İPEKÇİLER

Bir Tartışma Üzerine

 

Geçenlerde, dumanı üzerinde bir romandan hareketle, Abdi İpekçi cinayeti fâili Mehmet Ali Ağca'nın, Roma'da, Sen Pierre Meydanı'nda, Papa'yı öldürmeye kalkışma macerasının arka-planını yazdığımı hatırlayacaksınız. İtibarlı bir gazeteci olan Tad Szulc, romanını, "Vatikan'nın ricası üzerine CIA tarafından yürütüldüğünü" söylediği bir soruşturmaya dayandırmış; romanda işlediği şu tez gerçekmiş: "Papa'yı Vatikan içi iktidar mücadelesine giren bir Katolik grup öldürtmek istedi; Ağca, Fransa'daki örgütler aracılığıyla Türkiye'den ödünç alınan bir tetikçidir..."
Tad Szulc'un romanıyla ilgili Kulis Ağca Ailesi'nin de dikkatini çekti; "Romanın Türkçesi var mı?" diye sordurdular. Ali Cevat Akkoyunlu'nun titiz çevirisi şu yakınlarda Doğan Kitapçılık (Tel.: 212- 677 0620, Faks: 212- 677- 0749) tarafından 'Papayı öldürmek' adıyla yayımlandı. Ağca da, karmaşık 'Roma macerası' ardındaki gerçeği bu sayede öğrenir; belki küçük ayrıntıları birleştirerek daha geniş fotoğrafı da gözünde canlandırabilir...
Abdi İpekçi cinayeti ise, tetikçisi bilinse bile, gerisindeki motif ve azmettirenlerin kimliği yönünden gölgede. Nükhet İpekçi'nin, 'İskele-Sancak'ta, "Babamın öldürülmesiyle ilgili kırk değişik senaryo var" dediğini unutmayınız. Nükhet Hanım, programda, Ağca için önce "Kâtil" dedi, sonra "Kâtil olduğu söylenen" diye düzeltti cümlesini; en iyi bilindiği sanılan konuda bile durum bu...
Abdi İpekçi'nin kızı babasının uğradığı suikasti tartışmaya çıkmamıştı ekrana; istediği değişik kaynaklarda "Dönme" veya "Sabetaycı" olarak tanımlanan Abdi İpekçi'nin bu tanıma pek uymadığını anlatmaktı. Cinayetin ardında bu tür ucuz yaftaların da etkisi bulunduğuna inanıyor galiba... Selânik'ten Türkiye'ye göçmüş ünlü İpekçi ailesinin bir ferdiydi babası, annesi sebebiyle öteki ataları da yine 'Selânik kökenli' Dilberler ailesi; ancak kendisinin 'Sabetaycı' olduğunu babasıyla ilgili yayınlar sırasında duyduğunu anlattı Nükhet Hanım... Yüzyıllar boyu 'gizli bir din' olarak taşınmış bir inancın son nesilde kopmaya uğraması doğal... Bazıları bütünüyle kopmuş ve aldıkları telkinleri kendi çocuklarına geçirmemişler...
Abdi İpekçi ve eşi Sibel Hanım'ın bunda başarılı oldukları anlaşılıyor...
Türk basınında bir 'efsane'ydi Abdi İpekçi... Erhan Akyıldız ile Tufan Türenç'in ‘Gazeteci' adlı kitabında, "Abdi İpekçi dönmeler mezarlığına gömülmemesini vasiyet etti" cümlesi ilgimi çekmişti... Aynı aileden soyadını mahkeme kararıyla değiştirenler de çıktı. Sanıyorum, bunlar köklerle irtibat koparma mesajları... Nükhet İpekçi
Sabiha Sertel'e şükran borçlu olmalı; kızı Yıldız Sertel, 'Annem' adlı kitabında (YKY), Sabiha Hanım'ın, "Dönme olmayan biriyle evlenmesine izin verilen ilk dönme genç kız" olduğunu yazıyor çünkü... Programa katılan bir bayandan, bazı ailelerin, 'Sabetaycı' ilkelere hâlâ sadakat gösterdiklerini de öğrenmiş olduk...
Programda 'araştırmacı-yazar' sıfatıyla yer alan Şevket Eygi, makalelerinde izlediği üsluptan şaşmadı ve en kritik sorulara, "Bu yaştan sonra hapse girmek istemem" gibi kaçamak cevaplar verdi. Oysa, tezinin temeli olan "İslâm'a saldıranların bir bölümü Sabetaycı" iddiasını ispat için bir fırsattı program, onu -nedense- kullanmadı... Genellemeler hem bu işle ilgisiz kişileri (sözgelimi Nükhet İpekçi'yi) üzüyor, hem de ithamı yönelttiği kişilerin kimliği kafa karıştırıyor...
Şevket Bey, "İslâm'a saldıran iki yüksek hukukçu" sıfatıyla kimleri kast etmiş olabilir? Bu sıfata uyan fazla kişi yok kamuoyu karşısına çıkan... Afyonlu olan ve İslâm'a saldırdığı bilinmeyen Ahmet Necdet Sezer değil herhalde; Konyalı Sami Selçuk da bu tanıma uymuyor... Acaba Danıştay'ın şu yakınlarda emekli olan başkanı
Erol Çırakman ile her adli yıl açılışında konuşma yapan Türkiye Barolar Birliği başkanı Eralp Özgen mi bu iki hukukçu? Eygi ithamını açmadığı için doğru cevabı bilemiyoruz...
Son zamanlarda konuyu ülke gündeminde tutan şu sırada Gebze'de hapis yatmakta olan Yalçın Küçük oldu. Sonradan kitaplaşan yazılarında, Küçük, Selânik kökenli ailelerin soyadı seçerken veya çocuklarına ad koyarken içinde 'er' veya 'ar' geçmesine dikkat ettiklerini yazdı. Sözgelimi, bir hanım şarkıcı ile reklâmcı ağabeyinin 'dönme' olduklarından kuşkulu Yalçın Küçük... Tabii bu kuralın istisnaları da olmalı; çünkü kamuoyunda 'dönme' bilinen pek çok kişinin ad veya soyadında 'er' veya 'ar' bulunmuyor...
Ben de Hatemiler gibi bir şeyi anlamakta zorlanıyorum: Bu kadar gevşek yaklaşılan bir konuyu şu sırada sıcak tutmanın âlemi ne?
Konuya her dem tazelik katan Ilgaz Zorlu adlı bir genç. 'Zvi-Geyik' adıyla yayınevi kurup Şevket Eygi'nin 'dönmeler' üzerine kitabını yayımlayan Ilgaz Bey 'Sabetaycı' olduğunu öğrendiğinde konuya eğilmiş ve kendisinin 'Yahudi' kökenine önem vermiş... Atatürk'ün de okuduğu Selânik'teki okulun kurucusu
Şemsi Efendi ("Yahudi adı 'Şimon Zvi'ydi" diyor Ilgaz Zorlu) dedesiymiş. Ilgaz Zorlu İsrail'e kadar gidip Yahudiliğinin tescil edilmesini istedi; ancak, başka ülkelerde din değiştirmeye zorlandıklarını ispatlayanları hemen bağrına basan İsrail, talebine olumsuz cevap verdi. Konuyu Türkiye'de sıcak tutarak, İsrail'i sonunda dize getirmeyi mi düşünüyor ne?
Bana sorarsa, biraz ters ve hayli uzun bir yol bu.

Taha Kıvanç 28 EYLÜL 2000
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


Cem’in dedesi Haham!
 

 

“Evet Ben Selanikliyim” adli kitabiyla taninan Sabetayci Ilgaz Zorlu, Cumhurbaskanligi tartismalarini AKIT’e anlatti... Ilgaz Zorlu, “Ismail Cem Ipekçi, köklü bir Sabetayci aileye mensuptur... Büyük dedesi Haham’dir ve Sabetay Sevi’nin de yakin arkadasidir” dedi

CEM VE DIGER SABETAYCILAR
“Cumhurbaskani adaylari arasinda yer alan çok kiymetli Ismail Cem’in kendisi pek kullanmasa da Ismail Cem Ipekçi, Ipekçi ailesine mensuptur. Dini geçmisi olan ve cemaat içinde hahamlik yapmis bir ailedir. Ipekçi’nin ailesinin en basindaki isim, Sabetay Sevi’nin çok yakininda yer alan bir kisidir. Cem’in yanisira, adaylik tartismalarinin yapildigi ilk günlerde ismi gündeme gelen baska Sabetaycilar da vardi. Mesela, büyükbabasi hem Haham, hem Mevlevi Seyhi olan
Emre Gönensay... Sabetayci oldugunu reddetse de, bir Fransiz gazeteciye Sabetayci kökenini itiraf eden Coskun Kirca... Bu isimleri saymakta hiçbir beis görmüyorum. Çünkü, bunlari Yahudi cemaati de açiklamistir, bu cemaatin önde gelen isimlerinden Hario Ocalyo da açiklamisti. Sahit onlardir.”

KARAKAŞLAR, KAPALI BIR KUTUDUR
“Ipekçi, Karakaslar kolundandir. Bu grup çok kapali oldugu için size fazla bir sey söyleyemem. Ancak, Sabetayciligin felsefesine ve ruhuna en sadik gruptur. Distan bakildiginda müslüman gibi görünürler, ama içlerine girdiginizde Yahudi inancini desteklediklerini görürsünüz. Bunlar açik açik konusulmalidir. Aksi halde, gerçek ortaya çiktiginda zor durumda kalinir. Kim olursa olsun, Sabetayci biri bütünlestirici olmalidir.
Coskun Kirca gibi, Islamcilara karsi çok açik bir tavir alinirsa, bu, hem cemaate, hem de Türkiye’ye zarar verir.”
-Bağlı bulunduğunuz cemaatin içinde ilk defa siz ortaya çıkarak, bugüne kadar Sabetaycılıkla ilgili bilinmeyen gerçekleri kamuoyunun gündemine taşıdınız. Neden ortaya çıktınız ve cemaatin bilinmeyen gerçeklerini bütün ayrıntılarıyla anlattınız?
Ben Sabetayciyim, fakat bu kimligimi uzun yillar Türkiye’de açikça ortaya koyamadim. 400 senedir çok önemli isimlerin içinden çiktigi bir cemaatin mensubuyum. Bu cemaatin mensuplarinin Türkiye tarihinin sekillenmesinde önemli rolleri oldu. 1924 Türkiye’sinde Türkiye’nin kurulusunda Sabetaycilarin çok ciddi rolleri var. Bunun için geriye dönüp baktigimizda ittihat Terakki dönemi hareketinin bir Sabetayci hareketi oldugunu görüyoruz. Bunu her zaman ispatlamak mümkün. Hareket ordusu kalkip Selanik’ten geliyor. Ilk Mason localari Selanik’te kuruluyor. Demiryollari Selanik’te, isçi hareketleri Selanik’te. Selanik’te ne var, Sabetaycilar var. Ben büyük bir sorunu tespit ettim. Sabetayci olanlar, Sabetayciligin ne oldugunu bilmiyorlar, en büyük problem burada. Kitaba ilgi oldugu için mutlu oldum ama ben bu kitabi aslinda kendi cemaatim için yazdim. Çünkü cemaatten gizleniyordu gerçekler. Cemaatin 90’lardaki temel felsefesi suydu: Bu konuyu konusmayalim. Bu konu kapansin. Nasilsa Türkiye’de bir noktaya geldi, pota olarak olustu.

“LAIKLIGI DIN HALINE GETIRDILER”
-Cemaate ağır elestirilerde de bulunuyorsunuz. Eleştirilerinizin en önemli noktasını cemaati temsil eden kişilerin katı laiklik anlayışı.
Cumhuriyete karsi degilim, ben demokrasiye karsi degilim, ben laiklige de karsi degilim. Ben bu kavramlarin olmasi gibi yerine oturmasini istiyorum. Laiklik bir din degildir, fakat Sabetaycilar laikligi bir din haline getirdiler. Asiri insanlar görüyoruz bugün Türkiye’de. Bu insanlar cemaati temsil etmiyorlar. Yaptiklari sadece kendilerine baglamasi gerekiyor. Fakat böyle olmuyor. Kavgalar bizim cemaatimizin yok olmasina neden oluyor.
-Sabetaycılık nasıl doğdu?
Sabetaycilik 1700’lerden sonra 1800’lerin sonlarina kadar olan 150 senelik süre içerisinde tamamen kapali bir sekilde yasamis. 3-4 kusak sonra insanlar Sabetayciligin temel felsefesini kaybettigi için bu insanlar bir nevi ortada kaldilar ve bir nevi arayislara girdiler. Basta Yakubi Cemaati olmak üzere Selanik’in batiya yakin olma özelliginden kaynaklanarak Fransa’ya ögrenci göndermeleri basladi. Fransa’ya giden ögrenciler döndükdüklerinde Fransiz ihtilalinin düsüncelerini getirdiler. Sabetaycilik içinde bunlar bir grup haline geldiler ve Sabetaycilar içerisinde bölünme basladi. Bu bölünmeler bir süre sonra cemaatin yenilikçilerin eline geçmesine neden oldu. 1900’lerin basina geldigimizde Yakubiler ve Kapancilar’daki dini teskilat hemen hemen yari yariya çökmüstür. 1900’lü yillarin basinda ise Yakubi ve Kapancilar’in dini esaslara göre yönetildiklerini söylemek mümkün degil. Karakaslar için ayni seyi söylemek mümkün degil. Onlar halen devam ediyorlar dini düsüncelerine. Halen organizeler ve halen din adamlari yetistiriyorlar. Fakat ben Yakubiler’in ve Kapancilar’in bu dini organizasyonlarinin bittigini düsünüyorum.
-Türkiye Cumhuriyeti topraklarına gelişleri de ilginç galiba.
Türkiye’ye Lozan Anlasmasi’nda yer alan mübadele hükmü geregince geldiler. 1925’te geldikleri zaman, Türkiye küçük bir ülke degil büyük bir ülke. Fakat ülkenin nüfusu kalifiye degildi. Savaslarla yokolmus, Anadolu harap halde, perisan. Istanbul, Izmir, isgalden yeni çikmis. Ve buraya bir topluluk geliyor. Bu toplulugun rakaminin 25 bin oldugunu düsünüyorum. Bu topluluktaki insanlarin hepsi yurtdisinda okumuslar, her biri birkaç lisan biliyor. Hepsi burjuvaziyi olusturmus, isadami kökeninden geliyor. Sanayiciler var aralarinda Bezmenler, Ipekçiler örneginde oldugu gibi. Bu insanlar Türkiye’ye geldiginde ülke onlar için bombos bir alan. Bu nedenle çok kisa zamanda Türkiye’de belirli bir yerlere gelmeleri rastlanti olmadi.
- Türkiye’de köşebaslarını nasil ele geçirdi Sabetaycılar?
O dönemde basin ellerine geçti. Aksam bugünkü Bilgin ailesinin elinde, Yeni Asir ise yine
Bilgin ailesinin. Vatan Gazetesi Ahmet Emin Yalman’in elinde. Yalman Yakubi’dir. Tan gazetesinin sahibi Serteller’e bakinca onlarda Sabetaycidir ve Kapanci koluna mensuplardir. Bu ekolden gelen sol tandasta Ahmet Emin Yalman’in yaninda yetisen Abdi Ipekçi’yi görüyoruz. Yalman’in çizgisindeydi. Basin Sabetaycilarin Türkiye’de etkinlik kazanmasinda çok etkili oldu.
- Sabetaycılar’in nüfus kağıtlarında Müslüman yazıyor, gerçekte Müslüman mısınız?

“SABETAYCILARIN ÇOĞUNUN DINI LAIKLIKTIR”
Müslüman degildir Sabetaycilar, çünkü Müslümanligi hiç görmediler hiç yasamadilar. Belki içlerinde çok az tarikata girmis insanlar olabilir. Ama bunlar hiçbir zaman Islam dinine gerçek anlamda inanmadilar. Yahudi kabalizmine bagli inançlarini sürdürdüler. Laiklik bu insanlar için bir düsünce olarak hep varoldu. Bunu bir din haline getirdiler. Bana göre Sabetaycilarin dini laikliktir. Ben cemaatin en basindaki insanlara sunu söylemek istiyorum: Sabetay Sevi’nin cemaatin yasamasi için verdigi emirler ortadayken, bir Yahudinin yok olmamasi için verilen emirler Tevrat’ta verilmisken, nasil ki Sabetayci hahamlar veya Sabetayci ileri gelenler bu isin bitmesi hakkini kendilerinde görebiliyorlar. Iste ben buna karsiyim. Basta yalnizdim. Fakat cemaatin içinde bu kitabi okuyan, benim gibi düsünen insanlar var. Bugün Sabetaycilarin içinde büyük bir gençlik grubu bu isin bitmemesini, Sabetaycilarin kendi inançlarini sürdürmelerini istiyorlar. Kitapta amaçladigim en önemli noktalardan biri de suydu. Sabetaycilar 70 sene boyunca hiç tanimadiklari bir grupla düsman oldular. Onlar Islamcilardi. Hiç tanimadilar bu insanlari. Çünkü Sabetaycilar Anadolu kökenli bir topluluk degil. Anadolu kökenli bir topluluk olmadiklari için Anadolu’nun içinde meydana gelen olaylardan bihaberler. Yasadiklari çevreler Nisantasi-Maçka-Osmanbey üçgeni. Bu üçgen içinde yasamis insanlar nasil kalkip da diger insanlara düsman olabilirler. Çünkü Sabetaycilarin önüne getirilen olaylar 1930’larin Türkiye mantigidir. 30’larin, 40’larin Türkiye’si çok açik söylemek gerekiyor, kuvvetli bir iktidarin oldugu bir yönetimdir. Iktidarin insanlara belirli ideolojileri bastirarak kabul ettigi bir dönemdir.
-Sabetaycıların Türkiye’ye gelişinin üzerinden 75 yıl geçti. Türkiye’deki Sabetaycılık şu anda hangi noktada? Cemaatin ideolojik tercihleri nasıl?                                                                                                              -Sunu çok çok açik olarak söylüyorum, Yakubi ve Kapancilar’in arasinda dini taraf hemen hemen çok azalmistir. Kendi cemaatim olan Kapancilar Sisli Terakki yolsuzlugunda oldugu gibi, cemaatin birtakim vakif mallarini ele geçiren hirsizlar, cemaat adina bir takim kararlar vererek, kendilerinin hem Sabetayci oldugunu kabul etmemektedirler, hem Sabetayci vakif mallari üzerinde tasarrufta bulunmaktadirlar, olay tamamen paraya dönmüstür.

“YOLSUZLUKLAR CEMAATE KAN KAYBETTIRIYOR”
Cemaatteki en aci olay Halil Bezmen olayidir. Çünkü Halil Bezmen cemaatten ve piyasadan topladigi muazzam bir servetle ABD’ye kaçmistir. Zaten ben inaniyorum, Sisli Terakki Lisesi’nin yöneticisi olan insanlar da uzun vadede ayni seyi yapacaklar. Bu insanlar, bir çizgi çiziyorlar Türkiye’de. Bu genelde Kemalist bir çizgi. Fakat bunu yaparken, sol partilerde yer aliyorlar. Fakat bunu yaparken cemaatin içerisinde bir takim olaylarin içerisine giriyorlar. Sisli Terakki Lisesi’nde baglantili olmayan kisiler sadece Sabetayci olduklari için okul yönetimindeler. Orasi bir cemaat okuludur. 2000’li yillarda Sabetayciligin cemaat organizasyonu kayboldugu için birtakim mallarini ele geçiren kisiler, kendilerinin cemaati yönetiyormus izlenimine kapilarak, kendi istediklerini yapiyorlar.
-Sabetaycılık yıllar geçtikçe nasıl nesilden nesile geçiyor? Dini eğitim cemaat içerisinde nasıl veriliyor?
-Sabetaycilarin içerisinde her zaman din egitimi konusu çok önemli. Dini egitim bugün sabetaycilarda veriliyor, kimse verilmiyor diyemez. Nerelerde verildigini de biliyoruz, kimlerin verdigini de biliyoruz. Bence bu vicdani bir olaydir, insanlar istedikleri gibi dini egitim alabilirler. Karakaslar’da da, Yakubiler’de de, Kapancilar’da da dini egitim veriliyor. Bunun haricinde yurtdisinda yasayan pekçok Sabetayci var ki, bunlar zaten yahudi cemaatlerine basvuruyorlar ve orada yahudilik egitimi aliyorlar.
-Dini eğitim noktasında Sabetaycılık ile yahudilik arasında paralellik var mı?                                           -Hayir yok. Türkiye’deki yahudiler kendi egitim kurumlarina Sabetaycilari kabul etmiyor.
-İsrail devletinin Sabetaycılara bakış açısı nasıl?
-Bence bunu Israil Baskonsolosu’na sorun. Israil Sabetaycilik konusunda konusmuyor. Çünkü bu onlar için vicdani bir hatadir. Israil bugün dünyada yahudi düsmanligindan ve anti-semitizmden sikayet eder. Israil devletine sunu söylemek istiyorum. Baskalarindan beklediginiz hosgörüyü siz de Sabetaycilara gösterin. Sabetaycilara karsi hiçbir hosgörüsü hiçbir destekleyici tutumu yoktur. Sabetaycilari dini olarak hiçbir sekilde kabul etmemektedir.

“ISRAIL IÇIN SABETAYCILAR SAVASMAYA GITTI”
-Yani Sabetaycilar Israil’in çikarlari dogrultusunda çalisan bir dini grup degil size göre?                           -Hayir bu olamaz. Söyle bir olayi görmek lazim. Sabetaycilik felsefe olarak Ortodoks Yahudiliginin disinda olan bir olay. Bu noktada ulasma mümkün degil. Sabetaycilar mistik yahudilerdir. Israil de mistik Yahudiyi dislayamaz benim iddiam bu. Sabetaycilar hiçbir zaman açikça Israil’i desteklemedi. Fakat bazi Sabetaycilar destekledi. Bazi Sabetaycilar Israil devleti için savasmaya bile gittiler. Israil’in Ramle kentinde bugün yahudi olan çok sayida Sabetayci yasamaktadir.
-Masonlukla Sabetaycılık arasındaki bağlantı nedir?
-Çok fazla sayida Sabetayci mason tanidim. Ben sunu gördüm. Masonluk bir anlamda Sabetaycilar için bir din haline gelmis. Bir dinin seromoni kismini masonlukta buluyorlar. Nitekim pekçok Sabetaycinin da mason olmasinin sebebi bu.
-50 sonrasinda dönem dönem Sabetaycıların hangi siyasi akımları desteklediği konusunda nasıl bir tablo karşımıza çıkıyor?                                                                                                                               -Cemaat direkt olarak hiçbir partiyi desteklemedi. Gruplasma kalktigi için böyle bir destekleme olmuyor açikça. 2000 yilina giriyoruz, bugün sabetaycilar birbirinden habersiz. Cemaat karari alarak destekleme olmamistir ama, ayni kültürel evreni paylasan insanlarin, ayni siyasi egilimleri gösterdigi konusunda kusku duymuyorum. Bu zaten bilimsel olarak üzerinde çalisilan bir konu. Demokrat Parti döneminde Fatin Rüstü Zorlu Sabetayciydi. Demokrat Parti deneyimi 60 ihtilali ile bozulmustur. Cemaat 60 ihtilalini desteklemistir. 70’lerde siyasi sahneden biraz biraz çekilmeye basladilar. Çünkü siyaset Anadolu kökenli bir hal almistir. 1930’larin elitist halktan kopuk devlet adami fikri halkin daha fazla katiliminin oldugu döneme birakti. 70’lerde büyük sol hareketlerin içinde Sabetaycilarin oldugunu görüyoruz.
-12 Eylül darbesinin ardından cemaatin siyasi tercihleri hangi doğrultuda oldu?
-80’lerden sonra Sabetaycilik Özalizmle bagdasti. Özal’in Sabetaycilari çok ciddi olarak etkiledigini görüyorum. Ondan sonra zaten Türkiye’nin siyasi ve ahlaki yapisi degismistir. Sabetaycilar Özalizmin içinde erimislerdir.

“IPEKÇI AILESI HAHAMLIK DAHI YAPMISTIR”
-Son ayların en önemli konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelirsek, DSP’nin adaylarından İsmail Cem ile ilgili yapılan yorumlar Sabetaycı olduğu yönünde. İsmail Cem Sabetaycı mıdır?
-Evet Sabetaycidir. Cumhurbaskani adaylari arasinda yer alan çok kiymetli Ismail Cem’in kendisi pek kullanmasa da Ismail Cem Ipekçi, Ipekçi ailesine mensuptur. Dini geçmisi olan ve cemaat içinde hahamlik yapmis bir ailedir. Sabetay Sevi’nin çok yakininda yer alan bir kisidir Ipekçi’nin ailesinin en basindaki isim. Cem’in yanisira adaylik tartismalarinin basladigi ilk günlerde ismi gündeme gelen baska Sabetaycilarda vardi. Büyükbabasi hem haham, hem Mevlevi seyhi olan Emre Gönensay. Ve her ne kadar Sabetayci oldugunu reddetse de, geçmiste bir Fransiz gazeteciye Sabetayci kökenini itiraf ettigine dair bilgi gelen Coskun Kirca. Bu isimleri yazmakta hiçbir beis görmüyorum. Zaten bunlari Yahudi cemaati de açiklamistir. Türk Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden Hario Ocalyo açiklamistir bütün bu isimleri. Bu isimlerin Sabetayci oldugunun sahidi onlardir.
-Sabetaycı bir ismin Cumhurbaşkanlığı’na sıcak bakıyor musunuz?                                                         -Ben suna karsiyim. Yahudi cemaatinin içinde aman suna, aman buna karismayalim, konusmayalim. Ben açikliktan, her seyin açiklikla konusulmasindan yanayim. Yalan söylendiginde, gerçekler saklandiginda, gerçekler bir sekilde ortaya çikacak. Gerçekler ortaya çiktiginda da zor durumda kalacaksiniz.
“EĞER
İSMAİL CEM CUMHURBAŞKANI OLURSA...”
Eger bir Sabetayci Türkiye’de Cumhurbaskani olursa, ben buna sevinirim. Fakat benim sevincimin devam edebilmesi ve benim ve diger Sabetaycilarin da mutlu olabilmesi için, Cumhurbaskanligi makamina gelecek olan Sabetayci kisinin, öncelikle devletin içerisinde bütünlestirici özelligi olmasi gerekir. Eger bu kisi 1930’larin elitist mantigiyla yaklasirsa ve Coskun Kirca örneginde oldugu gibi Islâmcilara karsi çok açik bir tavir alip, bir takim baska siyasi hesaplar yaparsa, hem cemaate zarar verecek, hem de Türkiye’ye zarar verecektir. Eger Ismail Cem Cumhurbaskanligi seçimini kazanirsa, Türkiye’de yasayan Sabetayci bir vatandas olarak Çankaya Köskü’nde nasil cuma namazlarina sayin Demirel gidiyorsa, Cumartesi günleri de Çankaya Köskü’nde Sabak Defilesi yapilmasi için ben bizzat Cumhurbaskanligi’na ve Meclis’e basvuracagim. Bunu çok arzu ediyorum. Hatta Cumhurbaskani’nin Yahudilerin dini bayramlarinin oldugu günlerde, çalismamasi gerektigini düsünüyorum. Hatta hatta, sayin Cumhurbaskani’nin bu takdirde kafasina kipa takarak dolasmasi da gerekebilir. Çünkü bu onun dini inancidir, bunu yapmasi gerekir. Sabetayci Cumhurbaskani bunu yaparsa Türkiye’de diger insanlar ne yapar bu da ayri bir konu olur.
-Ismail Cem Ipekçi’nin cemaat içindeki konumu nedir? Cemaatin hangi koluna mensup?
-Sayin Ipekçi, Karakaslar kolundan. Karakaslar grubu çok kapali bir grup oldugu için size fazla bir sey söylemem çok zor. Karakaslar Grubu Sabetayciligin felsefesine ve Sabetayciligin hâlâ organizasyon olarak devam etmesine en sadik grup. Ipekçi ailesi hakikaten hususiyeti olan bir ailedir. Ailenin geçmisinde çok dindar insanlar da çikmistir. Böyle bir dini ortamda yetisen bir kisinin kalkip da dindisi hareket etmesi biraz zor gibi gözüküyor. Karakaslar hiçbir zaman açik olmadilar. Insanlarla Sabetayciliklari konusunda hiç konusmazlar. Disaridan baktigimizda Müslüman gibi gözükürler. Içlerine girdiginiz zaman kuvvetli bir Yahudi inancini desteklediklerini görürsünüz. Ve çok açik olarak söylüyorum, Türk diplomasisinin yakindan tanidigi 4-5 diplomatin ailesi Karakas grubundandir.

Sabatay Sevi’nin Torunu Cemil İpekçi ile yapılan Röportajı Okumak İçin Tıklayınız