OKURLARLA
SOHBET - 33
excalibur , 27.5.2011
Helal
Bu bilgiler tüm Türkiyeye ve dünyaya yanlış verilmiş ve bu bilgiler
yeterince anlatılamamış. Tüm medya, akademisyen ,siyasetçiler,
stk lara email atılarak halkımıza ve dünyaya bu bilgileri vermek
anlatmak lazım teşekkürler Allah hepinizden razı olsun.
CEVAP:
Sizden de razı olsun.
Ancak bir hususu
unutmayın. Şu anda medya, akademisyenlerin çoğu, politikacıların çoğu ve STK'ların hemen tümü bunları anlamak ,
anlatmak için değil; tam tersine Türklüğü ve İslâm'ı unutturmak için
çalışıyor! Anayasa'dan bile TÜRK kavramını çıkartma çabası içindeler! Onlara
bakarsanız, "TÜRK" olmak, "MÜSLÜMAN'ım"
demek ayıp!.. Pek bi "banâl" şey!..
Kıro musun sen, "TÜRK'üm"
diyorsun?.. Hâlâ oruç tutup, namaz kılıp, kurban mı
kesiyorsun? Hâlâ mı şövenistlik, milliyetçilik,
ulusalcılık yapıyorsun? Dünya globalleşti, sen nerelerde dolanıyorsun?.... diyorlar. APTALLAR!... HAİNLER!
***
A.G. ,
2.6.2011
ezidi kelimesi ezdan
(yaradan) anlamına gelir tutarlı aTMIŞSIN siıtedekı yazında
ama ben cahil değilim üniversitedeyim ve kendi dinimi de iyi biliyorum
yeterince iyi .... dışarda da
islam için aynı şeyler söyleniyor ....
CEVAP:
Sevgili üniversiteli
kardeşim,
Şu "ezdan" kelimesini sözlükte bana bir bulsana!.. Kastettiğin YEZDAN'dır! Mehter
Marşı'na bile girmiştir, KUR'AN'DA ZAFER VAADEDİYOR HAZRET-İ YEZDAN diye! ALLAH
demektir. Aslı Zerdüştler'in Hayır Tanrısı'nın
adıdır, Farsça'dır. ama Hüdâ kelimesi gibi müslümanlar da
kullanır.
Bu "ezidî" kavramını Yahudi Kürdü Musa Anter
icadetmiştir. "Yezidî" tabiri toplumda kötü
bilindiği için Yezidiler'in aslında "ezidî" olduğunu ve "Ezdan"a
bağlı olduğunu iddia etmiştir ki, külliyen palavradır. Çünkü o kelime İZİD'dir, Yezidîler ise Melek Tavus'a taparlar.
Üniversiteli, cahil
olmayan kardeşim, belli ki sen müslüman Kürt
değilsin. Şimdi sen Zerdüşt müsün, Yezidî misin? Yoksa Ermeni Artin Apo'yu peygamber
bilenlerden misin?
***
KRAL İNTERNET
, 26.6.2011
Selamlar.
Akademik kariyerinizin ne
olduğunu bilmiyorum beni soracak olursanız ali okulu
mezunu sayılırım ve bunda gayet ciddiyim.
https://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk81.html
sitesinde yazınızı okudumda dehşete düştüm ve tepki
olarak bunu yazma gereği hisettim.
Kürtlere karşı o kadar
önyargılı ve kötü niyetlisiniz ki bunu tarif etmek gerçekten güç. Tarih
uydurursunuz sonra bu tarihe kendiniz de inanırsınız oda olmassa
tarihi tahrif eder istediginiz gibi yorumlarsınız.
Baktınız yine olmadı tarih içinden istediğiniz bölümleri alıp diğerlerini
görmezden gelirsiniz. Seyit Rızanın idam edilmeden önce ettiği bu söz o kadar
güzel ki buraya yazamadan edemedim. ‘Ben sizin hilelerinizle oyunlarınızla baş
edemedim, bu bana dert oldu; ben de size boyun eğmedim, bu da size dert
olsun...’
https://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk81.html
sitesinde Kürtler ve Türkler hakkında Taberi tarihten
örnekler verip kürtleri yok saymışsınız ya.
Madem Taberiden
örnek veriyorsunuz taberide aşağıda yazan kısımları neden
görmezden gelirsiniz. Belkide görememişsiniz dir. aşağıda faydalanmanız
dileğiyle.
TABERİ TARİHİ
Sâm b. Nuh Arapların, İranlıların ve Rumların
babasıdır. Hâm Sudan’ın babasıdır. Yâfes ise Türk’ün ve Türk’ün amcasının oglu
olan Ye’cüc ve Me’cüc’ün babasının
babasıdır.(Taberî, Târîh,
I, 124)
Nuh’un üç çocuğu oldu. Hâm, Yâfes ve Sâm’ın
her üçünün de üçer çocuğu oldu. Sâm’ın Arap, Fâris ve Rum adında çocukları oldu ve bunların hepsi iyidir.
Yâfes’in Türk, Sakâlibe ve Ye’cuc ve Me’cuc adında çocukları
oldu ve bunlardan hiçbiri iyi degildir. Ham’ın da Kıpt, Sûdan ve Berber adında
çocukları oldu. (Taberî, Târîh,
I, 129.)
Peygamberler, iyi
insanlar ve Arapların tümü Sâm’ın soyundan gelmislerdir. (Taberî, Târîh, I, 126)
Eğer bunları doğru kabul
edersek Araplar, Faris (Farslar ve Kürtler), Rumlar
aynı soydan geliyor ve bunların hepsi iyidir. Türkler ise Ye'cuc
ve Me'cuc soyundan olup hiçbiri iyi değildir.
Hadi bakalım yorumlayında benide bilgilendirin...
CEVAP:
Bu "Taberî Tarihi" hangi kitap, bilemedim. Asıl Taberî Tarihi Millî Eğitim Bakanlığı, Şark İslam Klasikleri
serisinden 5 cildi basılmış olan "Milletler ve Hükümdarlar Tarihi" adlı
eserdir. Onun 1. Cilt 124 ve 129'uncu sayfalarında bahsettiğiniz ifadeler
oymadığı gibi, daha Hz. Âdem bahsini anlatmaktadır. Hz. Nuh'a 229. sayfada
rastlanır ve sizin naklettiğiniz ifadelerin hiç biri yoktur. Ama zahmet edip
bakarsanız, TEVRAT'ta HZ. NUH'UN
OĞULLARI VE TÜRKLER hakkında gerekli bilgiyi alabilirsiniz. Biz tabii
TEVRAT ifadesine daha çok önem verdik.
***
H.B.K. , 27.2.2/11
Subject:öneri
Kürtlere haksızlık
yapıldığı kanaatindeyim. Sadece bir öneri sunuyorum aşağıdaki yazıda size ,
okumanız yayınlamanız ve düşüncelerinizi paylaşmanız dileğiyle....
Kürt halkı vardır.
Kürtlerin antikçağdan başlayarak
ilk ön-varlıkları gizli ve sönüktür.
Kürt kelimesi Türkçedir.
Kürt kelimesinin Kürtçede anlamı yoktur, anlamı sadece Türkçede vardır. Çünkü
Kürt boyu Türk idi, Elegeş - Elegest
Yazıtlarında geçen Kürtler Türk boyu idi; Horasan'da, Macaristan'da Kürt isimli
yerlerin bulunması, bu Türk boyları olan Kürtlerin buralarda yaşadığını
gösterir. Ancak Kürt boyu, adındaki 'Kürt' kelimesi ile 'karda, yüksek yerde
yaşayan' anlamını karşılıyordu. Kürt kelimesi eski yıllarda kar tabakalı bölge
insanı anlamında Türkler için kullanıldı. Kürt kelimesi daha sonra
'konar-göçer' anlamında yaygınlaştı. Kürt kelimesi bu evrede (M.S.600ler)
sadece Türkler için değil, Farsların, Arapların hatta Ermenilerin ve
Yahudilerin oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır. Bu yüzden
'Kürt' kelimesi, uzun yıllar hitap edilenlerce bir ad olarak benimsenmemiştir.
Arap kaynakları, Müslüman Türklere 'Türkmen' adını vermiştiler. Henüz yerleşik
hayata geçmemiş ve belki de Müslüman olmamış Türk boylarını ayırt etmek için Ekrad (Kürdler) kelimesini
kullanmışlardır. Mezopotamya'daki şimdiki Kürtlerin ataları olan gizli ve sönük
kavim, zamanla, yaşadıkları coğrafyanın ( Kürdistan
kelimesi de Dağıstan kelimesi gibi kalın kar tabakalı bölge anlamına gelir. )
ve yaşam biçimlerinin uygunluğu vesilesiyle bu 'Kürt' kelimesini zamanla
isteyerek ya da çevre baskısıyla benimsediler. Görüldüğü gibi Kürt ismi
Türkçedir, ama Kürt adını kabul eden gizli ve sönük ırk, Türk değildir.
Dolayısıyla şimdiki Kürt halkı ile eskilerdeki Macaristan Kürt kasabaları, Elegeş 'teki Türk boyu olan Kürt oymağı arasında kelime
benzerliği dışında bir bağlantı yoktur.
'Kırmanç'
kelimesinin akıbeti de bundan farklı değil, öncedir, Kürtleşen Türkleri
duymuşsunuzdur. Bunlar sonradan 'Dicle Kürtleri' olarak bilinmiştir ve isimleri
de 'Kırmanç' 'tır. Bu Türk topluluğu Selçuklular
döneminden başlayarak, BoğduzAman oymağını da
barındırarak şimdiki Diyarbakır diye bildiğimiz bölgeye yerleşmişlerdir. Ancak
zaman içinde Kürtlerin ve Türklerin birbirlerine üstün gelen özelliklerinin
yığılmasıyla Türkler; Kürtlerin içinde erimiş, 'Dicle Kürtleri'
oluvermişlerdir. Gerçek Kırmançlar işte bunlardır. Bu
etnik erimeye karşılık 'Kırmanç' kelimesi de artık
'Kürt' dediğimiz insanlara malolmuştur. Güneydoğu
Anadolu'da köy isimlerine kadar Türkçe kelimeler yerleşmiş ve Kürtler(Kırmançlar) ile Türkler ayrılması mümkün olmayacak
nitelikte bir özel sosyolojik durum oluşturarak kardeşçe yaşamışlardır.
Kaldı ki Kürtlerin onbeşbin yıllık geçmişi olduğu söylenirken, en eski Kürt
toplumu olarak Guti Devleti (M.Ö. 2700 ) öne sürülür.
Kassitlerle akraba olduğu bilimsel olarak kabul
edilmiş Gutilerin, Kassitler
ile zincirleme olarak şu yolu izlediği ve Selçuklular devrine bugünün Kürtleri
olarak eriştiği bilgisi verilir : Mitanni
- KarDaKa - Med - Ararati . Prof. Afif Erzen, M.Ö.
4000'den başlayarak kuzeyde Kafkas eşiğinden, batıda Malatya-Elazığ
bölgelerine, güneyde Kuzey Suriye ile doğuda Urmiye gölü,
kuzeybatı İran havzasına uzanan geniş bir coğrafi alanda çok kuvvetli bir
kültür birliğinin olduğunu tespit etmiştir. M.Ö.4000lerden gelen bu halk,
zincirleme olarak aynı ırkın topluluğuydu. Peki bu
halk kimdi? Türklerdi. Kassit kral isimlerinin Turgo Turyaş gibi tanrısal -yaş
eki almış TUR (-çoğulu TURAN) gibi Türk isimleri olduğu, Guti
Krallarının Türk gelenekleriyle tıpatıp aynı töreyi izlemeleri, bu zincirin
tamamen Türk olduğunu ispatlar. Bugün PKK'nın en güçlü kalesi olan Hakkari'de antikçağda 'Turukku'
kavmi vardı. Romenler bugün bile Türklere 'Turukko'
der. Kürt halkı ise tarihler boyunca gizli kalmış ama yaşamıştır. Kendi soyunun
kaybolmaması için dağlarda yaşamış, edebiyat-siyaset alanında gelişmemiştir.
Çünkü şehirde hakim devletin ve halkın arasında
asimile olmaktansa, yok olmamak için dağlarda yaşayan Kürt halkı; kendi
arasında birlik kurmaktan acizdir. Böylece silik bir edebiyat, sönük bir
siyaset, donuk bir sosyal hayat ve ölü bir sanattan başka bir
yapıtları-yazıtları da olmamıştır. Bu yüzden Kürt Şehir merkezlerinde Türkler hakimken, dağlarda Kürtler hakimdir.
Dil konusu ise bazı
felsefi sosyal problemleri beraber getirir. Dilleri hem Tanrı, ilk insana
öğretmiş ( Kuran-ı Azimüşşan Bakara Suresi / 30-33 )
; fakat insan (Kuran-ı Azimüşşan Taha Suresi 115.
ayette buyurulduğu gibi ) sonra bu bilgiyi kullanma
fırsatı bulamadan unutmuş ve yeniden kendi çabasıyla evrimsel süreçte dilleri
oluşturmuştur. Kürtçe de böyle bir süreçte oluşan gizli, zengin bir dildir. Bu
gerçeğe Kuran-ı Kerim'de (Nahl / 8 ) işaret
edilmiştir : "Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri
yaratmaktadır?" Zaman içinde Tanrı, bu dili insana keşfettirmiştir. Yani Kürtçe'nin de sahibi Tanrı'dır.
Bu önerim hakkında ne
düşünüyorsunuz Tahir bey ?
CEVAP:
Sevgili Kardeşim,
Sitemizin sayfalarını çok
dikkatli okuduğunuz ve üzerinde çok düşündüğünüz anlaşılıyor. Sizi bunun için
kutlarım. Çünkü şimdiye kadar pek çok kişi yazılmış olanları okumadan
çürütülmüş iddiaları tekrar tekrar ortaya attılar,
ithamlarda bulundular.
Biz hiç bir zaman "kürt" diye bilinen bir halkın olmadığı gibi bir
iddiada bulunmadık. Böyle bir halkı, bu adla bilinen aşiretleri kabul edip
kökünü, kökenini araştırdık. Kürt tarihini yazdığı söylenen Avesta'dan
başlayarak "Ksenefon'un "Onbinlerin Ricati" kitabını,
Firdevsî'nin "Şehnâme"sini, hatta "Kürt
Tarihi" yazdığını iddia eden Cemşid
Bender takma adlı yazarın kitabını inceledik, "Kürtçe
Dil Bilgisi" kitapları, yabancı yazarları okuduk. Sonunda sitede
belirttiğimiz, sizin de okuduğunuz sonuçlara vardık. Bir kaç husus dışında
yazdıklarınıza katılıyorum. 15.000 yıllık tarihi olan TÜRKLER'dir.
Bunu duvar resimlerinden, tamgalardan tespit etmek mümkündür.
"Kürt" kelimesi Osmanlı döneminde de her zaman olduğu gibi "dağlık,
karlı bölgede yaşayan halk" anlamında kullanılmış ve hiç bir zaman bir "millet"
olarak düşünülmemiştir. Osmanlı kaynaklarında "Türkmen
Ekradından" gibi tâbirler
geçer. Bu "dağlarda yaşayan Türkmen aşireti" demektir. "Yürük"
kelimesi Türkmenler'in ovada konar-göçer olanına,
Kürt" kelimesi de Türkmen aşiretlerinin dağlarda konar-göçer olanına
denmiştir. Şehirli, kasabalı halka hiç bir zaman "Kürt" denmemiştir.
Bugün de öyledir. Güneydoğu'da zorlama bir kürtçülük görüyoruz
ama, Batı(ya göçeden Kürt
aileler bir nesil sonra kürtlüklerini kaybediyorlar. Tabii
olan da bu, çünkü kürtlük "göçebelik" demektir,
yerleşik hayata geçince kürtlük kalmaz.
Her şey olduğu gibi dil
de, dil farklılıkları da elbette ALLAH'tandır. Yalnız
bizim söylediğimiz "Kürtçe" diye bir dil olmadığı, Kürt aşiretler tarafından
kullanılan 50 ayrı lehçe-ağız olduğudur ki, bunları kullananlar birbirlerini
anlamazlar. Pek sık verdiğimiz bir örnek: Avrupa Birliği'nin baskısı ile
başlayan TRT'deki "Kürtçe" ve "Zazaca"
yayınlarını dinleyen Mahsun Kırmızıgül,
"Benim anam Zaza... Ama bu Zazaca'yı
anlamıyor," demiştir. Haklıdır, anasınınki farklı bir Zaza
ağzıdır.
Bir kere daha tekrar
edelim ki, biz (Ermeni, Yahudi, Arap, Fars) kökeni ne olursa olsun, Kürtler'i hiç kendimizden ayırmadık, bizden saydık, TÜRK
bildik... Ne zaman ki, onlardan biri çıkıp 'Ben sizden değilim," dedi, o
zaman köküne kökenine indik, neden kendisini bizden ayırıp, Hıristiyan Avrupalılar'a, Amerikalılar'a, veya Yahudi, zalim İsrail'e uşaklık ettiğini göstermeye
çalıştık. Bizim Kürt kökenlilerle bir meselemiz yok, bizim kürtlüğü
öne sürerek bölücülük, ayırımcılık yapanlarla, aramızda düşmanlık yaratanlarla,
böylece en çok Kürtler'e zarar verenlerle işimiz var.
***
H.B.K. , 4.8.2011
Subject:TÜRK
VE İSLAM
Özgürlük ve Milliyetçilik
birbirine düşman kavramlar gibi görünse de Müslüman Dünyasının tarihinde
Türklük ile Özgürlük hiçbir zaman çelişmemiştir. Özgürlük ortamında Türklük
ortaya çıkabilir. Demokrasi ortamında da İslam belirir. KuranıKerim'de
Allah'ın (C.C.), mealen : "Hak Geldi, Batıl zail oldu, batıl yok
olucudur" diye buyurması Demokrasi ve özgürlük ortamında yani çok serbest
bir tartışma ortamında İslamın, tüm felsefeleri yok
ederek kendiliğinden en yüksek gür sada olarak belireceğini
bizlere müjdelemektedir. Aslında Başbakan Tayyip beyin şu sözü anlamlıdır: "Düşüncemize
güvendiğimiz için düşünce özgürlüğünden yanayız, inancımıza güvendiğimiz için inanç
özgürlüğünden yanayız." Altta son kısımda açıklamasını yaptığım MHPnin refomu için yazdığım anahtar
metin, ancak özgürlüğün olduğu ortamda Türklüğün yüzde yüz temsil edilebileceğini
anlatmaktadır. Özgürlük ve Demokrasi artık, Türk-İslam ahlakına aykırı değil,
onların yardımcısı ve tabiri-caizse sekreteridir. Ama
1970lerde öyle miydi....
1970li yıllar oldukça
sertmiş. Mesela bir siyah ve bir de beyaz renk varmış ortası yokmuş. Bu ortamda
oluşan Solcu Demokratik İdeolojiye sahip örgütler, ya Derin Devletin
himayesinde yaşatıldı ya da yok edildiler. Her ne kadar zaman zaman Abdullah Öcalan ile Derin Devlet denen maceraperest
karanlık korku hayaleti arasında 1970lerde çizilmiş bir yol haritası olduğuna
karar versem, hemen aklıma PKK Programı gelir. Madem Öcalan Derin Çetelerin
adamı, peki o kadar yıl yapılan çözümlemeler ve bunların son yansısı PKK (son)
Programı için neden bu kadar kafa yorsun ki. Ama Öcalan'ı ideolojik olarak ele
alırsam, PKK Programında da denildiği gibi, Marx ve
Engels, çağı yanlış okumuştur. Çünkü eğer Karl Marx doğru
çözümleme yapmış olsa idi şimdi kendiliğinden 'KÜRDİSTAN' Devleti kurulmuş olurdu,
Marksist Diyalektik bunu gerektiriyordu, 'kaçınılmaz gerçekleşecek' diyordu.
Öcalan 1970lerde Marksist Leninist yolu Sosyalist yol olarak kabul etse de
2000li yıllarda artık Marksist Leninist yorumu 'Kapitalizmin Mezhebleri' olarak yorumlar. Bundan sosyal demokratlık da nasibini
alırken, 1970lerde Marx'a göre gerçekleşmesi zorunlu
olan 'ULUS DEVLET'in şimdi (2011) aslında kapitalizmin
ömrünü uzatmaktan başka bir şeye yaramadığını belirtir. Abdullah Öcalan, ulus
devlete karşı bir Demokratik Özerk Kürdistan istediğini 'ne kadar çok demokrasi
o kadar az Devlet ; ne kadar çok Devlet, o kadar az
demokrasi' formülüyle BDP vekillerine iletir. Bu cümleleri 1970lerde Diyarbakır'da
söyleyip yazsam beni ailemle beraber öldürürlerdi. Ama bunlar şimdi 'paşa paşa'
gerçekleşiyor. p>Değişen Yalnız PKK mı?
MHP de artık değişmeli.
MHP de artık ideolojisini marangozluk işlemlerinden geçirip arındırmalı,
ayıklamalı ve çağın gelişen değerlerinin üstünde yeniden 'TÜRK' değerlerini
güncellemeli. MHP artık değişmezse yeni fikirlerin karşısında 90lı hatta 70li
yılların kimlik ve formülasyonlarıyla başa çıkamaz,
belki başa çıkmak için silah bile kullanabilir ama en küçük bir bakış açısına
yenilir, rezil olur.
Türklük evrensel bir
eylemdir. Amerika Birleşik Devletlerinin başını çektiği Hristyan
güçler, İsrailin kurduğu Musevi güçler, Dünyamızı korkuya
kana ve karanlığa daldırmıştır. Osmanlının duraklamasından bu yana her türlü
felsefe sonuna kadar uygulanmıştır. Denenmemiş tek sistem, Türkün Sistemidir. Türk'ü
Evrene sığmaz hale getirecek tek nokta 'TÜRKÜN MANTIK YAPISI'dır.
Türk bu dünyanın en faal İslam hizmetçisidir. Türk rahat bırakılırsa rahat
durmaz, Dünyaya nizam vermeye başlar. Türk'ü rahat bırakmamak için ne
gerekiyorsa yapıldı, Asker millet olduğumuzdan Askerlik kurumumuz Türk Düşmanlarının
eline geçmeliydi, bu noktayı geçelim, Türk Milliyetçiliği Türk'e kan kusturacak
şekilde mafyacılığa Moğol Hayvanlığına ve şiddetli şekilciliğe hizmet edecek
şekilde Türk'ün kafasını berbat etti, misyonunu iğdiş
etti. Türklük Milli Misak dışına çıkarılmadı. Türklük adına ne varsa hepsi İsrailin terminoloji tekelciliğine alındı. Türk baskıda
değil özgürlükte Türklüğünü hisseder. Ben Türküm. Beni milli misak denilen
çizgilere hapsedemezsiniz. Beni Dünyaya geri millet diye gösteremezsiniz. Benim
kültürümü yasaklayamazsınız. Ben Türküm. Özgür olduğum gün 'Türk
Milliyetçiliği' denilen kavram da anlatmak istediği içeriğe kavuşur. Ben Türküm
ne ABD ne Yahudi dönmeleri ne Yahudileri Devlet erkanına
alan Abdülmecid Han'ın çağdaş taklitleri beni bağlamaz.
Herşey Türk'ün cihadı için beklemektedir. İçindeki
Türklüğü özgürleştir, hakim olsun Cihana yeniden !
CEVAP:
Bizim sayfalarımızda
TÜRKLÜK konusunda, Kürt meselesinde nasıl diğer sitelerde, kitaplarda, "uzman"
görüşlerinde rastlamadığınız farklı hususlar varsa; bu "demokrasi" ve
"özgürlük" konusunda da düşüncemiz ve inancımız çok farklı.
Biz TÜRK'ÜN MANTIK YAPISI
ve İSLÂMÎ ESASLAR'dan yanayız. Şimdi size çok çarpıcı
gelecek ama, 1400 yıllık İSLÂM'a,
1950'lerden sonra Hıristiyan ülkelerinin icadettiği demokraiyi, onların kullandığı "özgürlük" kavramını,
1789 Fransız İhtilali'nden kaynaklanan "lâiklik"
anlayışını yamayamazsınız! Çünkü İSLÂM'ın bu
meselelere bakışı, sözümona medenî Avrupa'dan,
Amerika'dan üstündür.
Hıristiyan Batı'nın
demokrasisi Yunanistan'da mı ortaya çıktı?.. Hayır!.. Yunanistan'da bir "vatandaş" bir de "köle"
vardı, Ancak "vatandaş"lar oy kullanabilir, diğerlerini ezerlerdi. Roma'da da öyle. İnanmayan "Spartaküs"
filimlerini seyretsin. Eski yapımı Kirk Douglas ve Tony Curtis'in oynadığı idi, çok güzeldi.
(1950'ler)
Sonra Fransız İhtilali'nde kralı ve soyluları tepelediler, sözde
demokrasiyi kurdular, öyle mi?.. Hayır!... Ne Fransa,
ne İngiltere, ne Amerika, ne de diğerleri parlamentolarına sömürgelerinden üye
almadılar. Zenciler, Hintliler, Çinliler, Viyetnamlılar,
Araplar hep köle muamelesi gördü. 1900'lerden sonra diktatörler (Hitler, Mussolini, Franco, Lenin, Stalin)
geldi, bunlar tepelenince sözümona "demokrasi"
tekrar geldi, veya Irak'a, Afganistan'a getirildi... Geldi
mi?.. Yoo, çünkü Batılı'nın
kendisi bile demokrasiye inanmaz, güce inanır. Onun içindir ki, en demokratik
kuruluş olması gereken Birleşmiş Milletler Teşkilatı bile "demokratik"
değildir. 190 üye ülke İsrail'i kınamaya kalksa, bir tek A.B.D.'nin vetosu durdurmaya yeter!..
Demek ki, demokrasi
palavradan ibaret!.. Aslında dünyanın hiç bir yerinde
yok, olması da mümkün değil. Çünkü tabiatta demokrasi yoktur, güç vardır. Bütün
ceylanlar toplansa, "aslanlar bizi yemesin," diye karar alsa, ne
yararı var?.. İlimde de demokrasi yoktur, bilgi
vardır. Yani cahillerin tümü toplanıp "suyun formülü H-dört-O" dese,
bir tek bilim adamının "H-iki-O" demesini çürütemez!
O yüzden İSLÂM'da demokrasi yoktur, bilen kişilerden oluşan ŞÛRA vardır.
Eski TÜRKLER'de de KURULTAY vardı, aynı fonksiyonu
yürütürdü. Şûrada, kurultayda her meseleyi ancak bilenler müzakere eder,
inceler, karar verir. Öyle bilen-bilmeyen konuşmaz!.. Bu
da Kur'an-ı Kerim'de "Hiç bilenle bilmeyen bir olur
mu?" diye geçer!.. Neticede bin yıl müslüman ülkelerde halifeler, sultanlar ulemanın, âlimlerin uyarılarıyla
halka Batılı krallardan daha fazla hizmet etmişler, fakiri zengine
ezdirmemişlerdir.
Demokraside Başbakan
Erdoğan'ın bile tümünü okumadığı 9000 sayfalık "Annan Planı"nı Kıbrıs
Türkü'ne oylatıp "referandumda geçti" dersiniz, ama bu ne mantığa, ne
Türklüğe, ne de İSLÂM'a uyar!..
O planın ne tuzaklarla dolu olduğunu ancak bilenler bilir. Kıbrıs Türk halkı katakulli
ile, alavere dalavere ile, yalan dolan ile, hokus pokus
ile, yani "demokrasi" ile kendi aleyhine bir planı kabul etmiştir.
Aslında devam edip "özgürlük"
ve "lâiklik" üzerinde de yazabiliriz ama, biraz
sizi meraklandıralım... Ancak şu kadarını ekleyebiliriz: ATATÜRK, lâikliğin nemenem bir şey olduğunu bildiği için, o kelimeyi sâdece 7-8 kere kullanmıştır... ve
ATATÜRK'ün lâiklik anlayışı dışa dönüktür, içerdeki vatandaşa
değildir. İçerde sadece yobazlığa karşıdır. Lâikliğin çarpıtılmasından, çevresi
ve İsmet Paşa sorumludur.
***
E. U. , 12.8.2011
Subject:Atmalı
Aşireti yada Oymağı
merhaba Hocam yazılarınızı beğenerek
okuyorum gayet bilgilendirici teşekkür ederim bizlere böyle herkesin
açıklamadığı çekindiği bilgileri verdiğiniz için.
Hocam ben Arguvanlıyım
Yukarı Atma Aşireti yada Oymağından.Oymak kürtçe konuşuyor ama kültürü vesayre
tamamen konargöçer Türkmen kültürü olduğunu gördüm.oymak mensbları
2 ye bölünmüş durumda Türküz diyenler ve kürtçüler.Ben Türk olduğumuzdan eminim ancak kesin bilgi için
size sormak istedim.
Hocam Atmalı yada Begil aşireti Türkmü kürtmü benim bildiğim
Türkmen Avşar boyundan ama Beğdilli ve Çepni
ihtimalide var.
Atmalı 12 oymaktan
meydana geliyormuş acaba Çobandere köyü hangi
oymaktan? teşekkür ederim.
Atmalıların kökü tarihi nedir
bilmek istiyorum çevrede kürtçüler kaynaksız
bilgilerle çeşitli propagandalar yapıyor bende elimden geldiğince bişeyler anlatmaya çalışıyorum.
İyi günler.
CEVAP:
Sevgili Kardeşim,
Her nekadar
bizim bir "Türkmen, Kürt Aşiretleri" bölümümüz varsa da, son derece kısıtlıdır
ve başka bir yazardan alınmadır. Yani bizim aşiretler hakkında derin bir
bilgimiz yok. Bu konuda uzman olan kişi 15 yıl Türk Tarih Kurumu Başkanı olarak
görev yapmış bulunan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'dur. Kendisinin
41.297
aşiret ve oymağı kapsayan 6 ciltlik eserini
TTK'dan satın almak mümkündür. Eminim, sorularınız
cevabı bu kitaptadır.
Benim kanaatimi
sorarsanız, adından belli, ATMALI aşireti TÜRK'tür.
***
H. B. K. , 15.8.2011
Subject:Osmanlynyn Türklük Sevgisi
Tahir hocam
; değerli Türk aydını , ilim adamı, Allah sizden razı olsun. Sizin gibi
Anadolu erenlerini gördükçe ruhum Mevlanaların Yunus Emrelerin Hacı Bektaşların Anadolusunu özlüyor.
Ama yakın tarihimizdeki İttihat Terakki partisinin yüzyıllardır -evet
yüzyıllardır- süren kanlı hakimiyeti ; neslimizi İslam'a
soğutmuş, Türklüğün barbarlık olduğu inancını ve ne kadar güçlenirsek
güçlenelim er ya da geç Osmanlı gibi çökmeye mahkum olduğumuz inancını ve
aslında binyıllardır gelen kültürümüzün bize en amansız ve yok edilmesi,
ezilmesi gereken düşman olduğu inancını ; Anadolu insanına, -hem de 'Türklük'
kelimesini istismar ederek- sevdire sevdire benimsetmiştir.
Böyle bir ortamda 'Türklüğün Atatürkle dirildiği' ve
'Osmanlının Türk olmadığı gibi bir de Osmanlının Türk düşmanı olduğu' gibi
çağdaş İttihat Terakkici aldatılmış neslimizin telkinlerine maruz kalıyoruz. Bu
kişiler Osmanlının Türk düşmanı olduğunu ellerinde bazı metinlerle ispatlamaya
çalışıyorlar.
1-Selçuklu saray
şairlerinin o zamanki yağmacı Türkmen aşiretleri eleştirmek için yazdıkları
şiirler tespit edilmiş. İnternette Kürt kardeşlerimiz Türk Tarihine terör
uygulayarak kirli bir savaştır almış başını gidiyor. Osmanlı saray şairlerinden
biri Türkler hakkında 'baban da olsa Türkü öldür' nakaratını kullanarak, hem de
bu nakaratı -haşa- 'Hadis-i Şerif' diye tanıtarak
şiirler yazmış. Üstelik bu şiiri okudum iki farklı sitede iki farklı yazılış
tarihi verilmiş ayrıca verilen iki tarih arasında yüzyıllar oynuyor. İddianın
devamı ise ; 'Anadolu Türk insanı' hep ihmal edilirmiş ve sonunda Anadolulu
Türkler de Osmanlı Devleti'ni aşağılayan şiirler yazarlarmış. Ben bu iddiayı
çürütmek için şöyle bir öneri yürütüyorum, sizce doğru kabul edilebilinir mi?
Osmanlılar ve Selçuklular
Türkmenleri sevmezlerdi. Türkmenler de onları sevmezlerdi. Selçukluların ve
Osmanlının Türkmenleri (Türkleri değil ! ) sevmemesinin nedeni, Türkmenlerin o yıllarda
yıkıcı ve yağmacı oluşlarından ve gelecek yıllara da öyle bir izlenim bırakmış
olmalarındandı. Bu yüzden bazı saray şairleri, Türkmenleri kastederek yanlış
olarak 'Türk' kelimesini kullanmışlar ve Türkmenleri 'Türk' kelimesini
kullanarak eleştirmişlerdir. Türkmenler ise Osmanlıdan eyalet hakkı istemişler,
Osmanlı bunu uygun görmeyince Tunceli merkezli ve daha bir çok Türkmen isyanı olmuştur.Türkmenler de Osmanlıyı eleştiren şiirler yazmamış
değildir. Bu durum Osmanlının Türk aşığı olduğu GERÇEĞİNİ değiştirmez.
2-Osmanlı arap uşağıymış da Selçuklu Fars uşağıymış da bu iki devlet Türk
olamazmış.... Ben de şunu gözlerine sokuyorum
: Osmanlıca nedir? Arapça Farsça ve Türkçe karışımı.
Peki Osmanlı Türke düşman idiyse neden
Selçuklular gibi farsçayı resmi dil yapmadı, Hicazı
Hilafeti alınca Arapçayı resmi dil yapmadı? Fatih döneminde Fatih Sultan Mehmet
arapça mı konuşmuştur? Türkçe dilini kullanması hele farsçanın ve yunancanın, arapçanın revaçta olduğu yüzyılda Türk dilini kullanması,neyi gösterir ! Osmanlıyı devşirmeler yönetmiş , Osmanlı Türkten Türklükten
uzakmış... Ben de yüzlerine çarpıyorum : "Ben türküm" diyen Ermeni de
olsa Türktür. "Ben osmanlıyım"
diyebilen, yunanlı da olsa onunla ortak tarihi paylaşırız. İsterse soyum
Tanzanya'dan gelsin, ben Türklüğe hizmet etme heyecanı ve özgürlük tutkusu
içerisinde isem, BEN TÜRKÜM.
3-Tutturmuşlar Yavuz
Sultan Selim Han ; Çaldıran Savaşı yıllarında Muş'ta
bir çeşme yaptırmış ve kendisine ihanet eden Kürtler için şu şiirini yazdırmış
:
KÜRDE
FIRSAT VERME YA RAB , DEHRE (ZAMANA) SULTAN OLMASIN
AYAĞINI SIKSIN ÇARIK , ASLA İFLAH OLMASIN
VUR SOPAYI AL EKMEĞİ KARNI BİLE DOYMASIN
OL ÇEŞMEMDEN GAVUR İÇSİN KÜRDE NASİPOLMASIN
Bu şiir denen safsatanın
edebi ve tarihi hatta dini ve insani yönden yalan olduğunu adım gibi biliyorum
ama sizin bu konudaki tespitlerinizi merak ediyorum, rica ediyorum.
4-Yavuz Sultan Selim Han,
Mısır'dan Hilafeti almadan önce, toplumumuzdan Biruni
gibi Harezm gibi Akşemseddin
Hz. gibi müthiş bilimadamları çıkmışken, Yavuz Sultan
Selim Han'ın Mısır'ı fethi ve Hilafeti almasıyla bu bilimsel ilerlemenin bıçak
kesilir gibi durması ne ile açıklanmalıdır? Bunu 'Hilafetten önce Türk Eğitim
sistemi varken başarılıydık, Hilafetten sonra ARAP EĞİTİM SİSTEMİNİ benimsedik.
Bu yüzden Hilafetten sonra artık Osmanlıdan bilim adamı çıkmadı!!' diyerek yorumlayanlar doğru mu yorumluyorlar ?
Değerli Türk İlim Adamı
Tahir Türkkan hoca ;
Dört maddelik sorularımı
az bilgimle yanıtlamaya cüret ettim, cehaletimi bağışlayınız
, yanıtlayabilme imkanınız varsa bizi aydınlatmanızı rica ediyorum.
Esselamun Aleyküm.
CEVAP:
Ve aleyküm
selam.
İttihat ve Terakki
Cemiyeti mensuplarının pek çok hatâsı olmasına
rağmen, bir kaç affettirici özelliği vardır. Bunlardan birincisi TÜRKÇÜ
olmalarıdır. İkincisi VATANSEVER olmalarıdır. En büyük hatâları
da çok SAF ve MASON olmalarıdır. Saflıkları yüzünden beynelmilel masonluğun
oyunlarına gelmişler, Abdülhamid Han'ı tahttan
indirmişler, aralarına Rum, Ermeni, Yahudi ve Dönme (Sabetayist)
kişileri almışlar, onların Cumhuriyet dönemine kadar uzanan etkileri sonucu OSMANLI'nın ve İSLÂM'ın kötü
tanınmasına sebep olmuşlardır. Hatta şimdilerde TÜRK olmak bile neredeyse
ayıplanacak hâle gelmiştir. Rum, Ermeni, Yahudi, Dönme ve Kürt bölücü kişiler
günümüzde medyaya, bürokrasiye, iş dünyasına hâkimdirler,
ve inanılmaz gelecek ama, MİT'e, polis teşkilatına ve orduya dahi sızmışlardır.
Daha önce de bir kaç kere
anlattık, ama tekrarlıyalım... TÜRK ve TÜRKMEN
kelimeleri farklı dönemlerde farklı anlamlar taşır. TÜRKLER'in
müslüman olmaya başladığı dönemlerde, müslüman TÜRKLER'e TÜRKMEN,
gayrimüslim TÜRKLER'e OĞUZ denirdi. TÜRKMEN makbûldü. Zaten TÜRKMEN "TÜRK'ün
büyüğü, iyisi" anlamına gelir. Ama TÜRKMENLER konar-göçer idi. SELÇUKLU
devleti kurulup yerleşik hayata geçince, şehirli ve yerleşik olana SELÇUKLU,
konar-göçer olana TÜRK-TÜRKMEN dendi. Makbul olan yerleşik, eğitimli şehir
halkı oldu, diğeri biraz hor görüldü. Aslında her ikisi de TÜRK ve TÜRKMEN idi.
Nasıl ki, bugünkü ANADOLU TÜRKÜ ile IRAK, SURİYE, İRAN, TÜRKMENİSTAN
TÜRKMENLERİ aynı soydan idiyse, ve şimdi her biri
diğerinden biraz farklı görünüyorsa, o zaman da öyle oldu. Veya nasıl ki, bugün
büyük şehirlerin yerlisi ile o şehirdeki gecekondu halkı aynı kökten ise, ancak
vurdulu-kırdılı, hırlısı-hırsızı daha çok gecekondulardan ve fakirlikten çıkıyorsa, ve bu yüzden şehirli olanlar gecekonduluyu biraz
horluyorsa, SELÇUKLU'nun TÜRK'ü
horlaması öyle idi. Bu OSMANLI'ya da yansıdı.
OSMANLI, konar-göçer veya köylü TÜRK'ü kendi eğitimi
ve kültürüne güvenerek, onlarında eşkiyalık, soygun
yapmasına dayanarak biraz horladı. Aslında horlanan TÜRK veya TÜRKLÜK değil;
konar-göçerlik, medenî olmamak, suç işlemek idi.
TUNCELİ yorumunuz çok
yerinde. Eyalet olmaktan daha çok, aşiret ve oba sistemini sürdürmek
istemişler, OSMANLI da onları yerleşik sisteme geçirip sancak beyine bağlamak
istemiş, sürtüşmeler bundan çıkmıştır. Hatta, daha da
ileri götürmek gerekirse, ANADOLU alevilerinin (Türkmenler'in) ŞAH İSMAİL sevdasının temelinde bu yatar.
Sultan Selim onları yerleşik hayata zorlarken, gene bir TÜRKMEN olan ŞAH
İSMAİL, kendisine bağlı TÜRKMENLER'in aşiret
sistemini korumasına izin veriyordu. Hadi, sırası gelmişken TÜRKÇE yazan ve
yurdumuzda ŞAH HATAYİ diye bilinen İran hüümdarı ŞAH İSMAİL'den bir kıt'a nakledelim:
Gece
gündüz hayaline dönerim
Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş
Günahkarım, günahımdan bezerim
Özüm dara çektim, sor Hacı Bektaş
Sözün özü: SELÇUKLU da,
OSMANLI da TÜRK DEVLETİ'DİR!.. Bütün sultanlar,
padişahlar TÜRKÇE konuşmuşlardır. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ'nin
merkezi İRAN'da olduğu için, yazılı resmî dil olarak Farsça'yı kullandıkları için, İran SELÇUKLU'ya
sahip çıkar. Ama unutulmasın; Pers Devleti ve Peygamberimiz zamanındaki Sasânî
Devleti hâricinde İRAN'da kurulan
bütün devletler TÜRK'tür, ta 1926'da Rıza Pehlevî son TÜRK devleti Kaçarlar'ı
devirip Şah olana kadar!.. ŞAH İSMAİL de YAVUZ SULTAN
SELİM kadar TÜRK'tü, NADİR ŞAH ta!
O şiirin Sultan Selim'e âit olduğunu sanmıyorum. Çünkü kendisi İran'a sefere
giderken, İdris-i Bitlisî ile bütün Kürt aşiretlerini
kendi safına çekmiş, fakirliklerini ve çektikleri sıkıntıları gözönünde tutarak bir takım özel haklar tanımıştı.
Osmanlı padişahlarından Abdülhamid Han hariç hiç biri hilafeti kullanmamıştır.
Ancak Sultan Selim'in seferi ile OSMANLI Arap dünyasına açılmış ve onların
1200'lerden itibâren içine düştükleri yobazlığı "din"
sanmış, ve yavaş yavaş cahilliğin
pençesine düşmüştür. Bunun hilafetle alâkası yok! Arabistan ve Kuzey Afrika, özellikle
Fatımî müslümanlığının etkisinde olan Mısır'la irtibatın
artmasının etkisi var.
***
M.S. , 28.9.2011
Koşay, Hamit Zübeyir , Türkçe
ve Hint-Avrupa Dillerinin Mukayesesi Üzerine Bir Deneme
Merhaba,
Bu kitabı nereden
bulabiliriz?
Selamlar
CEVAP:
Yeniden basılmadıysa,
ancak Milli Kütüphane'de bulabilirsiniz.
***
İ.G. , 21.10.2011
Hocam siz bizim sitede yazı yazsanız
hatta bu sitede admin olsanız, site herkonuda
yazsanız
***
İ.G. , 21.10.2011
Hocam siz
bizim sitede yazı yazsanız hatta bu sitede admin
olsanız, site herkonuda yazsanız
www.biroybil.com Ben zaten sizi takip etmeye çalışıyorum
yazılarınızı alıp ekliyorum fakat bazen alamadığım
konularda oluyor
CEVAP:
Teklifinize
teşekkürler. Sitenizi biliyorum. Ancak başka sitelerde, forumlarda yazmak gibi
bir âdetimiz yok. Bir tek kendi sitemizde yazıyoruz. Siz beğendiniz yazıları
alıp kendi sitenize taşıyabilirsiniz.
***
· DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA
SOHBET - MEKTUPLAR , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 34
, TÜRKLER'İN
TARİHİ - MURAD ADJİ , KÜRT
KÖKENLİLERİN DTP-PKK-AÇILIM ALEYHİNE AÇIKLAMALARI , BATI
ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN
PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ