|
Nevşehir Göreme Çavuşin
Avanos Zelve
Paşabağı Kozaklı |
K
E M E R H I S A R
KAVLAKTEPE YERALTI ŞEHRİ |
Ürgüp
Ortahisar
Uçhisar Hacıbektaş
Mustafapaşa
Ihalara
Vadisi |
Niğde
|
Demirkazık
Kavlaktepe köyünün iki
saat güney batısında, göklere meydan okur
gibi duruşuyla etrafındaki dağları
korkutan Torosların biricik sivri kayası
"Demirkazık"ın bu köyden görünüşü
insana dehşet vermektedir.
Burada Demirkazık ne
kadar kurulsa haklıdır. Çünkü o ince ve
uzun dağın etrafı kurşun ve gümüş
madenleriyle doludur. Onun için Demirkazık, şerefini
gümüşten, gururunu kurşundan almış
ve tıpkı bu iki madenin karışımı
renge bürünmüştür.
Demirkazık'ın
sert ve haşin tepelerinde geyikten başka
hayvan bulunmaz. Demirkazık'ın doğusunda
kalan ve güney doğusundan başlayan büyük
yaylanın ismine "Başyayla" denir. Bu
yayla, halk arasında bir masal yaylası
gibidir. |
NEVŞEHİR
|
Antik
dönemde adı Nyssa olan Nevşehir'in
Osmanlı imparatorluğu zamanındaki
adı Muşkara idi. Osmanlı
Padişahı III. Ahmet'in damadı ve
sadrazamı olan İbrahim Paşa (1660-1730)
doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir'e
ilgi göstermiş, Ürgüp'e bağlı 18
haneli küçük bir köy olan Muşkara'da camiler,
çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar
yaptırmış, adını da
'Nevşehir' olarak değiştirmiştir.
Damat İbrahim
Paşa Külliyesi
Damat İbrahim
Paşa Külliyesi içinde yer alan Kurşunlu
Camisi 1726'da tamamlanmıştır. 3
kapılı bir avlu içinde caminin 44 m.
yüksekliğinde zarif bir minaresi vardır. Ana
mekanı örten kubbesi kurşunla
kaplandığı için bu adla anılır.
Caminin iç kısmı çiçek motifleriyle bezenmiştir.
Caminin hemen yanındaki külliyeye ait medrese,
kütüphane ve imarethane ile hamam bulunur. Şehrin
yüksek bir tepesindeki Kale Selçuklular tarafından
kervan yollarının güvenliği için inşa
edilmiştir. |
|
GÖREME |
Nevşehir'e
10 km. uzaklıktaki Göreme, Nevşehir-Ürgüp-Avanos
üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili
bölgede yeralır. Göreme kasabasının
eski adları 'Korama, Matiana, Maccan ve
Avcılar'dır. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla
ait bir belgede ilk olarak 'Korama' adına
rastlanıldığından dolayı en
eski adının bu olduğu düşünülmektedir.
Bu belgede Aziz Hieron'un 3.yüzyıl sonlarında
Korama'da doğduğu, Malatya'da 30
arkadaşı ile birlikte şehit olduğu
ve elinin kesilerek annesine; Korama'ya
getirildiğinden bahsedilmektedir. Koramalı
şehit Aziz Hieron'un, Göreme Açık Hava Müzesi
içinde yeralan Tokalı Kilise'de oldukça büyük
boyutta resmedilmiş bir tasviri bulunmaktadır.
Göreme ve çevresinin
Roma Dönemi'nde Venessalılarca (Avanos)
mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Gerek Göreme'nin merkezindeki anıt gibi büyük
peribacasının içine oyulmuş iki sütunlu
Roma mezarı, gerekse civarında yeralan çok
sayıdaki mezarlar bu görüşü
desteklemektedir. |
|
ÇAVUŞİN |
Bölgenin
en eski yerlesim yerlerinden biri olan Çavusin,
Göreme-Avanos yolu üzerinde, Göreme'ye 2 km
uzakliktadir. Çavusin'deki Vaftizci Yahya adina yapilan
kilise bölgeye hakim bir yerdedir. Muhtemelen V.
yüzyilda yapilmis -boyanmis- oldugundan bölgenin en
eski kilisesidir. Kapadokya'da pek görülmeyen genis
avlusu son yillarda kayalarin kopmasi sonucu yikilmistir.
Eski
Çavusin vadisindeki harabeler, hiristiyan dervislerinin
ve topluluklarinin yasadigi yerlerdi. Çavusin'in hemen
yanindaki Güllüdere'de bes kilise bulunmaktadir.
Vadinin yakinindaki Haçli Kilise ayni zamanda
müslüman Araplarin akinlarina karsi savunma amaçli
olarak da kullanilmistir.
ÇAVUSIN (NICEPHORUS
PHOCAS) KILISESI
Göreme-Avanos yolu
kenarinda, Göreme'ye 2.5 km uzakliktadir. Oldukça
yüksek tek nefli, besik tonozlu, üç apsisli olan
kilisenin narteksi yikilmistir. 964/965 yillarina
tarihlenmektedir.
Sahneleri: Tonozda müjde,
ziyaret, bakireligin ispati, Misir'a kaçis, Yusuf'un
ikinci rüyasi, Havarilerin Tanri yolunda
görevlendirilmesi, üç müneccimin tapinmasi, masum
çocuklarin katliami, Elizabeth'in takip edilisi,
Zekeriya'nin öldürülmesi; bati duvarinda Yusuf ve
Meryem deney sonrasi, Beytüllahim'e yolculuk, dogum,
son yemek, ihanet, Isa'nin cehenneme inisi, vaftiz;
kuzey duvarinda Isa Platus önünde, Isa Golgota yoluna,
Isa çarmihta, Isa'nin ölümü; güney duvarinda
Kudüs'e giris, Lazarus'un diriltilmesi, kör adamin
iyilestirilmesi, Isa'nin çarmihtan indirilmesi,
kadinlar bos mezar basinda; apsis duvarinda baskalasim
resmedilmistir. |
|
AVANOS |
...Kör
de bilir Avanos'un yolunu; Testi, bardak kırığından
bellidir...
Abdullah
Kılıç
Şair,
Avanos'u bu iki dizenin içine sığdırmış.
Ancak birkaç sözcükten oluşan tarifi anlamak için
arif olmaya gerek yok. Avanos'un özelliğini dünyaya
en iyi tanıtan dizeler bunlar... Evet, gerçekten
de eskilerin dediği gibi Orta Anadolu'nun orta
yerinde, bir zamanlar Aksaray-Gülşehir- Kayseri
kervan yolu üzerinde yer alan Avanos'u bulmak, bilmek o
kadar zor değilmiş... Yüzyıllar
ötesinden günümüze dek gelen çömlekçiliği
ile ünlü bu tarihi beldenin taşlı
topraklı yollarına
dağılmış kırık testi,
çömlek parçalarından nereye geldiğini
herkes hemen anlarmış...
Antik Halys'in yani
binlerce yıldan beri gürül gürül akmaya devam
eden Kızılırmak'ın ikiye böldüğü
Avanos ilçesi, Ürgüp, Göreme gibi Kapadokya
bölgesinin üç önemli turistik odak noktasından
birini oluşturuyor... Nevşehir'in 18 kilometre
kuzeydoğusunda yer alan Avanos
yakınlarındaki ünlü Çeç tümülüsü 32
metrelik yüksekliği ile Gordion, Nemrut,
Karakuş gibi Anadolu'nun en büyük kral mezarlarından
biri. "Nerede su varsa, orada yaşam ve
medeniyet vardır" felsefesinden yola çıkarak,
Avanos'un geçmiş tarihine
baktığımızda, ilk yerleşim
izlerinin Hititlere kadar uzandığına ve yöreye
özgü çanak çömlekçiliğin de ilk defa Hititler
tarafından başlatıldığına
tanık oluyoruz.
İnsanlık
tarihinin başlangıcından bu yana dev bir
yılan gibi kavis çizerek Orta ve Kuzey Anadolu
bölgelerinin önemli bir kesimini bıkmadan
usanmadan sulayıp Karadeniz'e dökülen, yüzyıllar
önce Büyük İskender'in doğu seferinde
Makedon ordularına yol gösteren Türkiye'nin en
uzun nehri Kızılırmak, Avanos
yakınlarında suladığı tüflü,
killi topraklar nedeniyle adına
yakışır bir kızıllığa
bürünüyor. Gene binlerce yıldan bu yana
yatağı etrafında bırakmış
olduğu kızıla kaçan killi, zengin
çamurla testiden güvece; küpten çanağa kadar
geniş bir yelpaze içine yayılan, yöreye
özgü seramik, çanak çömlek işçiliğinin
yapılmasına olanak sağlıyor. Dededen
kalma tezgâhlarının başında,
yıllardan beri durup dinlenmeden
yoğurdukları çamura şekil vermeye devam
eden ve her biri değme birer seramik sanatçısı
olan Avanoslu çömlekçilerin maharetli parmaklarıyla
yarattığı ürünler, yurtiçinde olduğu
kadar yurtdışında da büyük rağbet
görüyor.
Tarihi MÖ 2000'li yıllara
kadar uzanan Avanos'un, Hititler döneminde Zu-Winasa,
kimi tarihçilere göre de Nenassa olduğu
varsayılan adları, yüzyıllar sonra Yunan
ve Roma dönemlerinde Venessa adını
alıyor. Bizans döneminde de Vanote'ye dönüşüyor.
Daha sonraki yüzyıllarda ise Selçuklu
Türkleriyle birlikte Selçuk ordusu kumandanlarından
Evranos Bey'in adını aldığı
öne sürülmekte. Evranos adı Osmanlı döneminde
de Avanos olup çıkıyor.Tarihçi Strabo'nun
MÖ 58-MS 25 yılları arasında kaleme
aldığı "Coğrafya"
adlı eserinde de naklettiği gibi Venessa,
Kayseri (antik Mazaca) ve Kemerhisar (antik Tyana ya da
Eusebia) yerleşim bölgelerinden sonra, gerek
politik gerekse dini açıdan Kapadokya
Krallığı sınırları içindeki
üçüncü önemli merkezdi. Eserde ayrıca, buraya
yerleşmiş olan tanrı Zeus ve Uranos kültünün
varlığından da söz ediliyor.
Ancak, Kapadokya'daki
hemen bütün yerleşim bölgelerinde olduğu
gibi Avanos ve çevresi de Roma zulmünden kaçıp,
bölgeye yerleşen Hıristiyanlarla önem kazanıyor.
Kapadokya bölgesinin en eski kiliselerinden olan Yamanlı
Kilise, birkaç yıl önce AvanosBelediyesi'nin aldığı
bir kararla, Vatikan'dan gelen temsilcilerin de
bulunduğu bir törenle ibadete açılarak bölgeye
gelen dini grupların hizmetine sunuldu.Avanos'un
kazanmış olduğu önemli tarihi yapılardan
biri de Saruhan Kervansarayı. Yapı 13. yüzyılda
Selçuklular tarafından yörenin sarı tüf taşlarıyla
inşa edilmiş. Ayrıca, bugün ilçe
merkezinde yer alan ve yüzyıllardan beri ibadete açık
tutulan Alaaddin Camii de Avanos'taki ikinci Selçuklu
eseri olarak karşımıza çıkıyor.
Nevşehir yönünden gelip, Kızılırmak
üzerinde ilçeyi ikiye ayıran köprüye girildiği
zaman, tam karşıda sarı tüf kayalar
arkasında yükselen görkemli bir konak hemen göze
çarpıyor. İlk sahibinin adıyla
anılan Doktor Hacı Nuri Bey konağı,
Avanos'un Orta Mahallesi'ndeki günümüze kalmış
eski Avanos evlerinin en güzel örneklerinden
biri.Yüzyılımızın
başlarında yapılan konağın
önünden geçip ilçe merkezine girildiğinde,
hemen her bir tarafta göze çarpan çömlekçi
atölyeleri ve halı mağazaları, Avanos'un
geçmişinden günümüze uzanan renkli
görüntüleri sergiliyor. Tüm Kapadokya bölgesinde
olduğu gibi, ilçe çevresindeki bağ ve bahçelerde
de çok kaliteli üzümler yetiştiriliyor.
Avanos'ta ırmak kıyısında yer alan
restoranlardan birine oturup Kapadokya üzümlerinden
yapılan enfes bir yöre şarabı
eşliğinde, Kızılırmak'ın
ünlü yayın balığını yemek,
şüphesiz Kapadokya seyahatinin en keyifli ve
lezzetli anılarından birini oluşturacak. |
|
UÇHİSAR |
Avanos'a
5 km, Paşabağlarına 1 km.
uzaklıktaki Zelve, Aktepe'nin dik kuzey yamaçlarında
kurulmuştur. Zelve Ören Yeri, üç vadiden oluşmaktadır.
Uçhisar,
Göreme, Çavuşin'de olduğu gibi kaya oyma
mekanlardaki trogloditik yaşamın ne zaman
başladığı bilinmeyen Zelve,
özellikle 9. ve 13. yüzyılda
Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini
merkezlerinden biri olmuş; Yamaçların dibinde
yeralan 'Direkli Kilise' Zelve'deki manastır
hayatının ilk yıllarına aittir.
Kilise süslemelerinde tercih edilen kabartma haçlar
daha çok ikonoklastik düşünce ile yakından
ilgilidir. ikonoklastik Dönem öncesine tarihlenen Balıklı,
Üzümlü ve Geyikli Kiliseler vadinin en önemli
kiliselerindendir.
1952 yılına
kadar iskan edilmiş vadide manastır ve
kiliselerden başka yerleşim yerleri, iki
vadiye açılan tünel, değirmen, Kapadokya
tipik minarelerinden en güzeline sahip bir cami ve
güvercinlikler bulunmaktadır.
Balıklı ve
Üzümlü Kiliseler
Zelve'nin üçüncü
vadisinde, bir manastıra ait doğal bir avlunun
doğusundadır Giriş kısmı
yıkılmış olan Üzümlü ve Balıklı
Kilise'nin giriş kapısının üstünde
tahtta oturan ve kucağında çocuk İsa
bulunan Meryem tasviri yer alır. Kısmen
yıkık tonozda daire içinde malta haçı
taşıyan Melek Michael ve Gabriel tasviri
bulunur.
Girişin hemen
sağında hücre şeklindeki 'Güney
şapeli tek nefli, apsisli ve beşik tonozlu
olup kenarlarda oturmaya yarayan platform bulunur.
Apsisinde kırmızı çerçeve içinde
ayakta duran, bir elinde kitap, diğer eliyle takdis
eden İsa; apsis cephesi ise içi noktalı basit
üçgen ve daire dizileriyle, tonozu ise çizilerek yapılmış
Malta Haçı ve içiçe dairelerle süslenmiştir.
şapel büyük olasılıkla 1 0.yüzyılda
yapılmıştır.
|
|
PAŞABAĞI |
Göreme-Avanos
yolunun sağında, yoldan 1 km. içeridedir.
Eskiden 'Keşişler Vadisi' bugün 'Paşabağı'
olarak adlandırılan bu alan, kendine özgü
peribacalarıyla doludur. Çok gövdeli ve çok başlı
olan bazı peribacalarının içlerine
şapel ve oturma mekanları oyulmuştur.
Üç başlı
peribacalarının birinde Aziz Simeon adına
yapılmış bir şapel ve inziva hücresi
bulunmaktadır. Dar bir baca biçiminde oyulan bir
merdiven vasıtasıyla
ulaşılabılen hücrenin girişini
antitetik haçlar süslemektedir. İçinde ocak,
oturma ve 'yatma mekanları ile ışık
girmesini sağlayan pencere aralıkları
mevcuttur 5.yüzyılda Halep yakınlarında
münzevi bir hayat sürdüren Aziz Simeon, mucizeler
yarattığı söylentileri çıkınca,
halkın aşırı ilgisinden kaçarak
önce iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde
daha sonra 15 m. yüksekliğinde bir sütun
üzerinde yaşamaya başlar. Aziz Simeon,
aşağıya sadece müritlerinin getirdiği
az miktarda yiyecek ve içeceği almak için iner.
Kapadokyalı
keşişler ise bir sütun yerine hazır
buldukları peribacalarını oyarak dünyevi
hayattan uzaklaşırlar Peribacasını
aşağıdan yukarı doğru oyarak
10-15 m. yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya
yataklarda yatarlar. |
|
KOZAKLI |
Nevşehir'in
yaklaşık 100 km. kuzeyinde yer alan
Kozaklı'nın eski adı Hamamorta'dır.
Sağlık turizmi açısından önemli
bir yere sahip Kozaklı
kaplıcaları,Batı Alman Kaplıcalar
Birliği sınıflamasına göre
sodyumlu, kalsiyumlu, klorürlü olup A ve C grubu
şifalı sular grubuna girmektedir.
Kozaklı
kaplıcalarından iltihabı olmayan
romatizmal hastalıkların, kireçlenmelerin,
cilt hastalıklarının, kemik, eklem ve kas
hastalıklarının, kronik iltihaplı
kadın hastalıklarının, damar
sertliklerinin, mantar hastalıklarının
tedavisinde başarılı sonuçlar alındığı
gözlenmiştir. |
|
ÜRGÜP |
Nevşehir'in
20 km. doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya
Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de
olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda
isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana),
Hagios Prokopios - Selçuklular Dönemi'nde Başhisar;
Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi;
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de
Ürgüp adıyla anılmıştır.
Ürgüp ve civarındaki
ilk yerleşim, antik adı Tomissos olan Damsa
Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı
etekleridir. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar
ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma
Dönemi'ne ait kaya mezarlardır.
Bizans Döneminde de
önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve
vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların
piskoposluk merkeziydi.
11. yüzyılda
Ürgüp, Selçukluların önemli kentleri Konya'ya
ve Niğde'ye giden yolların üzerinde önemli
bir kale konumundaydı. Bu döneme ait iki yapı
kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni
Tepesi Türbeleri'dir. Bir anne ve iki kızına
ait olan ve 13. yüzyılda yaptırılan
'Altı Kapılı Türbe', altı cepheli,
her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır.
Ürgüp'ün Temenni Tepesi'nde bulunan iki türbeden
birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa
tarafından yaptırılan ve halk
arasında 'Kılıçarslan Türbesi' olarak
da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan'a,
diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat'a ait
olabileceği düşünülmektedir. Ancak araştırmacılara
göre bu olasılıklar oldukça zayıftır.
1515 yılında
Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18.
yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat
İbrahim Paşa'nın kadılık
makamını doğduğu kent olan
Nevşehir'e (Muşkara) taşıması
nedeniyle ilk kez ikinci planda kalır.
Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında
yazdığı Kamus-ül Alam adlı tarih ve
coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp'te 70 cami, 5
kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtir.
Aziz Théodore (Tağar)
Kilisesi
Ürgüp-Kayseri yolunda
8.km. sonra sağa dönülüp 8 km. daha gidildiğinde
Ürgüp ilçesinin Yeşilöz köyüne ulaşılır.
Buradaki kilise 'T' planlı, merkezi kubbelidir.
(Kubbe çöktüğünden camla kapatılmıştır.)
Üst katta bulunan galeriye bir merdiven vasıtasıyla
çıkılmaktadır. Bu nedenle Kapadokya
kiliseleri içinde tek örnektir. Genelde resimleri iyi
korunmuş olan kiliseyi üç sanatçı kendi
stillerine göre farklı zamanlarda süslemişlerdir.
Aziz Theodore adına yapılmış olan
Tağar Kilisesi, 11-13. yüzyıllara
tarihlenmektedir.
Sahneler: Deesis, Müjde,
Doğum, Peygamberlerin görünümü, Havarileri
görünümü, İsa çarmıhta, Melekler Gabriel
ve Michael, madalyonlar içinde aziz tasvirleri.
Pancarlık Kilisesi
Ortahisar kasabasının
güneyinde, Ürgüp-Mustafapaşa yolunun
sağındaki Pancarlık vadisindedir. Düz
tavanlı tek nefli ve tek apsislidir. Kilisedeki
duvar resimleri daha çok yeşil zeminlidir ve oldukça
iyi korunmuştur. İlk bakışta
kiliseyi iki farklı sanatçının
farklı zamanlarda boyadığı düşünülse
de sahneler ve tüm yazılar ayrı ayrı
incelendiğinde aynı sanatçı
tarafından süslendiği
anlaşılmaktadır. Zengin İncil
konularını içeren kilisede sahneler frizler
halinde birbirini takip etmekte,frizin her iki yanını
madalyonlar içinde aziz tasvirleri sınırlamaktadır.
Pancarlı Kilisesi 11. yüzyılın
ilkyarısına tarihlenmektedir. |
|
ORTAHİSAR |
Nevşehir-Ürgüp
karayolu üzerinde, Ürgüp'e 6 km. uzaklıktadır.
Ortahisar Kalesi hem stratejik hem de yerleşim
amacıyla kullanılmıştır.
Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın karakteristik
sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca
hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan kaya
depolarında yörede yetişen patates ve elma,
Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon
saklanmaktadır.
Ortahisar vadilerinde son
derece ilginç manastır ve kiliseler
bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise,
Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan
Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı'dır.
Üzümlü Kilise
Ortahisar kasabasının
batısındaki Kızılçukur vadisinin
hemen başında yoldan yaklaşık 1 km.
uzaklıktadır. Üzümlü Kilise'nin bulunduğu
peribacası, keşişlerin
yaşadığı bir manastır kompleksi
gibi oyulmuştur. Peribacasının alt
kısmında kilise, üst kısımda ise
-duvarları kısmen
yıkıldığından
dışarıdan rahatça görülebilen-tavanında
kabartma haç bulunan bir mekan yeralır.
Kilise, tek apsisli, tek
nefli ve kare planlıdır. Nefin arka
kısmında mezar nişi bulunmaktadır.
Kilise'nin ithaf yazısında Stylite Nichitas'a
ait bir yazıt bulunduğundan dolayı bu
kilise "Aziz Nichitas Kilisesi" olarak da
anılmaktadır. Düz tavanlı nef oldukça
zengin bir bezeme ile dekore edilmiştir. Portakal
renkli zemin üzerine daire ve dörtgenlerden oluşan
haç motifi, etrafında üzüm salkımları
ve geometrik motifler resmedilmiştir. Bordür ise
içinde malta haçı bulunan madalyonlarla süslüdür.
Kesin olmamakla birlikte 8. ya da 9. yüzyıla ait
olabileceği düşünülmektedir.
Sahneleri: Apsiste tahtta
oturan Meryem ve kucağında çocuk İsa,
yanlarda ise Melekler Gabriel ve Michael, nefin kuzey ve
güneyinde sütunlar arasında 12 havari ve doktor
azizler |
|
UÇHİSAR |
Uçhisar
Kalesi'nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik
seyir noktasıdır. Kale içerisinde bulunan
çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller
ve koridorlarla bağlanmıştır.
Odaların girişlerinde ise -tıpkı
yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi
giriş ve çıkış kontrol altına
almaya yarayan sürgü taşları
bulunmaktadır. Çok katlı bir özelliğe
sahip olan Kale'nin bazı mekanları bugün yer
yer göçtüğünden dolayı tüm mekanlara ulaşmak
ne yazık ki mümkün olamamaktadır.
Uçhisar'ın doğu, batı ve kuzeyinde yer
alan bazı peribacaları Roma Dönemi'nde mezarlık
amacıyla oyulmuştur. Girişleri genellikle
batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında
ölülerin yatırıldığı klineler
bulunmaktadır. Gerek Kale'nin eteklerinde gerekse
Kale'de çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit
edilebilmiştir. Bunun nedeni belki de çok sayıda
kilise ve manastıra sahip olan Göreme'nin
Uçhisar'a yakın olmasındandır, Kale'nin
zirvesindeki Bizans Dönemi'ne ait basit kaya mezarlar
ise oldukça tahrip olduklarından ve
soyulduklarından pek özellik arzetmezler.
Uçhisar Kalesi'nde
Ortahisar ve Ürgüp'teki (Başhisar) gibi kalesi
olan yerleşimlerle savunma amacıyla çevreye
uzanan uzun tünellerden bahsedilmektedir. Fakat bu
tüneller yer yer göçtüklerinden dolayı bugün
esrarını hala korumaktadır.
Kale ve çevresindeki
peribacalarına ve yamaçlara mezarların
dışında çok sayıda güvercinlikler
de inşa edilmişti. Güvercin gübresinin tarımda
verimi arttırdığını bilen Uçhisarlılar
peribacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına
güvercinlikler oyarak veya inşa ederek
tarımda verimlilik sorununu çözmeye çalışmışlardır. |
|
HACIBEKTAŞ |
Nevşehir'e
sadece 46 kilometre uzaklıkta bulunan
Hacıbektaş, ilk bakışta Orta
Anadolu'nun herhangi bir kasabasından farksız
görünebilir ziyaretçilerine. Hele Ankara'dan yola
koyulmuşsanız, Kapadokya'yı, Ihlara
Vadisi'ni, yeraltı şehirlerini bir an önce
görebilmenin heyecanıyla, farkında bile
olmadan geçip gidebilirsiniz. Oysa Avanos yoluna devam
etmeden, hiç olmazsa bir iki saat kalıp küçük
kasabanın orta yerindeki dergâh müzesini şöyle
bir dolaştığınızda, İslam
uygarlığı tarihinde varolmuş
heterodoks inanç akımlarından biri olan
Aleviliğin, en önemli merkezini görme
şansını yakalayabilirsiniz. Üstelik onu
bugünlerde ziyaret ederseniz, Uluslararası Anma Törenleri'ni
izleyip yaşayan geleneğe dair bir fikir de
edinebilirsiniz.
Anadolu
Alevilerinin kutsal bildiği kasaba, her yıl
16-17-18 Ağustos tarihlerinde on binlerce insan
tarafından ziyaret edilmektedir. Sadece Anadolu
insanı mı? Bulgaristan'dan Arnavutluk'a kadar
uzanan geniş Balkan coğrafyasında
yaşayan ve Hacı Bektaş Veli'ye
saygıyla bağlı toplulukların da gözbebeğidir
ilçe. Bu ilgi, Hacı Bektaş Veli'nin
barış ve hoşgörüyü vurgulayan evrensel
öğretisinin, günümüzdeki yaygınlığını
göstermektedir. Üç gün süren törenler boyunca
Bulgaristan'ın Deliorman köylülerini ya da
Arnavutluk'tan gelen konukları, Isparta'dan,
Tokat'tan, Tunceli'den, Mersin'den, Antalya'dan ya da
Erzincan'dan gelen insanlarla yanyana görebilirsiniz.
Farklı yörelerden semah ekipleri, rengarenk kıyafetler
içerisinde her biri ayrı bir kültürel zenginliğe
işaret eden kutsal danslarını
sergilerken, halk ozanlığı
geleneğinin son temsilcileri sahneyi, modern
tiyatro toplulukları ve müzik gruplarıyla
paylaşır; küçük ilçe üç gün boyunca
kitap ve hediyelik eşya standlarıyla tam bir
festival havasına bürünür. Hacı Bektaş
Veli'nin yaşam öyküsü ile ilgili
söyleyebileceklerimiz, ölümünden birkaç asır
sonra bir derviş tarafından kaleme alınan
Velayetname'den aktarabileceğimiz gerçeküstü
söylencelerle sınırlı. Hz. Ali'nin
soyundan geldiğine inanılan Hacı
Bektaş Veli'nin doğum tarihi konusunda
farklı yaklaşımlar öne sürülmektedir.
Kimi kaynaklar 1209, kimileri ise 1247'de doğduğunu
belirtmektedir. Velayetname'de, Ahmed Yesevi'nin
halifelerinden Lokman Perende'nin öğrencisi
olduğu, daha sonra Anadolu'ya geldiği
anlatılır. Sulucakarahöyük'e yerleşen
Hacı Bektaş Veli, insanların yüreğine
hitab eden, kavgayı değil dostluğu, alçakgönüllülüğü
öğütleyen Alevi-Bektaşi öğretisini
yaymaya başlar.
Hacı Bektaş-ı
Veli Müzesi
İçinde Hacı
Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan Türbeleri'nin
bulunduğu külliyede; cami, çamaşırhane,
hamam, aş evi, konuk evi ve çeşmeler yer
alır.
Müze olarak ziyarete açılan
külliye birbiri ardına sıralanan üç avludan
ibarettir.
Avlu (Nadar Avlusu):
Büyük, kemerli bir kapı ile avluya girilir. Hemen
sağda 1902 yılında inşa edilmiş
'Üçler Çeşmesi" yer alir. Aynı avlu içinde
çamaşırhane ve hamam da bulunmaktadır.
Avlu (Dergah Avlusu): Buraya 'Üçler Kapısı
'olarak adlandırılan bir kapı
vasıtasıyla girilir. Kapının hemen
sağındaki Çeşme 1554 tarihinde
yaptırılmıştır, 1875
yılında Kavalalı Mehmet Ali
Paşa'nın kızı tarafından
Mısır'dan gönderilen arslan heykelinin yerleştirilmesinden
sonra 'Aslanlı Çeşme' adını
almıştır. Bu avluda Osmanlı
Sultanı II. Mahmut zamanında
yaptırılan bir Cami, dergaha gelen misafir ve
yolcuların karşılandığı
Konuk Evi ve Aş Evi yeralır. Meydan Evi'nin
bitişiğindeki Kiler Evi'nin alt katında
dergahın kıymetli eşyaları ve
yiyecekleri depo edilmiştir.
Avlu (Hazret Avlusu): Altılar kapısından
girilir. Girişte hasbahçe, sağ tarafta
derviş ve baba mezarları bulunur.
Karşı tarafta Selçuklu mimarisi
özelliklerini arzeden ve Orhan Gazi zamanında
yaptırılan Hacı Bektaş Veli Türbesi
yer almaktadır. Türbeye Selçuklu motiflerinden
oluşan mermer bir kapıdan girilmektedir.
Hacı Bektaş'ın inzivaya çekildiği
Çilehane ve Kırklar Meydanı bu bölümdedir.
Hacı
Bektaş'ın yeşil sandukalı türbesi,
çeşitli şamdanlarla
donatılmış, kalem işi süslemeler ve
yazı motifleriyle süslenmiştir.
Kırklar
Meydanı'nın doğusunda Horasan Erleri'nin
mezarları, batı tarafta çelebilere ait olduğu
söylenen mezarlar ile Güvenç Abdal'ın Türbesi
bulunmaktadır. Hazret Avlusu'nun sağında
l5l9 yılında yaptırılan Hacı
Bektaş'tan sonra gelen Balım Sultan Türbesi
yer alır. |
|
MUSTAFAPAŞA |
Ürgüp'ün
6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20. yüzyılın
başlarına kadar Ortodoks Rumların
yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyıl
sonları ve 20. yüzyıl başlarına
tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş
işçiliği gösterirler.
Mustafapaşa'nın
batısında yer alan Gömede Vadisi
jeomorfologik açıdan Ihlara Vadisi'nin küçük
bir benzeridir. Ihlara Vadisi'nde olduğu gibi kaya
oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden
geçen bir dereye sahiptir. Mustafapaşa'daki
önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios
Kilisesi, Konstantinos-Helena Kilisesi, Manastır
Vadisi Kiliseleri ve Gömede Vadisi'nde Alakara Kilise
ve Aziz Basil şapeli'dir.
Ayrıca
Osmanlı Dönemi'nde inşa edilmiş güzel
taş ve ağaç işçiliği gösteren bir
de kervansaray bulunmaktadır.
Aziz Basil Şapeli
Mustafapaşa
kasabasının yaklaşık 2km.
batısında, Gömede vadisinin batı
yakasındadır. İki apsisli, dikdörtgen
planlı ve düz tavanlı 2 nefli şapel,iki
sütunla desteklidir. Batı nefinin
duvarlarında üzeri kırmızı
aşı boyası ile süslü yarı kabartma
sütunlar ve aralarında nişler yeralır.
Doğudaki nef ise oldukça zengin geometrik ve
bitkisel motiflerle dekore edilmiştir. Gömede
Vadisi'ne bakan, kısmen
yıkılmış kapı sı olan bu
nefin yanında kilise banisine ait olabilecek bir
mezar bulunmaktadır.
Doğu nefin apsisi her
birinde bir patriğin adı yazılı,
etrafı palmetlerle çevreli üç malta haçı
ile süslüdür. Tasvirlerin yerine isimleri yazılı
bu üç malta haçlarından ortadaki İbrahim
Peygamberi, diğerleri İsaac ve Yakup'u temsil
etmektedir. Araştırmacılar bu malta haçlarının
cenneti ya da Golgota'daki 3 haçı sembolize
ettiğini belirtmektedirler. Tavandaki büyük
boyutta, etrafı geometrik ve bitkisel motiflerle
boyalı haç, kornişte yer alan yazıta göre
Aziz Konstantinos'u simgelemektedir.
İkonoklastik düşünce
ile ilgili bu motiflerin yanı sıra apsisin ön
cephesine iki önemli aziz, Aziz Basil ve Nazianus'lu
Aziz Gregorios resmedilmiştir. Aziz Basil
şapeli, bazı araştırmacılara göre
İkonoklastik Dönem'e (726-843) ya da daha geç
döneme tarihlenmektedir. |
|
IHLARA VADİSİ |
Aksaraya
40km. uzaklıktadır. Vadiye,
Aksaray-Nevşehir karayolunun, 11.km.'sinden
sapılarak gidilir. Hasandağı'ndan çıkan
bazalt ve andezit yoğunluklu lavların
soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve
çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu
çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını
sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda
Kapadokya ırmağı anlamına gelen
"Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km.
uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlar,
Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer
100-150 m.'dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş
sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler
bulunmaktadır. Bazı barınaklar ve
kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu
gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır.Ihlara
vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı
keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve
ibadet yeri, savaş ve istila gibi olağanüstü
zamanlarda ise gizlenme ve korunma yeri olmuştur.
Ihlara vadisi kiliselerindeki süslemeler 6.yüzyılda
başlayarak 13.yüzyılın sonuna kadar
devam etmiştir.Vadi boyunca yer alan kiliseler iki
gruba ayrılabilir. Ihlara'ya yakın olan
kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından
uzak, doğu etkisi taşırlar.
Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans
tipi duvar resimleri ile süslüdür. Ihlara
Bölgesi'nde Bizans Dönemi'ne ait bilinen kitabelerin
sayısı oldukça azdır. Belisırma köyüne
500 m. uzaklıktaki Aziz Georgios (Kırkdamaltı)
Kilisesi'nde Selçuklu Sultanı II. Mesud
(1282-1305) ve Bizans imparatoru II. Andronikos'un
adlarını içeren 13. yüzyıla ait fresk
üzerine yazılmış bir kitabe
bulunmaktadır. Bu kitabe bölgeyi ellerinde
bulunduran Selçukluların hoşgörülü
yönetiminin varlığını
kanıtlamaktadır. Ihlara Vadisi'nde yer alan ve
resimleri en iyi korunmuş olan kiliseler Ağaçaltı,
Pürenliseki, Kokar, Yılanlı ve
Kırkdamaltı Kiliseleridir.
Önemli kiliseler Ihlara
vadisinden Belisırma vadisine kadar:
Eğritaş Kilise (Church
with Crooked Stone)
Kokar Kilise (Church of
Sweet Smell)
Pürenli Seki Kilisesi (Church
with the Terrace)
Ağaçaltı Kilise
(Church under the Tree)
Sümbüllü Kilise (Hyacinth
Church)
Yılanlı Kilise (Church
with Snake)
Karagedik Kilise (Church
with Black Collar)
Kırk Damaltı
Kilisesi (Church of St. George)
Bahattin Kilise (Bahattin's
Granary Church)
Direkli Kilise (Pillard
Church)
Ala Kilise (Mottled Church) |
|
|
|
|