DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR/16

6.7.2005 , Mehmet

Subject: Hatalı İfade

Sitenizi ilgi ile okudum. Pek çok görüşünüze katılıyorum. Fakat şu ifadenizi düzeltmenizi yada eğer başka bir şey kast etti iseniz, açıklamanızı rica edeceğim.

-"Kürtler (Kürt aşiretleri) belki Anadolu'daki Türkmen aşiretleri, Yürük aşiretleri ile kıyaslanabilir. "

Yörükler ve Türkmenler (zaten aralarındaki fark ta çok net tarif edilememiştir ve bir nüanstan ibaret olduğu aşikardır) Hem Selçuklu'nun, hem Osmanlı'nın hem de TC'nin asli kurucularıdır.

Sizin de söylediğiniz gibi, devlet kuran insanlar ile devlet kurmamış, tarihleri boyunca kavim halinde yaşamış insanlar nasıl bir tutulabilir?

Karamanoğulları beyliğinin, Sarıkeçili yörükleri ile, Osmanlının yine Sarıkeçililerle veya Karakeçililer le (Ki rivayet odur ki Sarıkeçililer ile Karakeçililer akrabadır) bağlantılarını/akrabalıklarını araştırmanızı rica ederim.

Selçuklu'nun da yörüklüğü konusunda bir takım bilgilerim var fakat size henüz kesin bağlantılar verebilecek durumda değilim. Bu yüzden de bu konuya çok girmek istemiyorum. Zaten vereceğim bilgilerin de (asıl meramımı anlatmakta) yeterli olacağını düşünüyorum.

Atatürk'ün de bir sohbet sırasında, kendisinin yörük olduğundan, hatta annesinin aslının Karaman olduğundan bahsettiği, okul ve silah arkadaşı Ahmet Fuat Bulca tarafından nakledilir. Hatta ifade yaklaşık olarak şudur :

- "Naciye (Atatürk'ün vefat eden kız kardeşi) annem gibi sarışın, duru beyaz tenli tipik bir yörük kızıydı..." (Atatürk, devamında, annesinin soyundan, büyük dedesinin, Konya'ya giderek, mevlevi dergâhına katılmasından vs bahseder)

Türklerin tamamını kara-yağız ve buğday tenli olarak ifade etmek büyük bir yanlıştır. (Zaten benim inancıma göre de Türklük ırk ifade eden bir terim olmaktan ziyade, kültürel bir üst kimliktir. Yani Çeçen, Laz, Yörük, Türkmen, Avşar vs sadece Anadolu Türklüğü'nün alt kimliklerdir. Anadolu, Uygur, Peçenk, Azeri, Özbek te Türklüğün alt kimlikleridir.)

"Sarışın duru-beyaz tenli Türk" pek çoğu için saçma bir ifade gibi görünebilir. Fakat, Doğu Toroslardan (Urfa civarı) Muğlaya, oradan da kuzeye, Çanakkale'ye kadar olan bölgeye yayılmış olan (Buna hemen hemen tüm Ege bölgesini, Göller yöresini, Güney Marmara'nın tamamını dahil etmek lazımdır) sarıkeçili ve karakeçili boylarını ve oymaklarını incelerseniz, sözün ne kadar doğru olduğuna siz de şahit olabilirsiniz.

Bu bölge'de yaşayan, Sarıkeçili ve Karakeçili yörüklerin çoğu, renkli gözlü, sarışın veya kızıl saçlı, açık beyaz tenli insanlardır.

Askerliğim sebebiye Urfa'da gezerken gördüğüm ve kendileri ile konuşma fırsatı bulabildiğim, sarı veya kızılsaçlı tüm insanlar, kendilerinin Karakeçili Yörüğü olduklarından bahsetmişlerdi. Hatta saç ve ten rengimden dolayı benim de yörük olduğumu anlamakta hiç zorlanmadırlar.

Konuyu fazla dağıtmak istemiyorum. Yörüklük konusunda duyarlı olmamın bir sebebi de (benim de bir yörük olmam dışında) şudur :

Birbiri ardı sıra gelen 3 (hatta Selçuklu ile 4) Anadolu-Türk devletinin kurulması ve yıkılması sürecini incelediğimde -bir takım nüans sebepleri bir tarafa bırakırsak- şu ortak yönleri gördüm.

1. Bu devletlerden hiç biri dış etkiler (dış dinamikler) yüzünden yıkılmamış. Dış konjonktürün, sadece yıkıma katkısı olmuş. Bu devletler, iç dinamiklerle kurulup, iç dinamiklerle yıkılmış. Doğrudan söyleyeyim, Bu devletleri Türkler kurmuş, Türkler yıkmış.

2. Bu devletlerin hepsi, kuruluşunda %100 Türk iken, zanam içinde (ki en bunda Türklerin sahip olduğu "Hümanizm" duygusununda etkili olduğunu düşünüyorum) devlet sistemi "Türk" kimliğini kaybetmeye başlamış.

3. Bu yabancılaşma sebebiyle de, Türkler, mevcudu yıkılıp yerine yenisi kurmuş (Ya da kurmak zorunda kalmış).

Şimdi ikinci maddeye tekrar döneceğim. Yani "Devlet sisteminin Türk kimliğini zaman içinde kaybetmesi-yabancılaşması" hususu. Bunun sebepleri, biraz düşünülürse/araştırılırsa bulunabilir. Ben sebeplerinden ziyade konumuz ile ilgisi olduğu için sonuçları üzreinde duracağım.

Orhan Gazi, bir Yörük aşireti beyidir. Osmanlı, ilk orduşunu, diğer aşiretleri kendisine bağlayarak (bir-ikisi dışında savaşmak zorunda bile kalmadan) kurmuştur. Osmanlık ilk devlet sisteminin tüm parçaları Yörükler tarafından kurulmuştur. Hatta Osmanlı'da saray muhafızlarının, Abdülmecid zamanına kadar karakeçili yörüklerinden teşkil edildiği bir vakıadır.

Osmanlı'da Yörük izleri, Yavuz Sultan Selim zamanına kadar bariz biçimde devam eder. Yükselme devrinin hemen sonunda, duraklama ve gerileme döneminde ise, Saray Türk kimliğinden uzaklaşmış, Ağır basan kimlik tanımı İslam olmaya başlamıştır. (Yanlış anlamalara izin vermemek için belirtiyorum, İslamla ilgili hiç bir takıntım yok ve ben bir müslüman'ım) Bu noktadan itibaren de Türklük ile Müslümanlık kimlikleri çatışmaya başlamıştır.

Zaten Osmanlı'nın Türklük ile çatışması, Türk terimini temsil eden Yörükleri, sistem dışına itmeye çalışması, Ege ve Toroslarda bulunan Yörüklere uyguladığı baskılar gibi sebepler yüzünden de, Kurtuluş savaşı sırasında, sarayın Atatürk hakkında verdiği fetvalar hiç etkili olamamıştır.

Ben işe sadece Yörüklük tarafından baktım fakat, aslında Aleviler de hemen hemen benzer bir süreç yüzünden Osmanlı devlet sisteminden dışlanmış ve baskı görmüşlerdir. Zaten Osmalı askeri teşkilatın da kendine yer bulan Bektaşi öğretisi gerçeği varken, Osmanlının, Alevi Türklere (Bektaşilere) neden baskı yaptığını, bu dönemde Osmanlının bir kimlik bunalımı yaşadığını değerlendirmeye almadan izah edebilmek mümkün değildir.

Özetle, varmak istediğim nokta şudur:

1. Yörük ve Türkmen (Sarıkeçili, Karakeçil, Avşar, Horzum vs vs), ayrı ve nüans değil, bu devlet(ler)in asli kurucusu, Anadolu Türklüğünün asli temsilcileri dir. Anadolu Türk'ü demek, Yörük demektir, Türkmen demektir, Avşar demektir.)

2. Yörüklüğün,Alevilik ve Türkmenliğin hor görülmesi, Osmanlı'dan kalma ve Osmanlıyı yıkmış olan bir hastalıktır.

3. Sistemden Yörükleri, Türkmenleri, Alevileri vs vs dışlarsanız, elinizde asli unsur kalmaz. O nokta da sistemin kendisi ayrıntı, nüans, azınlık haline gelir. O zaman da asli unsurlara, onu yıkıp, yerine daha iyisini kurmak dışında çıkar yol kalmaz.

4. Adı ne olursa olsun, Türkler ve bir Türk devleti bu topraklarda varlığını sürdürecektir. Bizim en son kurduğumuz devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir, bunun devamı için ne gerekiyorsa yaparız. Fakat biz gerekirse bir Fatih daha, bir Atatürk daha yetiştirmesini de biliriz.

CEVAP:

Değerli kardeşim,

Kürt aşiretleri ile Türkmen aşiretlerinin kıyaslanması konusundaki itirazınızda haklısınız. Meseleye böyle de bakılabileceğini de düşünmemişim. Benim kastım sık sık kullanılan "Türkler ve Kürtler" tabirinin yanlışlığı idi. Türkler ve Kürtler kıyaslanamaz, Kürtler ancak devlet kurmamış bir Türk aşireti ile kıyaslanabilir... Devlet kurmuş Türkmenler'i orada kullanmamak gerekirdi. Haklısınız. İkazınızı yerinde bulup gerekli düzeltmeleri yaptık. Sonsuz teşekkürler.

Sarışın ve yeşil gözlü TÜRK tipine biz de örnek olarak Marmaris Turunç köyünü ekleyebiliriz. Bu turistik köyün yerli halkı Türkmen-Yürük'tür. Çoğunlukla kızlar hep sarışın ve yeşil gözlüdür.

Zaten ilk sayfamızda Fransız bilim adamı Profesör Jean Paul Roux tesbitlerini vermiştik. Şöyle diyordu:

- "TÜRKLER anlaşılan mânâda bir IRK değil, çünkü pek çok tipleme var. Anlaşılan mânâda bir MİLLET değil, çünkü TEK mekânı paylaşmıyor, çok geniş bir çoğrafyaya yayılıyor. Özellikle geçmişte DİN birliği de yok. Müslüman, Budist, Yahudi, Hıristiyan ve elbette Şamanist TÜRKLER var...TÜRKLER'in bütünlüğünü belirleyici iki öğe var: DİL ve MANTIK YAPISI!.."

Son derece haklı. Sarışın, kumral, esmer, beyaz, Moğol tipli, pek çok TÜRK var. Ve biz bununla iftihar ediyoruz.

*****

25.8.2005 , C.Ö. , ANADOLU ÜNİVERSİTESİ , ESKİŞEHİR
Subject: HOCAM ACİL CEVAP BEKLİYORUM

MERHABA HOCAM. KÜRTLER HAKKINDA ASILSIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM İDDİALARDA BULUNAN BİRTAKIM ARKADAŞLARA YETERLİ KARŞILIK VEREMEDİĞİM İÇİN YARDIMINIZA İHTİYACIM VAR. SİZE BİRKAÇ SORU SORMAK İSTİYORUM. NASIL İRTİBATA GEÇEBİLİRİZ? LÜTFEN ACİL CEVAP BEKLİYORUM.

ANGELFİRE.COM DAKİ YAZINIZI İŞTEN VAKİT BULDUKÇA OKUMAYA ÇALIŞIYORUM. BU DEĞERLİ ÇALIŞMA İÇİN SİZE NE KADAR TEŞEKKÜR EDİLSE AZDIR. ELLERİNİZE SAĞLIK. GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE

CEVAP:

Siteyi dikkatle incelediğiniz takdirde Kürtçülük güdenlerin her iddiasına verilecek cevapları bulacaksınız. Bilhassa ASILSIZ İDDİALAR ve ELEGEŞ ANITI sayfalarını kullanabilirsiniz.

Selam ve sevgiler,

*****

27.8.2005 , C.Ö. , ANADOLU ÜNİVERSİTESİ , ESKİŞEHİR

hocam bana verdiğiniz cevap için teşekkür ederim. Kardu kavmi hakkında gerekli açıklamaları sizi referans göstererek yaptım. Arkadaşın bana forumda yaptığı cevap şuydu:

- "Arkadaşım o kadar bilmeden ve cahilce atıp tutuyorsun ki seni düzeltmeden edemiyorum şimdi bu yazdıklarımı iyi oku.... Doğu Anadolu'nun otantik Kürt yurdu olduğunu bilmiyorsun... Xenophon, Anabasis kitabında, Milattan Önce 401 yılında burada Kardukh veya Kardu kavminin yaşadığını yazar.. İkincisi tarihte kurulan bir Kürt cumhuriyeti vardır Bu cumhuriyet İranda kurulan Mahabat Kürt Cumhuriyetidir... Bir Kürt devletinin kurulmasına bende karşıyım zaten kurulsa ABD piyonluğundan öteye gidemez ama bir milletin tarihini bilmeden atıp tutanları düzeltmeyide her zaman kendime görev bilirim bu millet ister Kürtler olsun İster Türkler olsun..... Bu arada Kürtçede Hint-Avrupa dil grubuna bağlı Türkiye dışında bütün dünyada bilimsel olarak kabul edilen İran Dil grubunun bir dilidir.."

Ben gerekli açıklamaları yaptım fakat Mahabat Kürt Cumhuriyeti konusunda takıldım. Bu devlet hakkında yaptığım araştırmalar sonucu tarafsız bir yazıya rastlayamadım denilebilirki siz de zaten kürtlerin bir devlet kurmadığını savunmaktasınız. Bu konuda bana yardımcı olabilirmisiniz?

Nedir bu kurulan devletin aslı??? Gerçekten böyle bir devlet kuruldumu? Kürtçe bir dil grubuna aitmidir? En kısa zamanda cevabınızı bekliyorum. Şimdiden teşekkürler hocam, İyi çalışmalar.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!!!!!!

CEVAP:

Sevgili kardeşim,

Yine söylüyorum, bütün o iddiaların cevabı sitede var. Ama öyle iki sayfa okuyup Kürtçülük güdenlere cevap vermen mümkün değil. İyice inceleyeceksin, notlar alacaksın, bağlantıları kuracaksın, ondan sonra fikrini savunacaksın.

Batılılar'ın "kürtçe"yi İran dil grubuna soktukları doğrudur, zaten bölge uzun süre İran etkisinde kaldığı için kelime ve gramer bakımından Farsça'ya yakın "kürtçe" ağızlar vardır. Bunun böyle olması bir sorun teşkil etmez. Çok istiyorlarsa, "Biz TÜRK değiliz, Fars'sız," desinler. Ama demezler.

Mahabat Cumhuriyeti Ruslar tarafından İran'ı bölmek için kurulmuş, bizim Kuzey Kıbrıs Türk Çumhuriyeti kadar bile destek görmemiş ve batmış, kâğıt üstünde uyduruk bir devlettir. Devlet değildir ya, neyse.

Xenephon'un sözünü ettiği Kardular, ondan 50 yıl önce bölge tarihini yazmış olan Herodot'ta yoktur!.. Çünkü Kardular o dönemde İskit akınıyla gelen, sonra ana gruptan kopan bir Türk oymağıdır. Bunun açıklaması da sitede var.

Sen o arkadaşına sor bakalım, "otontik Kürt yurdu"nda neden bir tek bile Kürtçe yazıt, dikilitaş, Kürt heykeli yok, onu açıklasın... Halbuki GÖK-TÜRK harfleri Van mağaralarında duvar resimlerinde var... Siteye bakabilirsin. Yalnız, ödevini böyle baştan savma yaparsan, bir daha cevap vermem, onu da söyleyeyim.

Haydi, başarılar.

*****

29.8.2005 , C.Ö. , ANADOLU ÜNİVERSİTESİ , ESKİŞEHİR
Subject: Teşekkürlerimi sunuyorum

Sayın hocam,

Öncelikle verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederim. Hergün 13-14 saat mesaimin içinde ve arta kalan zamanın bir kısmında sitenizden faydalanmaya çalışıyorum. Söz veriyorum 19 güne kadar eve döndüğümde sitenim tamamını hafızama kazıyacağım. Bu konu çok hassas bir konu ve sizin gibi değerli araştırmalar yapan çok sayıda insan yok malesef. Tekrar teşekkür ediyorum. Sizinle birgün tanışmayı çok isterim.

Bodrumdan saygılar ve sevgiler

CEVAP:

Sevgili Öğrenci Kardeşim,

Maksat seni şevklendirmek. Sözlerime alınmamana sevindim. Çok çalıştığına da eminim. Ama bu konuyla uğraşmak gerçekten gayret isteyen bir iş.

Öte yandan, bu Kürtler hep işgal edilen ülkelerde kendi devletine ihanet ederek devlet kurmaya çalışıyorlar. Mahabat Cumhuriyeti de Ruslar'ın İran'ı işgali sırasında Ruslar'ın desteği ile kurulmuş, Hakkâri'den küçük, uyduruk bir devletti. Ruslar çekilince tabii yıkıldı.

İşte bu da bizzat Kürtler'in konu ile ilgili yazdıkları: .

- 1941’de İran’ın kuzeyinden Sovyetler Birliği İran’a girerken, güneyden de İngilizler tarafından işgal edildi. Bu tarihten sonra Sovyetler Birliği’nin çabalarıyla Kürt aydınlarının başını çektiği örgütlenmeler hızla yayıldı. Bu çalışmalar sonucunda Komel’e Jiyanew’ey Kürdistan (Kürdistan Diriliş Topluluğu) kuruldu. Bu örgütlenme daha sonra 1945 yılında Kürdistan Demokrat Partisi’ne dönüşerek tüm örgütlenme faaliyetlerini tek çatı altında topladı.

- Gerek uluslararası koşullar, gerekse İran içlerine kadar Sovyet birliklerinin girmesi ve Kürtlere açık destek vermesi, Kürt ulusal hareketi için tarihi bir "fırsattı." Sonuçta bu koşullar değerlendirilerek 22 Ocak 1946’da Mahabat Kürt Cumhuriyeti ilan edildi. Kadı Muhammed kurulan Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı, Başbakan ise Bükan aşireti önde gelenlerinden Hacı Baba Şeyh idi. Bakanlar kurulu daha çok aşiret önde gelenlerinden ya da akrabalarından oluşmuştu.

- Böylece Mahabat Cumhuriyeti aşiret ilişkileri temeline dayalı bir yapıyla kurulmuş oluyordu. Aynı yıllarda Irak’ta ayaklanmış olan Molla Mustafa Barzani de, Irak iktidarının saldırıları karşısında İran’a geçerek cumhuriyete katılır. Elinde bulunan iyi yetişmiş üç bin kişilik askeri güçle, cumhuriyetin askeri gücünü oluşturur. Kendisi de orduyu yöneten dört generalden biri olarak atanır.

- İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Molla Mustafa Barzani partinin bir kolunun da Irak’ta kurulması için adamları aracılığıyla çalışmalara başladı. Barzani başkanlığındaki bir komisyonca hazırlanan bildiri Irak’taki Kürt gruplarına iletilerek Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin gerekliliği anlatılır. Bu görüşmeler sonucunda Rızgariye Kurd ve Şoreş partilerinin de katılımıyla IKDP kurulur. Partinin başkanlığına Molla Mustafa Barzani getirilir.

- Kürt halkının özgücünden çok, uluslararası dengelere dayanan ve Sovyetler Birliği’nin açık desteği ile kurulmuş olan Mahabat Cumhuriyeti fazla uzun ömürlü olmadı. Savaşın sona ermesi ile, üzerinde yükseldiği zeminin sallanmaya ve uluslararası dengelerin değişmeye başlaması cumhuriyet için sonun başlangıcı oldu. Özellikle Sovyetler Birliği’nin askeri güçlerini bölgeden çekmesi ile İngiliz emperyalizminin desteklediği İran Şah rejiminin saldırıları karşısında, 5 Aralık 1946’da, Mahabat Kürt Cumhuriyeti kısa ömrünü doldurarak yıkıldı.

- Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılışındaki temel etkenler, feodal toplumsal yapı, aşiret ilişkileri, kendi özgücünden çok güçlü bir devlete sırtını dayama isteğidir. Güven yerine önyargılardan kaynaklanan ihtiyatlılık, ilişkilerin temel biçimi olmuştur. Irak’tan gelerek Mahabat Kürt Cumhuriyeti’ne katılan Barzaniler’in durumu buna örnektir. Barzaniler Irak’tan geldikleri için askeri olarak kabul görmelerine karşın, politik hiyerarşi içerisinde yer alamamışlardır. Ortak ulusal çıkarların değil, feodal aşiret çıkarlarının temel alındığı böylesi bir birlik, adı devlet de olsa zor karşısında dağılmaya mahkumdur. Nitekim İran Şahı’nın saldırıları karşısında birçok aşiret lideri Şahla uzlaşma yollarını ararlar. Ancak bu uzlaşmacı eğilimler hatta öteden beri Şahla işbirliği içerisinde olanlar bilindiği halde, bunlara yönelik hiçbir tavır geliştirilmemiş cezalandırma yoluna gidilmemiştir. İran Kürt Ulusal Hareketi, İran’da Musaddık’ın iktidar olduğu dönemde (1953) yeniden canlanma olanağı bulur, ancak CIA güdümlü bir darbe ile yeniden iktidarı eline geçiren Şah’ın baskıları karşısında yeniden uzun bir sessizlik dönemine girer. Bu sessizlik dönemine damgasını vuran ise uzlaşmacılık olur.

Gördün mü, bak!.. Kürt bölücüler bile Mahabat Cumhuriyeti'nin uyduruk bir devlet olduğunu, başkasının testeği ile kurulup o destek çekilince kâğıttan kule gibi yıkıldığını yazıyor.

Demek ki Kürtler böyle bir devlet kurmamış!.. Kuranlar Rus!.. Kaldı ki, bugün de Kürtler devlet kurmuyor... Amerikalılar kuruyor. Amerikalılar çekilince ne olur, göreceğiz!..

Ayrıca bizim Uyduruk Mahabat Cumhuriyeti sayfamıza da bakabilirsin.

*****

2.9.2005 , A.A.

Sizi Güneş-Dil Kuramı topluluğuna davet ediyoruz.

gunesdilkurami-subscribe@yahoogroups.com

adresine boş bir ileti atmanız yeterlidir.

*****

10.9.2005 , A.A.
Subject: GÜNEŞ-DİL TEORİSİ

MERHABA,

BEN GÜNES-DİL TEORİSİ İLE İLGİLENİYORUM. SİZİN DE İLGİLİI OLDUGUNUZ ANLAŞILIYOR.

GÜNEŞ-DİL KURAMI YAHOO GURUBUMUZ VAR.

gunesdilkurami-subscribe@yahoo.com'a boş bir ileti atarsanız uye olabilirsiniz.

Saygılarımla.

*****

10.9.2005 , A.A.
Subject: yazılarınız hakkında

Sayın Tahir Türkkan,

Sitenizi okudukça, hayranlığımı gizleyemez oldum. Ne diyeyim. İyi ki siz ve sizin gibiler var ve sesiniz çıkabiliyor.

Ben dil araştırmacısıyım. Ciddi çalılşmalarım var. Güneş-Dil teorisi de araştırma alanım içinde. Etimoloji çalışmalarım var. Yer adlarına yönelik ciddi çalışmalar yaptım. Çalışmalarınızda gerek duyarsanız iş birliği yapabiliriz.

Örneğin "Pontus" kelimesi Sakaca'dır. Bunu apaçık diğer Karadeniz yer adları ile beraber, gösterdim. Grek kaynaklarındaki Asya ve Anadolu yer adlarının tamamı Türkçe adların yanlış telafuzudur.

Selam ve saygılarımla.

CEVAP:

Nazik davetiniz ve güzel sözleriniz için teşekkürler. Üyelik için mektup gönderdim. Bu arada bana çalışmalarınızı yollayabilirseniz, memnun olurum.

Selam ve sevgilerle.

*****

12.9.2005 , A.A.
Subject: Re: teşekkür

Sayın Tahir Bey,

Benim esas çalışmam, Güneş-Dil Kuramının ispatı olan bir çalışmadır. Özü; dildeki her kavramın birden çok kelime ile karşılanması ve bu kelimelerin köklerinin rasgele olmayıp, belli bir düzende oluşudur.

Ben bu düzeni keşfettim. Güneş-Dil Teorisinde Atatürk, bu düzene işaret ettikten sonra "bunun altında yatan Türk jenisini bulmak lazımdır" diyor.

Ben bu jeni'yi bulmuş durumdayım.

Bu Türk dilinin yapısının devamı olarak, dillerin tek kökenden geldiği ve bu kök dilin özelliklerinin Türk Dili ve akraba dillerde bulunduğu, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Şimdi yayınlama konusunda imkanları soruşturuyorum.

Saygılarımla.

CEVAP:

Tekrar başarılar diliyorum.

*****

6.9.2005 , A.T.
Subject: Kazım Mirşan Kitapları Hakkında

Sevgili hocam çalışmalarınızı ilgiyle izliyorum. Heryerde karşıma çıkan ünlü bir deha var. "Kazım Mirşan".. Fakat işin gülünç tarafı mirşan üstadın kitapların hiçbir yayınevi basmamış. fotokopiyle çoğaltıyormuş. Ama bu kadar haksızlığa da pes.. Haluk Tarcan'ın Ön-Türk Uygarlığı"nı okudum. Esasında kimi eklemeleriyle bu kitap Mirşan külliyatının bi özeti gibi.. Tabi insanı doyurmuyor. Etrüsk yazılarını tam metin merak ediyorsunuz. Şimdi diyorum ki..Madem TÖRE yayın grubu h.tarcan böyle bir kitap basabilme yetkisi vermiş. O halde biz bu töre yayın grubunu ikna edelim. Mektup yağmuruna tutalım. Mirşan külliyatını yeniden tarcan ön kitabında olduğu gibi kaliteli kağıtlara okungan bir şekilde bassınlar. Böylece türk tarihine çok büyük bir hizmet etmiş olacaklar.

Görüşlerinizi bekliyorum.

CEVAP:

Değerli Kardeşim,

Kâzım Mirşan'ın kitapları hakkındaki belirttikleriniz son derece doğru. Ancak aşağıdaki adresten kitaplarını sağlayabilirsiniz.

Selam ve sevgiler,

MMB Yayınları, PK 29,48400 Bodrum/Türkiye

Tel:0090 252 377 51 31 Telefax:0090 252 377 53 61

Kazım Mirşan'a ileti yollamak için:

kazimmirsan@ttnet.net.tr

*****

6.9.2005 , İ.G.

Tahir Türkkan bey

sitenizdeki yazıları size somadan aldığım için kusura bakmayın. Inanın okuyucularım istifade etsinler diye beklemeden aynen alıp ekledim. Bu yazıları hazırladığınız için siz çok çok teşekkür ederim

www.dogaltedavi.net

Selamlar

CEVAP:

Çok iyi yapmışsınız. Sormanıza gerek yok... istediğiniz yazıyı istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. Tek ricam kısaltma vs. ile anlamı ve mesajı kaybolmasın.

Selamlar benden.

*****

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 17 , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ