah Gül'ü
destekleyen ve kendilerine yenilikçiler diyen ve artık Milli Görüşçü olmadıklarını
ifade eden bir grup ise ayrılarak önce Abdullah Gül liderliğinde, daha sonra Recep
Tayyip Erdoğan'ın başına geçeceği Adalet ve Kalkınma Partisi'nde toplandılar.
Yine 11 Haziran'da, 1995'te ABD'nin Oklahoma City kentinde 168 kişinin öldüğü terörist saldırıyı
düzenleyen Timothy McVeigh idam edildi. Bizim 30.000 kişinin kaatili Abdullah Öcalan hâlâ duruyor!
13 Haziran'da iç borç takasıyla birlikte, dolar fiyatları yükseldi. TOBB'da
Eximbank'a verilmesi planlanan 100 milyon dolar için başlayan tartışma sonucu gelen
istifa kararı ile ortalık arapsaçına döndü.
8 Haziran'da istifa ettiğini, ardından da vazgeçtiğini açıklayan Başkan Miras'ın istifası
kabul edildi. Kararın geçerliliği tartışma konusu oldu.
15 Haziran'da iç borç takası ihalesi yapıldı. İnterbank ve Esbank, Etibank çatısı
altında birleşti. Hortumlanan bankaların borcu Devlet bankası Etibank'a yüklendi.
17 Haziran'da İç Borç Takası ihalesi sonuçları açıklandı. 9 milyar dolarlık teklifin
7,1 milyar dolarlık kısmı karşılandı.
Yine 17 Haziran'da Bulgaristan'da eski kral Simeon'un partisi, genel seçimleri kazandı...
Avrupalılar Bulgaristan'da krallığı geri getirmek istiyorlardı, ama başaramadılar. Aynı gün Hariri
cinayetinin üzerine yıkılmasından dolayı zor durumda kalan Suriye, ordusunu Lübnan başkentinden
Bekaa'ya çekti, 7 bin asker Beyrut'tan ayrıldı.
18 Haziran'da profesyonel yöneticilerin atanacağı beklenen Telekom Genel Kurulu
ertelendi. Aynı gün Eti Holding özelleştirme kapsamından çıkarıldı.
20 Haziran'da Tütün Yasası Meclis'ten geçti... Tütün sahaları kısıtlandı. Böylece
tütün çiftçisi de perişan edildi. TÜRK sigaralarına gavur tütünü karışmaya başladı.
Aynı gün Körfezbank ve Osmanlı Bankası birleşme kararı aldı. Yine aynı gün İzmir'de
SSK'nın dolandırılmasına yönelik düzenlenen ''Beyaz Önlük Operasyonu'' kapsamında SSK İl Sağlık
İşleri Müdürü Dr. Melih İnan, gözaltına alındı. 3 kişi tutuklandı.
21 Haziran 2001 günü Türkiye için kara bir gündü. Uluslararası Tahkim İhanet Yasası
tasarısı Meclis'ten geçti. Bu şu demekti: TÜRK DEVLETİ ile ülkeyi işgâl etmiş olan yabancı
bankalar, şirketler,
kurumlar arasında bir anlaşmazlık olursa, TÜRK mahkemeleri kararı değil, Uluslararası
Tahkim Kurulu'nun kararı sonucu belirleyecekti. E, gavurların müslüman Türkler lehinde
karar verdiği görülmüş müdür? Bu peşinen her davayı kaybetmek demekti!
Aynı gün SPK, yatırımcıları koruma fonuna işlerlik kazandıran yönetmeliği tamamladı.
22 Haziran'da IMF 1,5 milyar dolarlık ikinci dilim kredi için Telekom atamalarını
beklediğini açıkladı. Ne ilgisi var?.. Demek ki, Türk Telekom'a yabancılar göz dikmiş!..
Telekom Genel Kurulu ise yine ertelendi. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, sömürü çabalarına
direnen ender şahsiyetlerdendi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, ''lâik cumhuriyet ilkesine aykırı
eylemleri nedeniyle'' FP'nin temelli kapatılmasına karar verdi. Nazlı Ilıcak ve Bekir Sobacı'nın
milletvekillikleri düşürüldü, parti üyeleri Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak, Bekir Sobacı, Ramazan
Yenidede ve Mehmet Sılay'a 5 yıl süreyle siyasî yasak getirildi. Yine aynı gün Emlak Bankası
Kocamustafapaşa Şubesi'nde çalışan bir güvenlik görevlisi, kafayı üşütüp,
bankanın kasasında bulunan yaklaşık 32 milyar lirayı, sokaktan geçenlere dağıt
Yine 22 Haziran'da Filipinler'de hükûmet ve Moro islamcıları ateşkes anlaşması imzaladı.
23 Haziran'da Hükümet, yeni kaynak yaratmak için otoyollara yüzde 200 zam yaptı. Kriz
ürünü ayvayı gene vatandaş yedi.
25 Haziran'da Kamu Sendikaları Yasa tasarısı Meclis'te kabul edildi... Bu da şu anlama
geliyordu: Kâr amacı olmadan çalışan Devlet kurumlarında işçilere sendika hakkı vererek,
grev ve iş bırakma, hatta tahrip ile halkı sıkıntıya, Devlet'i zarara sokan bir durum
yaratılmıştı. Şimdi de sözümona Avrupa Birliği'ne uyum sağlamak için sözleşme ve grev
hakkı olmamasına rağmen memurlara sendika hakkı verildi, memurlar arasına bölücülük
sokuldu. Bazı kişiler "sendikacı" adı altında zengin edildi.
Herkes bilir ki, "sendika" patronunu kârından, malı esas üreten işçinin de pay alması
için, kapitalist sistemin getirdiği denge unsurudur. Ama sendikacılık kapitalist Batı
ülkelerinde dahi dejenere
olmuştur. Hele 1975'ten sonra Batı dünyasında da sendikacılık ölmüştür. Devlet
kurumlarında bir kâr olmadığı için, (meselâ Nüfus Dairesi'nde ne kâr var ki?)
Devlet patron gibi zalim olmadığı için, memur sendikaları son derece gereksiz ve sorun
yaratan kurumlar olmuştur.
Yine 25 Haziran'da Ek Vergi gündeme geldi. 2,5 katrilyon
liralık itfa öncesi dolar 1,3 milyon lirayı aştı.
28 Haziran'da Telekom krizi nihayet çözüldü,Yönetim Kurulu atandı. . Danıştay 10.
Dairesi Türkbank tasfiyesine durdurma kararı verdi. YAynı gün Danıştay, dalgalı döviz kuruna
geçilmeden önce, bazı bankalara 5 milyar 188 milyon 900 bin dolar satılması konusunda Başbakanlığın
"soruşturma izni vermeme" kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı itirazı da yerinde
buldu. Yani "dürüst" Başbakanımız Bülent Ecevit, üç günde 5 milyar 188 milyon 900 bin doların
özel bankalara satılmasına, Devlet'in zarara sokulmasına
imkân tanıyanları korumuş, Yargıtay buna itiraz etmiş, Danıştay da Yargıtay'ı haklı bulmuştu.
Yine 28 Haziran'da Kofi Annan, oybirliğiyle yeniden BM Genel Sekreteri seçildi.
29 Haziran'da Hazine'ye ait taşınmazların satışını kolaylaştıran tasarı Meclis'ten geçti.
Böylece
Yağma Hasan'ın Böreği'ni kapmak kolaylaştı. Fon'daki Bankekspres,
Tekfen Holding'e satıldı.
1 Temmuz'da Deniz Baykal seçim hezimetinden sonra bıraktığı CHP Başkanlığı'na yeniden
seçildi.
2 Temmuz'da IMF, Türkiye'ye vereceği kredi dilimini görüşeceği toplantısını, Emlakbank'ın
tasfiyesi ve Telekom Yönetim Kurulu'nu beğenmediği gerekçe gösterek erteledi. Herifler
kendi dediklerini yapacak adam arıyorlar!..
Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer Emlakbank'ın tasfiyesine ilişkin yasayı onayladı.
4 Temmuz'da Devlet bankası Sümerbank çatısı altında birleştirilen Bankkapital, Egebank, Yaşarbank,
Ulusalbank ve Yurtbank'a ait A ve B tipi fonlar, Sümerbank'a ait fonların bünyesine alındı.
5 Temmuz'da Makedonya'da NATO'nun girişimiyle hükümet ile Arnavut militanlar arasında imzalanan
ateşkes yürürlüğe girdi.
6 Temmuz'da bir süredir hasta olan, ne dediğini bilemeyen Başbakan Bülent Ecevit,
hakkındaki ''öldü'' söylentileri için ''bunun amacı ya benden kurtulmak ya da ortalığı karıştırmak''
dedi. Dolar 1,3 milyon lira sınırını aştı. Borsa yüzde 9,3 oranında düştü. Borsa mağdurlarını
yönelik özel fon yürürlüğe girdi... Bizim hükûmetler, özellikle başında "müslüman" kişilerin
bulunanlar, kumarcıları çok severler. Onun için borsada oynayan kumarcıları da kurtardılar.
9 Temmuz'da Hükümet zora boyun eğdi, IMF'nin Türk Telekom'daki yönetim değişikliği
isteğini yerine getirme kararı aldı. Aynı gün Tofaş, 17 oto şirketini Birmot adı altında
birleştirdi. Emlakbank Devlet bankası
Ziraat Bankası'na devredildi. Zarar yine Devlet'in, Millet'in sırtına yüklendi.
10 Temmuz'da Türk Telekom Genel Kurulu toplantısı gerçekleştirilirken, Yönetim Kurulu
Başkanlığı'na Murat
Yılmaz seçildi. BDDK, Bayındırbank, Sitebank, Kentbank, EGS Bank ve Tarişbank'ı Fon'a aldı. Okan ve
Atlas Yatırım Bankaları'nın bankacılık işlemleri izni kaldırıldı. Hortumlanan bankalar ve yatırım
kurumlarının tasfiyesi hızla sürmekte idi.
11 Temmuz'da Güney Kore, tarih ders kitaplarında düzeltme yapmayan Japonya ile ilişkilerini
dondurdu. Zalimlikte ve sömürüde Hıristiyan Batı ülkelerinden geri kalmayan Japonya 2. Dünya Harbi
sırasında işgal ettiği Kore'de güzel genç kızları toplamış ve askerleri için genelevler açmıştı!
12 Temmuz'da IMF ve Dünya Bankası, 3,2 milyar dolarlık dilimi onayladı. Hazine'ye ait tarım
arazilerinin satışına ilişkin yasa Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylandı. Böylece kurum
ve bina yağmasına bir de arazi yağması eklendi... Unutmayalım, bütün bu uygulamaların altında
hızlı Sosyal Demokrat, toplumcu, halkçı Bülent Ecevit ile yaman milliyetçi
Devlet Bahçeli'nin imzası var!.. Şaibeli Mesut Yılmaz'ı adam yerine koymuyoruz. O her
şeyin altına imza atar! Yeter ki, kendine ve kardeşi Turgut'a bir şeyler çıksın!
13 Temmuz'da bazı kamu çalışanlarının maaşlarına iyileştirme yapılmasına olanak
sağlayan Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. Ama "Rahşan Affı" gibi bu da esas
mağdurlara değil, tuzu kurulara yaradı.
15 temmuz'da tarihî eser kaçakçılığından 4,5 yıl hapisle cezalandırılan ve Türkiye'den kaçan ve
4 yıldır İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Ayşegül Tecimer, Fas Polisi'nce Marakeş'te
gözaltına alındı, tutuklandı.
17 Temmuz'da "ekonomik program" uygulamaları konusunda Devlet Bakanı Kemal Derviş ile sürtüşme
halinde olan Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli'nin talimatıyla görevinden istifa etti. Böylece Dönme Kemal Derviş Batılılar'ın
istediği politikayı artık rahatlıkla uygulayabilecekti.
20 Temmuz'da kapatılan Fazilet Partisi'nin ''Gelenekçiler'' kanadı, Kurucu Genel Başkan Recai
Kutan liderliğinde 135 üyeyle Saadet Partisi'ni kurdu. Aynı gün Emekli Sandığı'na bağlı 6 otelin
işletme hakkının Swiss Otel, Milenyum ve Radisson gruplarına verildiğini açıklandı. Bu otellerin
kötü işletildiği, zarar ettiği, politikacılar ile üst düzey bürokratlara kıyak hizmet verdiği
biliniyordu. Ama niye TÜRK işletmecilere değil de, yabancılara verildi, anlaşılamadı!
23 Temmuz 2001'de İtalya'nın Cenova kentinde düzenlenen G-8 zirvesini protesto gösterilerinde
küreselleşme karşıtı bir kişi öldürüldü. 200 bin kişinin düzenlediği gösteride, 73'ü polis 150 kişi
yaralandı.
25 Temmuz'da uyuşturucu kaçakçısı "Baron" lâkaplı Hamza Kılıç, tutuklu bulunduğu Bayrampaşa
Cezaevi'nde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. 4 tutuklu da yaralandı.
26 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, mini paketi açıkladı. Bununla Merkez Bankası'nın
zorunlu karşılıklara faiz vermesi, stopaj oranlarının döviz tevdiat hesapları ve repoda artırılması
uzun vadede ise azaltılması kararlaştırıldı. Merkez Bankası "zorunlu karşılıklar"dan para kazanmıyor
ki, faiz versin!.. Onlar vatandaşın mevduatını korumak için zorunlu olarak kasada tutuluyor!
Yine 26 Temmuz'da Hindistan'ın ünlü ''haydutlar kraliçesi'' Fulan Devi, Yeni Delhi'de öldürüldü.
27 Temmuz'da Bank Kapital'in eski patronu Ceylan Grubu'nun borçları, geri ödeme planına bağlandı.
30 temmuz'da Osmanlı Bankası ile Körfezbank birleşti. İran'la doğalgaz konusunda yaşanan kriz
çözüme kavuştu.
31 Temmuz'da Sümerbank'ın Oyak grubuna satılması kararlaştırıldı. Böylece şaibeli generallerin
kontrolünde bir de banka oldu.
1 Ağustos'ta Azerbaycan, SSCB döneminde kullandığı Kril alfabesinden Latin alfabesine geçti. Diğer bazı Türk Cumhuriyetleri
de Latin alfabesine geçtiler ama, sonra yürütemediklerinden, belgeler hep o dilde olduğundaan tekrar Kril alfabesine döndüler.
3 Ağustos'ta IMF, Türkiye'ye vereceği 1,5 milyar dolarlık kredi dilimini onayladı. Aynı gün
Lahey'deki savaş suçları mahkemesi, Bosnalı Sırp general Radislav Kristiç'i Srebrenica'da insanlığa
karşı suç ve savaş suçu işlediği gerekçesiyle 46 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
5 Ağustos'ta Afganistan'da yönetimi elinde bulunduran Taliban rejimi, Hıristiyanlık propagandası
yaptıkları gerekçesiyle, Shelter Now International adlı sivil toplum örgütünün 8'i Batılı 24 üyesini
tutukladı. Böylece farkında olmadan 11 Eylül sonrası işgali için zemin hazırlamış oldu.
14 Ağustos'ta kapatılan Fazilet Partisi'nin ''Yenilikçiler'' kanadı, Kurucu Genel Başkan Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurdu.
17 Ağustos'ta Ankara Ticaret Odası ATO Başkanı Sinan Aygün, "Türk Lirası'na ye itibar" kampanyası
başlattı. Bu çok önemli bir olaydı.
18 Ağustos'ta Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve orman kanunun ilgili maddeleri
kapsamında kalan yerlerin tasarruf yetkisi Maliye Bakanlığı'na verildi. Bu, orman yağması, toprak
yağması demekti!.. Aynı gün müteahhitleri ilgilendiren "fiyat farkı" kararnamesi yayımlandı.
21 Ağustos'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AkPi'nin Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın kurucu üye olamayacağını, Genel Başkanlık görev ve yetkilerinin kullanılmasının tedbiren
önlenmesi, ve Erdoğan ile 6 kişinin kurucu üyelikten
çıkarılmaları doğrultusunda ihtar kararı verilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
22 Ağustos'ta Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’nde görevli 2 şube
müdürü ile 6 firma temsilcisi
ihalelerde komisyon aldığı iddiasıyla 2 bürokrat gözaltına
alınırken, "Vurgun Operasyonu" ilerleyen günlerde genişleyerek devam etti.
Savcı Cengiz Köksal’ın talimatıyla 17 Ağustos deprem konutları ihaleleri başta olmak
üzere birçok ihale dosyasına el konuldu. Yapılan ilk incelemede, 17 ihalede 50 trilyon
liralık yolsuzluk saptandı. 361 kişi hakkında dava açıldı.Operasyon süresince ortaya
atılan
iddialar çerçevesinde istifa eden eski Bakan Koray Aydın’nın ismi iddianamede geçmedi.
Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban hakkında ise "çete, ihaleye fesat karıştırma
ve görevi kötüye kullanma”" suçlarından 24 yıla kadar ağır hapis cezası talep edildi.
İddianamede, Aban hakkında şöyle deniliyor:
“Bakanlık bünyesinde birçok ihalede
oluşturulan organizasyonun içinde aktif görev alarak, maddi ve manevi menfaat karşılığı,
bazılarında Sadrettin Dinçer’den aldığı talimatlar doğrultusunda ihaleyi alacak firmayı
önceden belirlediği, ilanlı ihalelerde, ihaleyi almak isteyen firma yetkilileriyle
bazen tek bazen İl Kutlu Gönülal ve Mehmet İnce ile birlikte görüşerek ihale keşif
bedelinin %5’inin ödenmesi koşuluyla anlaştığı, davetiyeli ihalelerde, Fetih Soydan’ın
ihaleyi alması istenilen firmayı bildirdiği, onun inisiyatifi doğrultusunda yardımcı
şirketlerle birlikte oluşturulan davetiye çıkartacak firmalara ait listeyi Bakan
oluruna çıkardığı....” Netice itibariyle Aban’ın 51
ihaleye fesat karıştırdığı ve çıkar sağladığı
belirtildi. Aban’ın sağladığı çıkarın maddi boyutunun ise 207 milyar, 282 bin mark
ve 15.500 dolar olduğu iddianamede yer aldı. Aban’ın İş Bankası'nda Rafet Uyar adına
2 milyon 500 bin dolar nakit parasının olduğu da kaydedildi.
Davanın sonucu ne oldu, dersiniz?.. Zaman suçlulara çalışıyor!.. "Zaman aşımı"ndan
dava düştü, üstelik mahkeme masrafları da Devlet'e yüklendi!
Aynı gün Derviş, ihracatçılara KDV iadesi ödemelerindeki sorunun, kısa süre içinde
çözüleceği müjdesini verdi.
24 Ağustos'ta BDDK fon bankalarının toplam faturasının 16,3 katrilyon lira olduğunu açıkladı.
Etibank için Bilgin grubunun ödeme planı onaylandı.
25 Ağustos 2001'de Yahudi asıllı işadamı Üzeyir Garih esrerengiz bir biçimde öldürüldü. Garih
saat 14:00 civarında Eyüp Sultan mezarlığına gitmiş, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarının
yanında defalarca bıçaklanmış, bir gözü ve bir diz kapağı kesilip çıkarılmış vaziyette bulundu. Bir
süre sonra Garih'in cep telefonu sinyalleri takip edilerek eski sabıkalı kaatil Yener Yermez adlı
kişi yakalandıysa da cinayet tam çözülemedi. Çünkü işleniş biçimi masonik intikam veya cezalandırma
tarzını andırıyordu.
27 Ağustos'ta "Vurgun Operasyonu" çerçevesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Sedat Abay ile Yapı İşleri Genel Müdür Vekili de gözaltına alındı. Vurgun'un 100 trilyon lira
olduğu açıklandı. Ne yazık ki, sürünceme de bırakılan dava zaman aşımı"ndan düştü!.. Mahkeme masrafları da Devlet'e yüklendi! Şaibeli
Bakan Koray Aydın da, bürokratlar da paçayı kurtardı. ... Elkonulan toplam 2 milyon 540 bin dolar
ile 35 bin euronun da sahiplerine iadesine karar verildi... Bayılıyorum şu "zaman aşımı"na!.. Hızır
gibi yetişiyor hırsızların, soysuzların imdadına!
28 Ağustos'ta Üzeyir Garih'in öldürülmesiyle ilgili aranan İstanbul Hasdal Mekanize Alay
Komutanlığı'nda askerliğini yapan Er Yener Yermez firar etti. Tıpkı Ali Kalkancı-Fadime Şahin
olayında olduğu gibi bir sürü senaryolar yazıldı.
1 Eylül'de Başbakan Ecevit, zordaki şirketlerin ödeyemediği borçlarının taksite bağlanacağını
açıkladı. Bankalarda vergi numarası uygulaması başladı.
Yine 1 Eylül'de Güney Afrika'da 150 ülkenin temsilcileri, "ırkçılıkla mücadele" konferansında bir
araya geldi, ABD ve İsrail toplantıyı terk etti. Kimlerin ırkçı ve köleci olduğu ortada. Batı
Avrupalı sömürgeciler niye terketmedi acaba?
2 Eylül'de Avrupa Birliği ülkelerinde Euro devri başladı.
4 Eylül'de Üzeyir Garih'in katil zanlısı Yener Yermez, Kayseri girişinde bir otobüste yapılan
kimlik kontrolü sırasında yakalandı. Aynı gün Bank Kapital'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut
Ceylan'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi gözlem altına alındı.
Fas'ta yakalanan Ayşegül Tecimer serbest bırakıldı. Kimbilir ne kadar para yedirdi???
5 Eylül'de Bayındırlık ve İskan Bakanı şaibeli Koray Aydın istifa etti.
6 Eylül'de bankaların ilk 6 aydaki zararının 3,9 milyar doları bulduğu açıklandı...
Bankalar için devede kulak!..
Siz bir de Devlet'in, Millet'in, yani vatandaşın zararını düşünün!
Sanırız artık şu hortumlanan bankalar hakkında bir kaç lâf etme zamanı geldi.
Aslında batan bankalar, batırılan bankalar, hortumlanan bankalar ilk defa Mesut
Yılmaz ve Bülent Ecevit döneminde görülmedi. İlk batan banka 1950'lerde özel RAYBANK
idi. Bugün adını bile hatırlayan yok. İnternet'te falan da bulamazsınız.
Bir zamanlar bir Ögretmenler Bankası vardı. Hernasılsa Yönetim Kurulu'na girmiş olan
bir profesör binbir numara ile koca bankayı kendi hesabına geçirdi. Sonra mudilerin
paralarını yedi, banka battı. Bu ünlü profesör sonra DYP'den milletvekili oldu, Tansu
Çiller döneminde. Bu bankayı da İnternet'te falan bulamazsınız.
1980'lerin başında müslüman geçinen Turgut Özal döneminde bir İstanbul Bankası vardı.
İstanbul Bankası'nın Genel Müdürü Özer Uçuran Çiller ne idüğü belirsiz işadamlarına
usülsüz kredi verir, % 15 komisyonunu alır, cebe atardı. Kredi alan işadamlarının tümü
namussuz ve üçkâğıtçı olduğu için geri ödeme yapmazlardı. Sonunda banka battı. Ardından
Hisarbank ta aynı sebeplerden dolayı battı.
Tansu Çiller döneminde Türk Ticaret Bankası, Marmara Bank, İmpeksbank, TYT Bank aynı sebeplerle
mudilerini ve Devlet'i perişan ederek battı. 603 milyon dolar zararla batan Esbank'ın sahibi Yavuz Zeytinoğlu'nin
ağabeyi o dönemin "dürüst" politikacısı Bülent Ecevit'in partisinden milletvekili idi.
Borcu 1 milyar 113 milyon dolara ulaşmış olan Zeytinoğlu hâlâ bir ödeme planı yapmış
değil!
Mesut Yılmaz döneminde devreye mafya babaları, medya patronları, politikacılar,
işadamları girdi. Baktılar ki, banka batıran, kasaları boşaltan ceza almıyor. "Biz niye
payımızı almayalım?" dediler. Herbiri birer banka edindi. Halktan paraları topladılar.
Sümerbank, EGS Bank, Bank Kapital, Bank Ekspres, Yurtbank, Egebank, Etibank, İnterbank,
Pamukbank, İmar Bankası, Yaşarbank, Türkbank, Körfezbank, İktisat Bankası, Toprakbank,
Sitebank, Kentbank, Tarişbank, Demirbank,, Ulusalbank,, Bayındırbank,, Kıbrıs Kredi Bankası , Efektifbank, Adabank, Tekstilbank büyük zararlarla battı. Bankalar battı, patronlar batmadı !
Yukarıdaki 1993 ile 2003 yılları arasında batan, hortumlanan bankalar listesidir ki, bir kısmının hikâyelerini
anlattık. Diğerlerinin yaptığı Büyük Soygunu
sırası geldikçe anlatırız.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu göreve başlamadan önce 21 Aralık 1999’da
Egebank, Esbank, Yurtbank, Yaşarbank ve Sümerbank’a el konulmuştu. Daha önce
7 Ocak 1997’de de Interbank ve Mayıs 1997’de de Türk Ticaret Bankası Fon’a
devredilmişti. Bankadaki yüzde 100 kamu hissesinin Doğan Kumaşcılık’a satılması
kararlaştırıldı.
İmar ve Adabank'ta halen çalışmalar sürerken, batık banka sahiplerinden bugüne
kadar sadece üçü TMSF ile ödeme planı yapıp borçlarını ödemeye başladı.
Atatürk'ün emri ile kurulan Sümerbank'ı 1995 yılında satın alan Hayyam Garipoğlu,
banka kaynaklarını şirketleri için ucuz ve limit dışı kredi mekanizması gibi gördü.
21 Aralık 1999 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kararıyla
TMSF'ye devrederek kaybetti. Atatürk'ün kurdurduğu, 70 yıl Devlet'in elinde ayakta
kalan banka, özelleştirilince 5 yıl bile dayanamamıştı. Daha sonra batan Egebank,
Yurtbank, Yaşarbank, Ulusal Bank ve Bank Kapital, Sümerbank bünyesinde birleştirildi.
Hayyam Garipoğlu,
Bursa'da öldürülen Nesim Malki'den aldığı kredilerle Sümerbank'ı satın aldığını daha
önce Malki soruşturması sırasında açıklamıştı. Sümerbank davası ilerledikçe Hayyam
Garipoğlu'nun, bankasını 36 aile şirketi aracılığıyla boşalttığı ortaya çıktı. Garipoğlu
Şirketler Grubu'ndaki bu 36 şirketin, Sümerbank'tan tam 8.5 trilyon liralık kredi
kullandığı ve bunları ödememek için hileli işlem gerçekleştirdiği belirlendi. Ancak
Garipoğlu, Sümerbank nedeniyle 17 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi.
Garipoğlu 496 milyon dolar borcu için hâlâ bir ödeme planı yapmış değil!
9 Temmuz 2001'de elkonulan EGS Bank, gayrinakdî teminatlarda dahil
edildiğinde, o dönemin kurları bazında yaklaşık 150 milyon dolarlık bir açıkla battı.
TMSF'ye devredildiğinde 6 yaşındaydı.
EGS Bank, Ege Bölgesi'nde tekstil imalatı ve ihracatı yapan çok sayıda küçük
ve orta ölçekli işletmenin birararaya gelmesiyle Eylül 1995'te yatırım bankası olarak kurulmuştu.
Uzun yaşamadı. 545 milyon dolara ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil!
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na 27 Ekim 2000 tarihinde devredilen
Ceylan Grubu'na ait Bank Kapital’in devir bilançosu hazırlandı. Bankanın
Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Ceylan idi. Bank Kapital, Mart 1995’te Ceylan Holding
bünyesine katılmıştı. Mahmut Ceylan daha sonra bankanın 392 milyon dolar zararı için
ödeme planı yaptı.
Korkmaz Yiğit'e ait olan Bank Ekspres'e Devlet 12 Aralık 1998'de elkoymak zorunda
kaldı. Kullandırılan 12 milyon 198 bin dolarlık
kredinin vadesinin 1999 yılında dolmasına karşın, Korkmaz Yiğit ödeme
yapmadığı için 8 Temmuz 1999 tarihinde 5 trilyon 549 milyar lira (13 milyon
dolar) tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarıldı. TMSF, Korkmaz Yiğit ve üç kardeşinin
de aralarında bulunduğu toplam 26 kişi için, bankanın 384 milyon dolarını boşalttıkları gerekçesiyle
dava açtı. 1988 yılını 131 trilyon lira zararla kapatan ve 1999 yılında 32 trilyon lira zarar eden
Bank Ekspres'in o
tarihlerdeki birikmiş zararı 350 milyon dolar düzeyine çıkmıştı. Korkmaz Yiğit 434 milyon dolara
ulaşan borcu için hiç bir ödeme plani yapmadı.
Batan ve 12 Aralık 1999'da elkonulan Yurtbank'ın Hazine’ye yüklediği zararın
400 trilyon lira olduğu belirlendi. Bu miktarın 30 trilyonu off-shore hesaplarından,
370 trilyonu ise
geri dönmeyen kredilerden oluşuyordu. Bu krediler Ali Balkaner tarafından yakınlarına
kurdurulan ve sayısı sekize ulaşan paravan şirketlere verilen krediler idi.
656 milyon dolara ulaşmış olan borcu için Ali Balkaner herhangi bir ödeme planı yapmış
değil!
1998 ve 1999 yılları arasında sistemli ve planlı olarak tam bir soyguna tâbi tutulan
Egebank'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‘na (TMSF) devredildiği 21 Aralık 1999 tarihi
itibariyle 1 milyar 200 milyon dolar zarara uğratıldığı belirtildi. İşadamlarının bir
dönem, Devlet'in mevduata sağladığı %100 garanti ile özellikle bankalardan büyük çapta
kredi bulma şansı olmayan işadamlarının, kendi bankalarından rahatlıkla grup
şirketlerine kredi sağlayarak, büyümek ve şahsî servetlerini büyütmek amacıyla banka
satın alma merakında olduğu, ve bu nedenle bankalara
büyük paralar ödedikleri biliniyordu. Egebank A.Ş de, 5 Mayıs 1998
tarihinde Demirel Grubu tarafından Bayraktar Grubu’ndan
93 milyon 500 bin dolar bedelle satın alındı. Paravan firmalara
kullandırılan krediler, "back to back" ilişkiler çerçevesinde kullandırılan krediler,
üçüncü kişilere kullandırılan krediler, banka parasını rehin göstererek
suretiyle temin edilen kredilerle Egebank A.Ş., 4 Mayıs 1998 ve 22 Aralık 1999 tarihleri
arasında sistemli ve planlı olarak tam bir soyguna tabi tutulmuş,
1 milyar 219 milyon dolar zarara uğratılmıştı. Ne Yahya Murat Demirel, ne Demirel
ailesi bu borç için hiç bir ödeme plani yapmadı.
Etibank, 1996 sonuna kadar kamuya ait bir bankaydı. Batan bankalar içindeki en
büyük vurgunlardan biri Etibank'ta oldu. Sabah-ATV'nin sahibi Dinç Bilgin ve ortağı Zafer Mutlu,
olmayan sermaye ve kayrılma sayesinde cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından
birine imza attı. Etibank'taki usulsüzlükler daha özelleştirilmeden önce,
Devlet'in elindeyken başladı. Etibank'ın satışa onay veren özelleştirme kararının altında
imzası bulunan dönemin başbakanı ile bakanlar aslında suç işlemişti. Mevduatı ve
kredileri sıfırlanarak, bağlı bulunduğu madencilikte faalliyet gösteren Eti
Holding’tan ayrılarak özelleştirilmesi için ihale açıldı. İhaleyi Sabri Doğan kazandı.
Ancak, Doğan Kumaşcılık’ın sahibi Sabri Doğan, bir süre sonra, mâlî zorluk içine düşerek
peşinatı ödeyemeyince, ihale iptal edildi. Sabri Doğan, bu yıl başında mâlî durumunun
iyice bozulması nedeniyle intihara teşebbüs etmişti. Doğan, kendini Dedeman Oteli’nden
aşağı atmış, ancak mucize eseri yaşamını yitirmemişti.
Bankayı daha sonra Nergis Holding’in sahibi ve o dönem Bursa Milletvekili olan
Mason Demirel'in has işadamı Cavit
Çağlar, Medya Holding’in sahibi Dinç Bilgin ailesiyle yüzde 50-50 ortak olarak
Özelleştirme İdaresi’nden satın aldı. Ancak, 9 Ocak 1999’da Çağlar’ın sahibi olduğu
İnterbank’a TSMF tarafından el konuldu. Bunun üzerine Sabah Medya Grubu ve Bilgin Ailesi,
sermaye artırımı yoluyla Etibank hisselerinin tamamına sahip oldu. Özelleştirilen
Etibank'ın batırdığı para tam 638 milyon dolar idi.TMSF 27 Ekim 2000 tarihinde elkoydu.
Devlet'e vergilerle birlikte maliyeti
1 milyar doların üstünde oldu. Etibank'ta usülsüzlük ve yolsuzluk mahkeme
safhasında da devam etti. Patronlar ve Zafer Mutlu
400 milyon doları iç etti ve bir şey olmamış gibi hayatına devam etti. TMSF
tarafından İnterbank ve Esbank, Etibank bünyesinde birleştirildi. Etibank'ın eski sahibi
Dinç Bilgin protokol imzalamasına rağmen 697 milyon dolarlık zarar için henüz bir ödeme
yapmadı.
Hazine tarafından 20.6.1994 tarihinde gözetime alınan Interbank, Çukurova Grubu
tarafından 16 Şubat 1996 tarihinde Cavit Çağlar'a satılmıştı. 7 Ocak 1999'da TMSF tarafından
Interbank'a elkonuldu ve bankaya yeni yönetim atandı.
Çukurova Grubu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, bankayı satmadan önce Cavit Çağlar'ın
yakınlarının kurduğu paravan şirketlere 250 milyon dolarlık kredi açmıştı. Bu
krediler daha sonra el altından Karamehmet'in Çukurova Grubu'na aktarılmıştı ki,
bankanın satış ücreti böylece ödenmişti. Interbank'ın batırdığı para tam
1 milyar 700 milyon dolardı. Cavit Çağlar denen adam bu
borcu için hiç bir ödeme plani yapmadı.
BDDK, 18 Haziran 2002'de TMSF'ye devredilen
Pamukbank'ın eski sahibi Mehmet Emin Karamehmet ve yedi eski
yönetici hakkında, hizmet sebebiyle emniyeti suistimal iddiasıyla hakkında 441 trilyon
liralık batık kredi için suç duyurusunda bulundu. Sonradan M. Emin Karamehmet
3 Temmuz 2003'te batan ve TMSF'ye devredilen Uzanlar'ın İmar Bankası için dönemin
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "İmar Bankası olayının boyutunu ilk etapta
açıklamaktan çekindik. Havuza öyle bir kaya düştü ki, suyu tamamen dışarı attı. 700
trilyon lira batık zannettik. 8.5 katrilyon çıktı" dedi. Gül, İmar Bankası'nda çok
sayıda sahte hesap çıktığını belirterek, şunları söyledi:
- "Kayıtlara bakıldığında,
buradaki kayıt öbür tarafta yok. Böyle bir durumda bu paralar nereden ödenecek? Bu
paralar halktan ödenecek. Yatırımlar ve maaşlar kısılacak. Haklı mıdır haksız mıdır?
Ne olduğu tam ayırt edilmemiş insanlara paralar ödensin, diyorlar. Böyle şey olur mu?
Hesaplar karşılaştırılacak. Sahte hesaplar ayıklanacak. Dürüst bir şekilde
para yatırmış olanlar ortaya çıkarılacak. Bunlar için başkalarına zarar vermeyecek bir
yol bulunacak."
21 Aralık 1999'da elkonulan Yaşarbank, toplam zararı en fazla olan ve Devlet'e en fazla zarar
yükleyen bankalardan bir idi. Banka batma aşamasına geldiği sırada Genel Müdür Gazi
Ercel idi. Aynı Gazi Erçel Yaşanbank'a elkonduğu sırada Merkez Bankası Başkanı idi...
İyi mi?.. Bankanın sahibi Selçuk Yaşar daha sonra 1 milyar 148 milyon dolar zarar için ödeme
planı yaptı.
Hortumlanan Türkbank 6 Kasım 1997'de TMSF'ye devredildi. 1998'de Mesut Yılmaz'ın
Başbakanlığı döneminde satış için ihaleye çıkarıldı.
İhaleyi, 600 milyon dolarlık fiyatla işadamı Korkmaz Yiğit kazandı. Ancak, Alaattin
Çakıcı'nın da devreye girdiği anlaşılınca, ihale iptal edildi. Skandalla birlikte
şaibeli Mesut Yılmaz hükûmeti düştü. Bankayı alan Korkmaz Yiğit "ihaleye fesat
karıştırmaktan" yargılandı. TMSF , tasfiyeye girmeden önce bankaya 353 milyon liralık
sermaye benzeri kredi aktarmıştı. Tasfiye döneminde ise bankanın Türkiye’nin her
yerinde çok değerli olan gayrimenkulleri satılarak borçlar ödendi. Borçlar ödenip
paraya ihtiyaç kalmayınca TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül de daha önce aktarılan 353 milyon
lirayı geri aldı. Ancak çalışanlar Bankalar Yasası’nın 140'ıncı maddesine dayanarak
“tasfiye bitmeden alamazsınız” diyerek açtıkları davayı kazanınca, para bankaya geri
geldi. 2011 bilançosunda Türkbank’ın bankalarda mevduatta tutulan
108 milyon lirası vardı... Türkbank'ın tasfiye süreci devam ediyor. 777 milyon
dolara ulaşmış olan bir borçtan söz ediliyor ama, ne olduğu belli değil!
Doğuş Holding İcra Komitesi Üyesi ve Osmanlı Bankası Murahhas Üyesi Aclan Acar,
"1999’un Aralık ayında ilk kez yazılı ve çizili olarak Osmanlı-Körfezbank birleşmesini
de rapora bağladık, 5 yıl geçti. bütün finans örgütümüz aslında bu operasyonla beraber
Garanti Bankası altında toplanıyor. Osmanlı Bankası zaten Garanti Bankası’nın bir
iştirakidir, yüzde 100’ü Garanti’ye aittir. Bu operasyonda, hisseleri Holding’e ait
olan Körfezbank’ı da son derece cüz'i bir oranla, yüzde 1 gibi bir oranla Osmanlı’ya
devrediyoruz. Garanti Bankası yeni Osmanlı Bankası’nın yüzde 99’unun sahibi olacak" dedi
Osmanlı Bankası, 1863 yılında İngiliz, Fransız ve Türk ortaklar tarafından kuruldu.
Banknot basmak ve yabancı kaynak sağlamak gibi önemli işlevleri yerine getirerek
1. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Merkez Bankası görevini yürüten banka,
bazı dönemlerde hazine fonksiyonunu da üstlendi. 1931 yılında Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası’nın kurulmasının ardından özel ticarî banka statüsüne geçti ve Haziran
1996’da satılıp Doğuş Grubu’na dahil oldu. Körfezbank'ı bünyesine aldı. Böylece
Körfezbank batmaktan kurtuldu.
15 Mart 2001'de batıp TMSF tarafından elkonulan İktisat Bankası'nın 31 Ekim 2001
tarihi itibarıyla birikmiş zarar tutarı 1 katrilyon
757 trilyon 184 milyar lira idi. BDDK, 30 Kasım 2001'de iki kez satışa sunulan fakat
satılamayan İktisat Bankası’nın bankacılık iznini kaldırdı. Banka Bayındırbank
ile birleştirildi. 1 milyar 953 milyon dolar dolara ulaşmış olan borcu için bankanın sahibi
Erol Aksoy herhangi bir ödeme planı yapmış değil!
30 Kasım 2001'de Toprak Bank TMSF'ye devredildi. Yani battı. Battı ama yükü Devlet'in
sırtına bindi. Bankalar yeminli murakıplarının tespit ettiği devir
zararı o günkü parayla 1.3 katrilyon TL. idi, ve bunun 792 milyon lirası banka hâkim
ortağının kendisine kaynak aktarmasıyla oluşmuştu. 879 milyon dolara ulaşmış olan
borcu için Halis Toprak herhangi bir ödeme planı yapmış değil!
Sürmeli Ailesi, aldığı Chemical Bank'ı 1997 yılında Sitebank'a dönüştürdü.
BDDK, 7 Temmuz 2001 tarihinde Sitebank’ın TMSF’ye
devredilmesine karar verdi. Bankanın zarar faturası 68,5 trilyon liraya ulaşmıştı. 2001'de
satışa çıkartıldı. Yunan sermayeli NovaBank, sonunda Sitebank'ı satın aldı. Sonra
Portekiz bankası Millenium, 2003 yılında Sitebank'ı aldı. 2006 yılında adı Millenium
Bank oldu. 2009 yılında da Finansbank'ın da sahibi olan Hüsnü Özyeğin aldı. 53 milyon dolara
ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil!
Bankayı ilk satın alan Yalçın Sürmeli, 56 yaşında kalp krizinden vefat etmişti. Yalçın
Sürmeli'den boşalan yere ise Meral Sürmeli getirilmişti. Meral Sürmeli, 72 milyar lira
kira geliri vergisi öderken, Korkmaz Yiğit, 80 milyar lira kira vergisi ödemişti... Bir de
onların kira gelirlerini, diğer gelirlerini düşünün!
Kentbank'a 9 Temmuz 2001'de BDDK tarafından elkonulmasının ardından
toplam 304 milyon 194 bin lirayı zimmetine geçirdiği öne sürülen Mustafa Süzer'in de
aralarında bulunduğu 7 sanık hakkında, bazı eylemlerinde zimmet suçunu işlediği
iddiasıyla dava açılmıştı. Bu kişiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları
davayı kazandılar. Neticede 2013 yılında dava düştü. Hortumcular paçayı kurtardı.
Tarişbank’a 9 Temmuz 2001 tarihinde elkonulmuştu. Daniştay eski sahipleine iade etti.
Tarişbank 23 Mayıs 2003’de yeniden TMSF kapsamına alındı. Banka'nın zararı,
özkaynaklarını aşmıştı. BDDK, bankaya 55 trilyon TL destek verdi. Daha sonra satılan
Tarişbank'ı Deniz Bank aldı. Halit Cingillioğlu'na ait Demirbank, yüklü devlet tahvili ve Hazine bonosu alımıyla
2000'de faizlerin düşmesinde rol oynadı, ekonomiye destek oldu. Ama Merkez Bankası
Demirbank'ın portföyünün fonlamasını âniden kestiği için, yükümlülüklerini yerine
getiremez duruma düştü ve 6 Aralık 2000'de TMSF'na devredildi. Bankanın
zararları 290 trilyon lira olduğu belirtiliyordu. Bankanın özkaynaklerinin devir
tarihinde 208 trilyon lirayı bulması hasebiyle de diğer bankalar kadar büyük bir hasar
vermedi. Aslında kasıtlı bir batma değildi.
Demirbank'ın TMSF'ye devrinde zarar rakamının
tamamen Hazine bonosundan kaynaklanması, bankanın kendi grubuna kredilerinin yüzde 1'in
altında kalması nedeniyle aktif kalitesinin çok yüksek olması dikkate alınarak, BDDK'nın
gerçekleştirdiği genel kurul, 2000 yılında görev yapan tüm eski yöneticiler ve Halit
Cıngıllıoğlu'nun ibra edilmesiyle sonuçlandı.
Yine Dr. Halit Cıngıllıoğlu'na ait Ulusalbank'a 28 Şubat 2001 tarihinde TMSF
tarafından elkonuldu. Cıngıllıoğlu, Şubat 1997’de Saudi American Bank A.Ş.’yi satın
alarak Ulusal Bank T.A.Ş olarak faaliyete geçirmişti. Banka, 11 trilyon 277 milyar lira
net zarar açıklamıştı. Toplam özkaynakları 54 trilyon 44 milyar lira,
ödenmiş sermayesi 34 trilyon lira idi. Kasıtlı bir batış değildi. 524 milyon dolara
ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil!
Mason ve şaibeli Süleyman Demirel'in "aile fotoğrafı"nda yer alan Kamuran Çörtük'e ait Bayındırbank
154,2 trilyon liralık hortumlamayla battı. Zararın, 35,4 trilyonu grup firmalarına
açılan kredilerden, 40,3 trilyonu grup firmalarına dolaylı olarak kullandırılan
kredilerden, 22,5 trilyonu diğer firmalara kullandırılan kredilerden, 37,6 trilyonu
Altima Financial'dan yapılan forward işlemlerinden, 14,3 trilyonu
Banco Turco Romano hisse senetlerinden, 233 milyarı Finans Sektör Yönetim Merkezi'nden
kullandırılan avanslardan, 605 milyarı holding gider payı adı altında aktarılan
paralardan, 3,1 trilyon lirası da iştirak değer düşüş karşılığından oluştu. Bankaya
9 Temmuz 2001'de elkondu. Çörtük hakkında sahibi olduğu Bayındır
Grubu’nun Vakıfbank’tan kullandığı kredilerle ilgili olarak, Devlet Denetleme Kurulu’nun
‘usulsüzlük’ raporu var.
Ayrıca 60 trilyonluk bir hayalî ihracat olayı ile de suçlandı. Kentbank, EGS Bank,
Toprakbank ve İktisat Bankası, Bayındırbank altında toplandı. 115 milyon dolara
ulaşmış olan borcu için Kamuran Çörtük, herhalde "aile fotoğrafı"na dahil olduğu için
olacak, herhangi bir ödeme planı yapmış değil!
Kıbrıs'ta batan bankalar bir yana, Türkiye'yi etkileyen Kıbrıs Kredi
Bankası 27 Eylül 2000 yılında battı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın dünürü Salih
Boyacı'nın sahibi olduğu Kıbrıs Kredi Bankası 8.5 milyon dolar buharlaştı. Dünür
Boyacı'nın bankasını kurtarmak için son olarak KKTC hazinesinden 4 trilyon TL,
TC hazinesinden 7 trilyon TL kaynak aktarıldı. Bu paralar da batırıldı.
Efektifbank, Hayyam Garipoğlu'na ait Sümerbank'ın Kıbrıs'taki
off-shore bankası idi, Sümerbank ile birlikte battı. Efektifbank Off-Shore'un
yanısıra Egebank’a ait Egebank Off-Shore, Yurtbank’ın Yurt Security Off-Shore Bank’ı,
Yaşarbank’ın Yaşarbank Foreign Trade Off-Shore’u Türkiye’deki mudilerden 110 milyon
dolar mevduat topladığı tahmin ediliyor.
Off-Shore bankalar daha yüksek faiz getirisi sunuyor ama, yüksek risk karşılığında,
çünkü bu hesaplar devlet güvencesi kapsamında değil. Buna rağmen 26 Kasım 2011'de
Yargıtay’ın Bursalı işadamı Mücdat Mançu’nun Yurt Off-Shore’a yatırdığı 205 bin liranın
geri ödenmesine hükmetti. Yani Devlet'i hortumlama faaliyetine hâkimler, savcılar ve
Yargıtay da âlet oldu... Devlet açık açık belirtmiş: "Haram olan ribaya (yüksek faiz)
tamah edip paranızı ne idüğü belirsiz bankalara yatırmayın! Sonra 5 kuruş bile vermem,"
demiş! Sen kalk, bu kanunsuz işleme "haklılık" kazandır, yatırılan paranın ödenmesine
karar ver! Olacak iş mi? Kimibilir o hâkimler ne kadar yedi??? Veya kimbilir hangi
hâkimin hangi Off-Shore bankasında ne kadar hesabı var ki, geri almaya zemin hazırlıyor?
Uzanlar'a ait Adabank 2003 yılında TMSF'ye devredildi. Zararı 2004'te 27,9 trilyon
oldu. 2013'e kadar da zarar vermeye devam etti.Müşterisi de çıkmadı.
1993 ile 2003 yılları arasında
el konulan bankalardaki 27 milyar dolarlık hortumlama ve zararın hikâyesi, tahsilat
mücadelesi ile birlikte gitmekte. bir türlü de bitmemekte!..
Yönetici ortakların kendilerine aktardığı kaynaklar ve usulsüz kredilerle toplam
27 milyar dolar zarara yol açan banka yolsuzluklarının geçmiş faizleriyle Hazine’ye
toplam faturası 65 milyar dolar (100 Milyar TL) olarak hesaplanıyor. TMSF Başkanı
Ahmet Ertürk yönetiminde "Raf Temizliği Projesi”“ adını verdiği çalışmayla Türkiye’deki banka
yolsuzluklarını kitap haline getirmiş bulunuyor.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu ve AK Parti Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel şöyle dedi:
"28 Şubat'ta kaybedilen para 250 milyar doların üzerindedir. Bu kadar büyük parayı
darbeciler çalmıştır, birilerine peşkeş çekmiştir. Bunların hesabı ekonomik olarak
sorulmuş değil. Bu bankalardan kredi alanlar, adı büyük omuzu kalabalık generallerin
hepsi batmış 25 bankanın yönetim kurulu üyeliklerini yaptılar. Bunlar
hangi sıfatla orada görev yaptılar? Oralarda stratejik bir iş mi vardı? Askeri hangi
unsur vardı da bankalarda göre aldılar? Bunların hepsi şanından, şöhretinden,
rütbelerinden istifade etmek için o dönemde darbecilere çanak tutan finans sektörünün
marifetleri idi. Bunlar da gittiler, alacakları 3-5 kuruşa onlara çeşni oldular."
Özellikle 28 Şubat döneminde Merkez Bankası'nda yaşananları hatırlatan Karayel,
- "Bir gecede faizlerin 3 binlere, 4, binlere,5 binlere
çıktığı gecelerde o bankadan
kimlerin para çektikleri, kimlerin devlet malını gasp ettikleri aşikâr. Aslında biz
henüz bunlara değinemedik. Ayrıca bir komisyon kurulup özellikle bu ekonomik kayıplarla
ilgili tespitlerin yapılması lazım. Hangi müteahhit, hangi işadamı, hangi banka ne
kadar kredi almıştır, bu batık kredilerin sebepleri nelerdir. Kamu bankalarının zarar
görmesine neden olan kimlerdir? Bu zararlar nerelere gitmiştir, nasıl oluşmuştur?
Bunların ayrı ayrı hepsinin soruşturulması ve bu soruşturmanın
neticesinde de suçluların hukuka teslim edilmesi gerek. Türkiye bu kararlık geçmişi ve
ekonomik vurgunları ile de ayrıca hesaplaşma yapması lazım,"
değerlendirmesini yaptı.
Banka hortumlamalarının yanısıra, ekonomik krizin bedeli 2000 yılında 1 milyon
452 bin olan işsiz sayısı, 2001'de 450 bin artışla
1 milyon 902 bine çıktı. 2002'de ise işsizler ordusuna 510 bin kişi daha katılarak
mevcut işsiz sayısını 2 milyon 412 bine yükseltti. Türkiye 1994 kriz yılında yüzde 6.1,
1999 kriz yılında yüzde 6.1, en son 2001 kriz yılında da yüzde 9.5 küçüldü.
8 Eylül'de IMF, ekonomik krizde olan Arjantin'e 8 milyar dolar ek kredi vereceğini bildirdi.
10 Eylül'de Dünya Bankası'na bağlı "Foreign Investment Advisor Services" tarafından yayınlanan
raporda, Türkiye'de yabancı sermaye yatırımlarında en önemli engelin yolsuzluk olduğu ifade
edildi... Yani yabancılar diyorlar ki, "Biz sizi soymaya geleceğiz, ama sizin başınızdakiler sizi
daha çok soyuyor, bize yeteri kadar sipali kalmıyor!" ... Aynı gün Taksim Meydanı'nda meydana gelen
patlamada 2 polis şehit oldu, 17 polis ve biri Avursturyalı 3 sivil yaralandı.
Yine 10 Eylül'de Afganistan'da gazeteci gibi davranan iki kişinin bombalı suikastine uğrayan TÜRK
kökenli lider Ahmed Şah Mesud öldü. Böylece ABD işgaline direnebilecek bir komutan devre dışı
bırakılmış oldu.
11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması,
Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü.
> İÇİNDEKİLER <> 28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI / 2
< > BATI DENEN BİLİNMEZ
< > 28 ŞUBAT - Bir Dönmenin Yorumu - Vidyo
< > 28 Şubat Sürecinde Yaşananlar
< > HİLÂFET MESELESİ
< > İSLAMİ
ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ
<
DEUTSCHE BANK ... 764.000.000
KOÇBANK.... 426.000.000
TEB...... 411.000.000
YAPI KREDİ..... 383.700.000
CHASE & MANHATTAN..... 332.600.000
OSMANLI BANKASI.... 269.000.000
DIŞBANK..... 258.700.000
HSBC..... 254.900.000
GARANTİ BANKASI.... 199.000.000
ABN AMBRO ..... 135.000.000
FİNANSBANK.... 121.000.000
İŞ BANKASI.... 95.000.000
TÜRKBANK.... 90.900.000
İKTİSAT BANKASI.... 67.700.000
TEKSTİLBANK.... 58.300.000
CSFB.... 50.000.000
INTERBANK.... 42.300.000
AKBANK.... 27.000.000
TAIB BANK.... 25.000.000
3 milyar 618 milyon dolar zarar için ödeme planı yaptı... Karamehmet, AKP
hükûmetinden Silahlı Kuvvetler için "kirpi" imali ihalesini kaptı, ama sonra üretimi
durdurdu (2012) orduyu da, işçilerini de açıkta bıraktı.
74 milyon dolara ulaşmış olan borcu için
herhangi bir ödeme planı yapılmış değil!