ŞEHİRCİLİK ÇALIŞMALARINDA METEOROLOJİK PROBLEMLER |
||
YAPILARDA METEOROLOJİNİN ÖNEMİ | ||
HANGİ METEOROLOJİK BİLGİLER GEREKLİDİR. |
||
BİNALARIN KLİMATOLOJİK KORUMASI |
||
METEOROLOJİSTLER VE YAPI MÜHENDİSLİKLERİ ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ |
ŞEHİRCİLİK ÇALIŞMALARINDA KARŞILAŞILAN METEOROLOJİK PROBLEMLER Aşağıda yer alan tablo içinde; hem yaşanılan problemleri, hemde bu problemlerin çözümü için kullanılması gerekli olan meteorolojik parametreler ile birlikte, Standart ölçüm ekipmanlarını aynı anda değerlendirmek mümkündür. Mümkün olduğu ölçüde tablo içinde ana problemler alt başlıklar ile birlikte tanımlanarak yeterli detay verilmesi planlanmıştır. |
||||||||
|
||||||||
Çeşitli ülkelerde yaşanan bu problemlerin bir çoğu memnuniyet ölçeğinde çözüme kavuşturulurken bazı problemlerin çözümü ise daha fazla araştırma yapmayı gerekli kılmaktadır. |
Son yıllarda ortaya çıkan enerji bunalımından sonra doğal yapı ile iklimsel özelliklerin ilişkisi üzerindeki değerlendirmelerin hız kazanması ve özellikle aşırı (ekstrem) iklim özellikleri gösteren yörelerde meydana gelen atmosferik olaylar üzerinde durulması, konunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Yine benzer nedenler ile meteorolojistler ile şehirleşme alanında sorumlu mühendislik disiplinleri arasında işbirliği her geçen gün daha önem taşımaktadır. Konu ile ilgili olarak WMO ile ilgili kuruluşlar arasında işbirliğine gidilerek çeşitli sempozyumlar ile konunun önemi ilgili kesimlere aktarılmaya çalışılmaktadır. İnsanlar var olduğu ilk günden beri kendilerini iklimin negatif etkilerinden koruyacak tedbirleri araştırmaya başlamıştır. Binlerce yıl önce tropiklerde yaşayan insanlar sıcaklık değişimlerine karşı kendilerini koruyacak yapı şekillerini yaşam tecrübeleri ile bulmuşlardır. Buldukları bu yapılar; alt kısmı hava akımlarına sürekli açık olan ve üst kısmı ise çeşitli yaprak ve dallardan oluşan bir çatı sisteminden ibarettir. Yine aynı şekilde kutuplarda yaşayan insanlar ise tropiklerin aksine tamamen kapalı olan ve hava akımlarına kapalı olan ve dış yüzey ile iç ortam arasında minimum alanlı bir iletilişim kuran bir yapı tarzını bulmuşlardır. Bu şekilde dondurucu soğuklara karşı daha kolay karşı koyabileceği bir yapı içinde yaşayabilmişlerdir. Aslında Eskimoların bulduğu bu " Igloo" tipi kardan veya buzdan yapılmış olan evleri, gerçekte ısı tasarrufu sağlayan ekstrem bir mühendislik çalışması olarak kabul edilmektedir.. Bu açıdan ele alındığı zaman insanlık için, bu yapı şekli küçüksenmeyecek kadar önemli bir buluşdur.Bu örneklerin dışında genel olarak dünyanın hemen hemen her yerinde binalar birbirine benzer karakteristik özelliklere sahiptir. Bugün Dünyanın birbirinden çok farklı iklim kuşaklarına gitseniz bile, örneğin Stockholm,de Milan' da, Tokyo'da Brezilya' da yada aklınıza gelebilen herhangi bir ülkede yaşanan farklı iklim ve meteorolojik özelliklere rağmen birbirine çok yakın dış görünüş özelliklerine sahip binalar görebiliriz. Bu binalar lokal meteorolojik ve klimatolojik özellikleri ortaya koymaktan ziyade, tamamen panaromik görüşe sahip olan endüstriyel tasarım ürünleri olarak kabul edilmektedir. Bu binalar; geniş dış yüzey alanlarının cam ile giydirildiği, hafif materyaller ile kaplanmış binalar olarak günümüzünde moda binalarıdır. Bu tip binaları dünyanın hemen her yerinde görebilmek mümkündür. Ankara'da Kızılay Meydanında bulunan ve Gökdelen olarak adlandırılan Emek İş hanı bu tip bina yapılarına uygun bir örnektir. Bu binanın geniş yüzeyleri tamamen Cam malzeme ile kaplanmış ve içinde çalışanlara geniş bir panoroma sunulmuştur. Hiç şüphesiz, Kızılay Meydanındaki Gökdelen örneğine benzer örnekleri çoğaltabilmek mümkündür. Herkesin kabul edebileceği gibi, her yeni teknoloji beraberinde de farklı yeni problemler getirmektedir. Tüm modern görünüşlerine rağmen dışı aleminyum alaşımlı iskelet üzerine yerleştirilen cam kaplı binalarda güneş ışınlarının cam kaplı duvar alanlarından geçerek, bina içinde pahalı bir yatırım olan air-conditioning gibi soğutucu sistemleri temel ihtiyaç haline getirmektedir. Air-conditioning gibi soğutucu sistemler kurulmamış ise, binanın güneş alan kısımlarını rahatsız edici boyutta daha sıcak yapması bir dezavantaj olarak karşımıza çıkar. Aynı şekilde bu tip binaların güneş alamayan kısımları ise iç ortam sıcaklığının hızla dışarı kaçmasını engellemek nedeniyle ekstra ısıtma sistemlerine ihtiyaç duyar. Finansal- ve arazi dağılımı gibi nedenlerden dolayı günümüz modern binalarının bir çoğu ( yada bazı görüşlere göre belli bir miktarı ) çok katlı gökdelenler olarak yapılmaktadır. Bu tip yapılar civarlarına göre yüksek olduklarından rüzgarlar için bir iyi bir kapan görevi görürler. Yüzey rüzgarlarına göre çok daha kuvvetli olan üst seviye rüzgarlarının önünü keserek bu rüzgarları aşağıya doğru yönlendirir ve yüzey yakınında arzu edilmeyen rüzgar sirkülasyonuna neden olurlar. Böyle bir durum ise ne genel sirkilasyon açısından nede insanların can güvenliği açısından istenilen ortamlar değildir. Peki; yapı sektöründe veya daha geniş tanımlama ile şehircilik çalışmalarında ne tip meteorolojik bilgiler gereklidir.? Alınan veya ulaşılan bilgiler direkt olarak çeşitli modellerde veya hesaplamalrda kullanılabilir mi? Birazdan vereceğimiz bazı örnekler ile şehircilik planlamaları ve inşaat yapıcı firmaların/kişilerin uygun klimatolojik dataları kullanarak hem teknik hem de çevresel açıdan başarılı uygulamaları ortaya koymalarının önemi üzerinde durulacaktır. |
Lokal Klimatolojik şartlara göre binaların adapte edilmesinin nedenleri genellikle her zaman istenilen formatlarda meteorolojik datanın mevcut olmaması nedeniyle göz ardı edilmektedir. Bu nedenle meteorolojistler ile diğer mühendislik disiplinleri arsında sıkı bir ilişki olmalıdır. Bu mühendisler sorularını ve taleplerini hazırlamalı ve meteorolojistler bu talepleri ve soruların yanıtlarını hazırlamalıdır. Örneğin İsveç Meteoroloji ve Hidroloji Enstitüsü ( SHMI) ile Yapı Araştırma Enstitüsü ( Institute for Building Research ) işbirliği yaparak " Klimatolojik Data El Kitabı " adlı bir yayın ile bu işbirliklerini kalıcı olarak belgelendirmişlerdir. Bu kitap dan alınan birkaç örnek aşağıda verilmektedir: 1-Bölgesel Planlamalar; -Karasal alanların rekreasyon ( eğlence ve dinlenme) alanları, -Sanayi alanları yerleri gibi...vs gibi kullanımları neticesinde oluşacak değişimlerin lokal iklimde meydana getirebileceği farklı değişimleri sorgulayacak ve cevaplarını kapsayacak şekilde olmalıdır. 2-Şehircilik planlamaları; özellikle sanayi alanlarından kaynaklanacak hava kirliliği gibi negatif etkilerden yerleşim alanlarını koruyabilmek için uygun hava koridorlarını kesinlikle tespit etmek zorundadır. Hakim rüzgar yönü ve dikey rüzgar gradyanı (vertical wind velocity gradient) binaların şekil ve yüksekliklerinin belirlenmesinde, bahçe alanları, teras ve çevre düzenlemesi için önerilecek tavsiyeler için son derece önemlidir. Aynı şekilde kara alanlarının farklı kullanımları lokal yağış yoğunluğu ile ilgili yakından ilgilidir. Kış mevsimi süresince kar yağışı ve yoğunluğu ile ilgili frekans dağılımı şehir içi trafik akışını etkileyeceğinden, kar temizliği esnasında yolların trafiğe açık tutulabilmesi için önerilecek yol genişliklerini belirleyecektir.Hiç şüphesiz ihtiyaçlar yaşanılan çağın gerçekleri ışığında değerlendirilmek zorundadır. Şöyle ki ; yüzyıllar önce insanlar kendilerini sadece soğuktan, rüzgardan koruyacak kapalı alanlar inşa ederken tüm bu alanlar hemen hemen eşit yüksekliklerde idi. Ulaşım genellikle yürüyerek yapıldığı için caddeler oldukça dar yapılmakta idi. Günümüzde ise artan nüfus ve gelişen teknoloji ile birlikte hayatımıza giren arabalar yerleşim alanlarında büyük yapısal değişimlerin oluşmasına neden oldu. Bu değişim sadece yapısal olarak kalmayıp aynı zamanda yerleşim alanlarının rüzgar dağılım yapısını da büyük ölçüde olumsuz etkiledi. Yüksek binaların rüzgar hızı ve yönündeki etkisi sadece binanın kendi yüksekliği ile ilgi olmayıp aynı zamanda söz konusu bu binanın etrafındaki yapılar ile de yakından ilgilidir. Bugün dünyanın bir çok ülkesindeki yerleşim merkezlerinde aralarında hemen hemen yok denecek kadar mesafe olan, başka bir deyişle birbirlerine hemen hemen yapışık sayılan yüksek yapılar mevcuttur. Bu binaların rüzgar alan kesimlerinin hemen hemen çatı seviyelerinde olmak üzere oluşan hava akımlarının aşağıya doğru yönlenmesi nedeniyle bu binaların bulunduğu cadde ve sokaklarda normalde olması gereken den çok daha fazla rüzgar hızları oluşmaktadır. Bu durum özellikle yaşlı yayalar için ölümle sonuçlanabilecek ciddi kazaların oluşması için elverişli ortamlar anlamına gelmektedir. Bina yapılması önerilen alanın rüzgar yapısını analiz etmek için en uygun yöntem rüzgar tüneli testleridir. Binanın maketi üzerinde yapılacak olan bu test ile muhtemel hava akımlarını ve caddeler üzerinde oluşacak sirkülasyon etkilerini belirlemek mümkündür. Yine bu test sonucunda bina dizaynı ile ilgili sorunlar ve muhtemel çözümleri ile binanın gölge güneş alan ve almayan alanları rahatlıkla belirlenebilir. Binanın rüzgar ile yaratacağı yeni hava akım yapısı incelenerek bina yakınında yürüyecek olan yayaların ne derece etkileneceği hesaplanabilir. 3-Son olarak, binalar yapı ve tiplerine bağlı olarak geçmişten bu güne kadar olan uzun periyotlu meteorolojik bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır.Tüm bilgiler zaman zaman ham veriler olarak zaman zamanda belli işlemlerden sonra kullanılabilir. Burada belirleyici olan hangi tip dataya nasıl ulaşabileceğinizdir.
|
BİNALARIN KLİMATOLOJİK KORUMASI ( CLIMATOLOGICAL SHEATH
) |
Bina dışı klimatolojik ortamı geleneksel olarak makro klima ölçeğinde ölçülen ortalama sıcaklık,güneş radyasyonu ve yağış ile tanımlanır. Bununla birlikte büyük ölçekli hava şartlarından da binaların etkilenmesi de her zaman mümkündür. |
Mikroklima ölçeğinde bina içi ve dışı |
Şekil : Mikro
klima ölçeğinde farklı parametrelerin bina ve bina dışı ortamı nasıl etkilediği
konusunda bir örnek. Güneş ışınlarının etkisi altında binanın cephesi boyunca
sıcaklık değerinin binanın rüzgar almayan kısımlarında rüzgar alan
kısımlarından çok daha fazla olduğu görülebilir. Klimatolojik koruma kalkanı
içinde hava akımları tamamen binanın yapısına bağlı olarak değişir. Aynı
zamanda binaların alçak yada yüksek olmasıda başka bir etkendir. Böylelikle binanın
etrafında lokal basınç gradyanları oluşur ve mevcut hava akımlarının yönlerinin
değişimine neden olur. Örneğin havalandırma kanallarının içinde aksi
istikamette hava akımları yaratabilir.
Şekil den de görüleceği gibi rüzgar hızı binanın duvarına çarpması ile ve çatı üzerinde hareket ederek rüzgar almayan alana geçmesi ile kıvrımlar yapmakta ve hızı sıfıra ( 0 m/sn ) doğru inmektedir. Binanın çatısı boyunca rüzgar alan alanlarda rüzgar hızı almayan taraflara oranla yaklaşık olarak dört defa artmaktadır. Burada ki değişimlerin temel nedeni ise binanın yapısal özelliklerinin rüzgarı hem aşağıya doğru hem de yukarıya doğru yönlendirmiş olmasıdır. Lokal olarak rüzgar hızında meydana gelen değişimler bina civarındaki basınç dağılımını da etkilemektedir. Bu şekilde etkilenen basınç değişiminin olumsuz etkileri ise bacalarda ve havalandırma kanalları içinde ters hava akımlarının oluşmasıyla kendini gösterir. Yukarıda bulunan Şekile dikkatlice bakılırsa mutfak sobasından çıkan dumanın dış ortam rüzgar yapısı nedeniyle tekrar çatı seviyesinden geriye doğru yan baca aralığından dönüş yaptığı ve oturma odasına doğru yönlendiği görülecektir. Bu konu ile ilgili olarak en çok yaşanılan örnek ise yine dış ortam şartlarına bağlı olarak WC kokularının civar komşulara taşınması durumudur. Ülkemizde bir çok binanımızda WC kokularının taşınması problemi yaşandığı düşünülürse ,binalarımızın klimatolojik açıdan ne kadar uygun olduğuna karar verebiliriz. Binaların geometrik yapıları rüzgar hızının ve yönünün değişiminde en büyük etkenlerden biri olduğunu ve bu değişimim özellikle binaların hemen yakınlarında etkili olduğunu daha öncede dile getirmiş idik. Bu değişim bazen öylesine kuvvetlidir ki binaların hemen yakınında esmekte olan hakim rüzgar yönüne tamamen aksi istikamette rüzgar oluşumları görülebilmektedir. Bir diğer önemli konu ise binaların rüzgar almayan tarafı ve güneş alan tarafının aynı olması durumunda binanın rüzgar alan kısımlarına oranla yaklaşık olarak 30 derece sıcaklık farklarının görülebilmesidir. Binalar ve yakın alanlarında Klimatolojik parametrelerin değişiminin ikincil etkisi ise binalar üzerindeki stress etkisinin artmasıdır. Örneğin sürüklenen yağmur hiç arzu edilmeyen ve hesaplanmayan şekilde bina yüzeyine gelebilir. Yağmur ve kar saçak boşluklarından, aralıklarından tavan arasına girebilir. Kar bina çatısının rüzgar almayan taraflarına doğru sürüklenebilir ve arzu edilmeyen yük arttırımına neden olabilir. Bacalardan çıkan dumanlar yükselemediği zamanlarda rüzgarın etkisiyle binanın duvarlarından aşağıya doğru alçalabilir ve gerek bina yüzeyi gerekse toprak yüzeyi tarafından absorbe edilir. Baca dumanlarının toz, sülfür dioksit ve diğer zararlı kirleticiler ihtiva etmesi gibi kimyasal özellikleri göz önüne alındığı zaman bunun yapılar ve toprak yüzeyinde ne gibi olumsuz etkiler yaratacağı da açıkça görülür. Yukarıda kısaca tanımlanan örneklerde de görüldüğü gibi binaların ve dış ortam hava şartlarının karşılıklı etkileşimi doğru ve detaylı bir klimatolojik analizi gerektirir. Birer meteorolojik tanım olan ve her ikisini de dış ortam hava şartlarını tanımladığı, makro klima ve mikro klima tanımlanırını netleştirmek için geniş alanlardan lokal olayların göz önüne alındığı çok daha küçük alanlara doğru hareket etmemiz gerekmektedir. Bu nedenle mikro ölçekte dış ortam hava şartları klimatolojik koruma kalkanı ( Climatological Sheath) içerisinde değerlendirilmektedir. Klimatolojik koruma kalkanı aslında etkin olan klimatolojik şartların bir parçasıdır ve bu şartların bina üzerindeki etkisini göstermek amacıyla tanımlanmıştır. |
METEOROLOJİSTLER VE YAPI MÜHENDİSLİKLERİ ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ |
|||||||||||||||||
İkinci olarak da yapılar yağmur , rüzgar ve kirlilik gibi dış ortam koşullarına karşı koyabilmeli ve daha ötesi dış ortam ile iç ortam arasındaki sıcaklık, nem dengesini koruyabilmelidir. Meteorolojistlerin sağlıklı çevre ve temiz bir atmosfer açısından üzerinde önemle durdukları noktalardan biri budur. Son olarak ta binanın mimari dış tasarımının değişmeden kalabilmesi sağlanmalıdır. Yani binanın dış yüzeyinde zamana bağlı olarak kar, rüzgar, güneş gibi dış faktörlerden dolayı çok büyük değişimler olmamalıdır.
Yukarıda yer alan Şekil de iklime bağlı olarak fonksiyonel istekler sergilenmektedir. Şekil biraz dikkatlice incelenirse neden meteorolojik datalara ihtiyaç duyduğumuz daha iyi anlaşılabilecektir. |
|||||||||||||||||
Klimatolojik koruma kalkanı içerisindeki hava akımları binanın klimatolojik performansı açısından son derece önemlidir. Daha öncede ifade edildiği gibi, klimatolojik koruma kalkanı ve aerodinamik çalışmalarda kullanılacak rüzgar değerleri de binanın yapısal özellikleri ile ilişkilidir. Aynı şekilde binaların yapısal özellikleri sıcaklık şartları ile de yakından ilgilidir .Aşağıdaki Şekil de görüldüğü gibi yer yüzeyine ulaşan güneş radyasyonunun çök büyük bir kısmı tekrar geri atmosfere yansır. Bununla birlikte şehirler, kasabalar gibi yerleşim merkezlerinde binaların duvarları tekrar ısı kaynağı gibi yeniden klimatolojik koruma kalkanı içine doğru radyasyon yayarlar. |
|||||||||||||||||
Şekil : Kırsal alanlarda güneş radyasyonunun absorbesi oldukça az ve ısı değişimi düşüktür. Kasabalar ve şehirler gibi yerleşim alanlarında ise bina yüzeyleri tarafından absorbe edilen güneş radyasyonunun tekrar geri atmosfere yansımasından dolayı klimatolojik koruma kalkanı içerisinde hava sıcaklığı kırsal alanlara göre çok daha yüksek olmaktadır. |
|||||||||||||||||
Bugün gelişmiş bir çok ülkede Meteoroloji ve İnşaat yapı firmaları arasında iyi bir işbirliği vardır. Bir çok meteorolojik parametrenin yapılar üzerindeki etkileri ile geniş çaplı araştırmalar yapılmıştır. Bu parametrelerden en önemlilerini rüzgar, kar ve sürüklenen yağış olarak tanımlamak mümkündür. Her ne kadar ülkemizin sadece doğu bölgelerinin temel problemi olsa da bir çok kuzey ülkesi kar yağışının binalar üzerindeki etkilerinden rahatsızdır. Yapıların özelliklerine ve konumlarına bağlı olarak yerde kaydedilen kar yağışı ile binaların çatılarında ölçülen kar yağışları birbiri ile uyumlu olmayabilir. Bunun temel nedeni ise bir taraf da yağış miktarı, atmosferik sıcaklık, rüzgar hızı ve yönü önem taşırken diğer taraf da ise binanın veya yapının coğrafi konumu, çatı şekli ve çatı yapımında kullanılan malzemenin yapısı önem taşıyacaktır. Aynı şekilde şiddetli yağışlar ile ilgili olarak benzer elemanlar göz önüne alınmalıdır. Çatılardaki kar yükü ile ilgili detaylı bilgi ise gelecek konu başlığında verilecektir. İklimsel özellikler ile mimari özellikler arasında iyi bir ilişki kurabilmek ve yaşanacak uygun mekanlar yaratabilmek için meteorolojistler ile bina yapım işini üstlenenler arasında iyi bir işbirliği olmalıdır. Aşağıdaki şekilde da dış ortamın gürültü yağmur, kar, güneş radyasyonu ve hava kirliliği gibi olumsuz etkilerine rağmen iç ortamda huzurlu bir yaşam sürebilmenin mümkün olacağı şematik olarak ifade edilmektedir. |
|||||||||||||||||
Şekil : Bina
Klimatolojisinin amacı: Arzu edilen iç ortamlar için hangi klimatolojik faktörlerin
etken olduğunu göstermektir. Aslında yukarıda yer alan bu şekil hepimizin bir şeyler
söyleyebileceği bir konunu şematik olarak derli-toplu bir izahıdır. Bugün hepimiz
yaşadığı mekanlarda günş görmeyi, toz, gürültü, soğuk, rüzgar, yağmur gibi
dış etkenlere karşı sağlıklı olarak korunabilmeyi hayal ederiz. Eğer şu an
yaşadığımız mekanlar bu hayalimize ugun değilse muhak ki göz önüne
alınmayan şeyler olmuştur. Binalarımızın ya, ses yalıtımı yetersizdir, ya
güneşlenme konumu uygun değildir, yada dış etkenlere karşı istenilen vasıflarda
koruma sağlayamamaktadır. Bina Klimatolojisi ise hayal ettiğimiz yaşam
ortamlarına sahip olmamız için neler yapmamız gerektiğini araştırır. |