Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Kemerhisar'a (Tyana 'ya) Hoşgeldiniz...  III. Tyana Kültür ve Turizm Festivali 26-27 Temmuz

   Mesaj Oku   Mesaj Bırak Kapadokya

Niğde 

English

Ana Sayfa        

 
 Kemerhisar Belediyesi
 TYANA Hakkında-1
 TYANA Hakkında-2
 Tarihce
 Etiler İlkogretim Okulu
 Hisar İlkogretim Okulu 
 Kemerhisar.beldesi.com
 Fotograflarla Kemerhisar
 2003 Festival 
 2001 Festival Foto
 2002 Festival
 2002 Festival Fotografları
 Kemerhisar İçmeleri
 Gezilecek Yerler
 Asım Tanış'ın Yorumları  
 Yorumlar-1
 Yorumlar-2
 Linkler  
 Kemerhisar Linkleri
 Dünya Para Katalog'u
 Tarihi Para Katologları
 Türkiye Haritası
 Kemerhisar Yol Haritası
 Türkiye Arkeoloji Haritası
 Niğde Yerel Haritası
 Sehirlerarası Mesafe
 Yetiştiricilik  
 Tarım Ürünleri 
 ELMA Yetistiriciligi
 Üzüm Yetiştiriciliği
 Kalecik Karası  Üzümleri
 Şarap Üretimi

 

 

 

 

 

 

 

 

Eroğuz KILINÇ 

IYI LISTE, UYE OLMAK ICIN TIKLAYIN

  Nevşehir   Göreme  Çavuşin   Avanos   Zelve  Paşabağı  Kozaklı
 K E M E R H I S A R       KAVLAKTEPE YERALTI ŞEHRİ
Ürgüp   Ortahisar   Uçhisar   Hacıbektaş   Mustafapaşa    Ihalara Vadisi
Niğde
    

Demirkazık

Kavlaktepe köyünün iki saat güney batısında, göklere meydan okur gibi duruşuyla etrafındaki dağları korkutan Torosların biricik sivri kayası "Demirkazık"ın bu köyden görünüşü insana dehşet vermektedir.

Burada Demirkazık ne kadar kurulsa haklıdır. Çünkü o ince ve uzun dağın etrafı kurşun ve gümüş madenleriyle doludur. Onun için Demirkazık, şerefini gümüşten, gururunu kurşundan almış ve tıpkı bu iki madenin karışımı renge bürünmüştür.

Demirkazık'ın sert ve haşin tepelerinde geyikten başka hayvan bulunmaz. Demirkazık'ın doğusunda kalan ve güney doğusundan başlayan büyük yaylanın ismine "Başyayla" denir. Bu yayla, halk arasında bir masal yaylası gibidir.

NEVŞEHİR
     Antik dönemde adı Nyssa olan Nevşehir'in Osmanlı imparatorluğu zamanındaki adı Muşkara idi. Osmanlı Padişahı III. Ahmet'in damadı ve sadrazamı olan İbrahim Paşa (1660-1730) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir'e ilgi göstermiş, Ürgüp'e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara'da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırmış, adını da 'Nevşehir' olarak değiştirmiştir.

     Damat İbrahim Paşa Külliyesi
     Damat İbrahim Paşa Külliyesi içinde yer alan Kurşunlu Camisi 1726'da tamamlanmıştır. 3 kapılı bir avlu içinde caminin 44 m. yüksekliğinde zarif bir minaresi vardır. Ana mekanı örten kubbesi kurşunla kaplandığı için bu adla anılır. Caminin iç kısmı çiçek motifleriyle bezenmiştir. Caminin hemen yanındaki külliyeye ait medrese, kütüphane ve imarethane ile hamam bulunur. Şehrin yüksek bir tepesindeki Kale Selçuklular tarafından kervan yollarının güvenliği için inşa edilmiştir.
GÖREME
     Nevşehir'e 10 km. uzaklıktaki Göreme, Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yeralır. Göreme kasabasının eski adları 'Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar'dır. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak 'Korama' adına rastlanıldığından dolayı en eski adının bu olduğu düşünülmektedir. Bu belgede Aziz Hieron'un 3.yüzyıl sonlarında Korama'da doğduğu, Malatya'da 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek annesine; Korama'ya getirildiğinden bahsedilmektedir. Koramalı şehit Aziz Hieron'un, Göreme Açık Hava Müzesi içinde yeralan Tokalı Kilise'de oldukça büyük boyutta resmedilmiş bir tasviri bulunmaktadır.

     Göreme ve çevresinin Roma Dönemi'nde Venessalılarca (Avanos) mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Gerek Göreme'nin merkezindeki anıt gibi büyük peribacasının içine oyulmuş iki sütunlu Roma mezarı, gerekse civarında yeralan çok sayıdaki mezarlar bu görüşü desteklemektedir.
ÇAVUŞİN
     Bölgenin en eski yerlesim yerlerinden biri olan Çavusin, Göreme-Avanos yolu üzerinde, Göreme'ye 2 km uzakliktadir. Çavusin'deki Vaftizci Yahya adina yapilan kilise bölgeye hakim bir yerdedir. Muhtemelen V. yüzyilda yapilmis -boyanmis- oldugundan bölgenin en eski kilisesidir. Kapadokya'da pek görülmeyen genis avlusu son yillarda kayalarin kopmasi sonucu yikilmistir.

     Eski Çavusin vadisindeki harabeler, hiristiyan dervislerinin ve topluluklarinin yasadigi yerlerdi. Çavusin'in hemen yanindaki Güllüdere'de bes kilise bulunmaktadir. Vadinin yakinindaki Haçli Kilise ayni zamanda müslüman Araplarin akinlarina karsi savunma amaçli olarak da kullanilmistir.

     ÇAVUSIN (NICEPHORUS PHOCAS) KILISESI

     Göreme-Avanos yolu kenarinda, Göreme'ye 2.5 km uzakliktadir. Oldukça yüksek tek nefli, besik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yikilmistir. 964/965 yillarina tarihlenmektedir.

     Sahneleri: Tonozda müjde, ziyaret, bakireligin ispati, Misir'a kaçis, Yusuf'un ikinci rüyasi, Havarilerin Tanri yolunda görevlendirilmesi, üç müneccimin tapinmasi, masum çocuklarin katliami, Elizabeth'in takip edilisi, Zekeriya'nin öldürülmesi; bati duvarinda Yusuf ve Meryem deney sonrasi, Beytüllahim'e yolculuk, dogum, son yemek, ihanet, Isa'nin cehenneme inisi, vaftiz; kuzey duvarinda Isa Platus önünde, Isa Golgota yoluna, Isa çarmihta, Isa'nin ölümü; güney duvarinda Kudüs'e giris, Lazarus'un diriltilmesi, kör adamin iyilestirilmesi, Isa'nin çarmihtan indirilmesi, kadinlar bos mezar basinda; apsis duvarinda baskalasim resmedilmistir.
AVANOS
     ...Kör de bilir Avanos'un yolunu; Testi, bardak kırığından bellidir...
                                                                                     Abdullah Kılıç

     Şair, Avanos'u bu iki dizenin içine sığdırmış. Ancak birkaç sözcükten oluşan tarifi anlamak için arif olmaya gerek yok. Avanos'un özelliğini dünyaya en iyi tanıtan dizeler bunlar... Evet, gerçekten de eskilerin dediği gibi Orta Anadolu'nun orta yerinde, bir zamanlar Aksaray-Gülşehir- Kayseri kervan yolu üzerinde yer alan Avanos'u bulmak, bilmek o kadar zor değilmiş... Yüzyıllar ötesinden günümüze dek gelen çömlekçiliği ile ünlü bu tarihi beldenin taşlı topraklı yollarına dağılmış kırık testi, çömlek parçalarından nereye geldiğini herkes hemen anlarmış...

     Antik Halys'in yani binlerce yıldan beri gürül gürül akmaya devam eden Kızılırmak'ın ikiye böldüğü Avanos ilçesi, Ürgüp, Göreme gibi Kapadokya bölgesinin üç önemli turistik odak noktasından birini oluşturuyor... Nevşehir'in 18 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Avanos yakınlarındaki ünlü Çeç tümülüsü 32 metrelik yüksekliği ile Gordion, Nemrut, Karakuş gibi Anadolu'nun en büyük kral mezarlarından biri. "Nerede su varsa, orada yaşam ve medeniyet vardır" felsefesinden yola çıkarak, Avanos'un geçmiş tarihine baktığımızda, ilk yerleşim izlerinin Hititlere kadar uzandığına ve yöreye özgü çanak çömlekçiliğin de ilk defa Hititler tarafından başlatıldığına tanık oluyoruz.

     İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana dev bir yılan gibi kavis çizerek Orta ve Kuzey Anadolu bölgelerinin önemli bir kesimini bıkmadan usanmadan sulayıp Karadeniz'e dökülen, yüzyıllar önce Büyük İskender'in doğu seferinde Makedon ordularına yol gösteren Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak, Avanos yakınlarında suladığı tüflü, killi topraklar nedeniyle adına yakışır bir kızıllığa bürünüyor. Gene binlerce yıldan bu yana yatağı etrafında bırakmış olduğu kızıla kaçan killi, zengin çamurla testiden güvece; küpten çanağa kadar geniş bir yelpaze içine yayılan, yöreye özgü seramik, çanak çömlek işçiliğinin yapılmasına olanak sağlıyor. Dededen kalma tezgâhlarının başında, yıllardan beri durup dinlenmeden yoğurdukları çamura şekil vermeye devam eden ve her biri değme birer seramik sanatçısı olan Avanoslu çömlekçilerin maharetli parmaklarıyla yarattığı ürünler, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da büyük rağbet görüyor.

     Tarihi MÖ 2000'li yıllara kadar uzanan Avanos'un, Hititler döneminde Zu-Winasa, kimi tarihçilere göre de Nenassa olduğu varsayılan adları, yüzyıllar sonra Yunan ve Roma dönemlerinde Venessa adını alıyor. Bizans döneminde de Vanote'ye dönüşüyor. Daha sonraki yüzyıllarda ise Selçuklu Türkleriyle birlikte Selçuk ordusu kumandanlarından Evranos Bey'in adını aldığı öne sürülmekte. Evranos adı Osmanlı döneminde de Avanos olup çıkıyor.Tarihçi Strabo'nun MÖ 58-MS 25 yılları arasında kaleme aldığı "Coğrafya" adlı eserinde de naklettiği gibi Venessa, Kayseri (antik Mazaca) ve Kemerhisar (antik Tyana ya da Eusebia) yerleşim bölgelerinden sonra, gerek politik gerekse dini açıdan Kapadokya Krallığı sınırları içindeki üçüncü önemli merkezdi. Eserde ayrıca, buraya yerleşmiş olan tanrı Zeus ve Uranos kültünün varlığından da söz ediliyor.

     Ancak, Kapadokya'daki hemen bütün yerleşim bölgelerinde olduğu gibi Avanos ve çevresi de Roma zulmünden kaçıp, bölgeye yerleşen Hıristiyanlarla önem kazanıyor. Kapadokya bölgesinin en eski kiliselerinden olan Yamanlı Kilise, birkaç yıl önce AvanosBelediyesi'nin aldığı bir kararla, Vatikan'dan gelen temsilcilerin de bulunduğu bir törenle ibadete açılarak bölgeye gelen dini grupların hizmetine sunuldu.Avanos'un kazanmış olduğu önemli tarihi yapılardan biri de Saruhan Kervansarayı. Yapı 13. yüzyılda Selçuklular tarafından yörenin sarı tüf taşlarıyla inşa edilmiş. Ayrıca, bugün ilçe merkezinde yer alan ve yüzyıllardan beri ibadete açık tutulan Alaaddin Camii de Avanos'taki ikinci Selçuklu eseri olarak karşımıza çıkıyor. Nevşehir yönünden gelip, Kızılırmak üzerinde ilçeyi ikiye ayıran köprüye girildiği zaman, tam karşıda sarı tüf kayalar arkasında yükselen görkemli bir konak hemen göze çarpıyor. İlk sahibinin adıyla anılan Doktor Hacı Nuri Bey konağı, Avanos'un Orta Mahallesi'ndeki günümüze kalmış eski Avanos evlerinin en güzel örneklerinden biri.Yüzyılımızın başlarında yapılan konağın önünden geçip ilçe merkezine girildiğinde, hemen her bir tarafta göze çarpan çömlekçi atölyeleri ve halı mağazaları, Avanos'un geçmişinden günümüze uzanan renkli görüntüleri sergiliyor. Tüm Kapadokya bölgesinde olduğu gibi, ilçe çevresindeki bağ ve bahçelerde de çok kaliteli üzümler yetiştiriliyor. Avanos'ta ırmak kıyısında yer alan restoranlardan birine oturup Kapadokya üzümlerinden yapılan enfes bir yöre şarabı eşliğinde, Kızılırmak'ın ünlü yayın balığını yemek, şüphesiz Kapadokya seyahatinin en keyifli ve lezzetli anılarından birini oluşturacak.
UÇHİSAR

     Avanos'a 5 km, Paşabağlarına 1 km. uzaklıktaki Zelve, Aktepe'nin dik kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Zelve Ören Yeri, üç vadiden oluşmaktadır.

     Uçhisar, Göreme, Çavuşin'de olduğu gibi kaya oyma mekanlardaki trogloditik yaşamın ne zaman başladığı bilinmeyen Zelve, özellikle 9. ve 13. yüzyılda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olmuş; Yamaçların dibinde yeralan 'Direkli Kilise' Zelve'deki manastır hayatının ilk yıllarına aittir. Kilise süslemelerinde tercih edilen kabartma haçlar daha çok ikonoklastik düşünce ile yakından ilgilidir. ikonoklastik Dönem öncesine tarihlenen Balıklı, Üzümlü ve Geyikli Kiliseler vadinin en önemli kiliselerindendir.

     1952 yılına kadar iskan edilmiş vadide manastır ve kiliselerden başka yerleşim yerleri, iki vadiye açılan tünel, değirmen, Kapadokya tipik minarelerinden en güzeline sahip bir cami ve güvercinlikler bulunmaktadır.

     Balıklı ve Üzümlü Kiliseler
     Zelve'nin üçüncü vadisinde, bir manastıra ait doğal bir avlunun doğusundadır Giriş kısmı yıkılmış olan Üzümlü ve Balıklı Kilise'nin giriş kapısının üstünde tahtta oturan ve kucağında çocuk İsa bulunan Meryem tasviri yer alır. Kısmen yıkık tonozda daire içinde malta haçı taşıyan Melek Michael ve Gabriel tasviri bulunur.

     Girişin hemen sağında hücre şeklindeki 'Güney şapeli tek nefli, apsisli ve beşik tonozlu olup kenarlarda oturmaya yarayan platform bulunur. Apsisinde kırmızı çerçeve içinde ayakta duran, bir elinde kitap, diğer eliyle takdis eden İsa; apsis cephesi ise içi noktalı basit üçgen ve daire dizileriyle, tonozu ise çizilerek yapılmış Malta Haçı ve içiçe dairelerle süslenmiştir. şapel büyük olasılıkla 1 0.yüzyılda yapılmıştır.

PAŞABAĞI
     Göreme-Avanos yolunun sağında, yoldan 1 km. içeridedir. Eskiden 'Keşişler Vadisi' bugün 'Paşabağı' olarak adlandırılan bu alan, kendine özgü peribacalarıyla doludur. Çok gövdeli ve çok başlı olan bazı peribacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuştur.

     Üç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi bulunmaktadır. Dar bir baca biçiminde oyulan bir merdiven vasıtasıyla ulaşılabılen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemektedir. İçinde ocak, oturma ve 'yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları mevcuttur 5.yüzyılda Halep yakınlarında münzevi bir hayat sürdüren Aziz Simeon, mucizeler yarattığı söylentileri çıkınca, halkın aşırı ilgisinden kaçarak önce iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde daha sonra 15 m. yüksekliğinde bir sütun üzerinde yaşamaya başlar. Aziz Simeon, aşağıya sadece müritlerinin getirdiği az miktarda yiyecek ve içeceği almak için iner.

     Kapadokyalı keşişler ise bir sütun yerine hazır buldukları peribacalarını oyarak dünyevi hayattan uzaklaşırlar Peribacasını aşağıdan yukarı doğru oyarak 10-15 m. yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya yataklarda yatarlar.
KOZAKLI
     Nevşehir'in yaklaşık 100 km. kuzeyinde yer alan Kozaklı'nın eski adı Hamamorta'dır. Sağlık turizmi açısından önemli bir yere sahip Kozaklı kaplıcaları,Batı Alman Kaplıcalar Birliği sınıflamasına göre sodyumlu, kalsiyumlu, klorürlü olup A ve C grubu şifalı sular grubuna girmektedir.

     Kozaklı kaplıcalarından iltihabı olmayan romatizmal hastalıkların, kireçlenmelerin, cilt hastalıklarının, kemik, eklem ve kas hastalıklarının, kronik iltihaplı kadın hastalıklarının, damar sertliklerinin, mantar hastalıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar alındığı gözlenmiştir.
ÜRGÜP
     Nevşehir'in 20 km. doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios - Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.

     Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim, antik adı Tomissos olan Damsa Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı etekleridir. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma Dönemi'ne ait kaya mezarlardır.

     Bizans Döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkeziydi.

     11. yüzyılda Ürgüp, Selçukluların önemli kentleri Konya'ya ve Niğde'ye giden yolların üzerinde önemli bir kale konumundaydı. Bu döneme ait iki yapı kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbeleri'dir. Bir anne ve iki kızına ait olan ve 13. yüzyılda yaptırılan 'Altı Kapılı Türbe', altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır. Ürgüp'ün Temenni Tepesi'nde bulunan iki türbeden birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında 'Kılıçarslan Türbesi' olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan'a, diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat'a ait olabileceği düşünülmektedir. Ancak araştırmacılara göre bu olasılıklar oldukça zayıftır.

     1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir'e (Muşkara) taşıması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalır. Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında yazdığı Kamus-ül Alam adlı tarih ve coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp'te 70 cami, 5 kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtir.

     Aziz Théodore (Tağar) Kilisesi
     Ürgüp-Kayseri yolunda 8.km. sonra sağa dönülüp 8 km. daha gidildiğinde Ürgüp ilçesinin Yeşilöz köyüne ulaşılır. Buradaki kilise 'T' planlı, merkezi kubbelidir. (Kubbe çöktüğünden camla kapatılmıştır.) Üst katta bulunan galeriye bir merdiven vasıtasıyla çıkılmaktadır. Bu nedenle Kapadokya kiliseleri içinde tek örnektir. Genelde resimleri iyi korunmuş olan kiliseyi üç sanatçı kendi stillerine göre farklı zamanlarda süslemişlerdir. Aziz Theodore adına yapılmış olan Tağar Kilisesi, 11-13. yüzyıllara tarihlenmektedir.

     Sahneler: Deesis, Müjde, Doğum, Peygamberlerin görünümü, Havarileri görünümü, İsa çarmıhta, Melekler Gabriel ve Michael, madalyonlar içinde aziz tasvirleri.

     Pancarlık Kilisesi
     Ortahisar kasabasının güneyinde, Ürgüp-Mustafapaşa yolunun sağındaki Pancarlık vadisindedir. Düz tavanlı tek nefli ve tek apsislidir. Kilisedeki duvar resimleri daha çok yeşil zeminlidir ve oldukça iyi korunmuştur. İlk bakışta kiliseyi iki farklı sanatçının farklı zamanlarda boyadığı düşünülse de sahneler ve tüm yazılar ayrı ayrı incelendiğinde aynı sanatçı tarafından süslendiği anlaşılmaktadır. Zengin İncil konularını içeren kilisede sahneler frizler halinde birbirini takip etmekte,frizin her iki yanını madalyonlar içinde aziz tasvirleri sınırlamaktadır. Pancarlı Kilisesi 11. yüzyılın ilkyarısına tarihlenmektedir.
ORTAHİSAR
     Nevşehir-Ürgüp karayolu üzerinde, Ürgüp'e 6 km. uzaklıktadır. Ortahisar Kalesi hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan kaya depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon saklanmaktadır.

     Ortahisar vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise, Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı'dır.

     Üzümlü Kilise
     Ortahisar kasabasının batısındaki Kızılçukur vadisinin hemen başında yoldan yaklaşık 1 km. uzaklıktadır. Üzümlü Kilise'nin bulunduğu peribacası, keşişlerin yaşadığı bir manastır kompleksi gibi oyulmuştur. Peribacasının alt kısmında kilise, üst kısımda ise -duvarları kısmen yıkıldığından dışarıdan rahatça görülebilen-tavanında kabartma haç bulunan bir mekan yeralır.

     Kilise, tek apsisli, tek nefli ve kare planlıdır. Nefin arka kısmında mezar nişi bulunmaktadır. Kilise'nin ithaf yazısında Stylite Nichitas'a ait bir yazıt bulunduğundan dolayı bu kilise "Aziz Nichitas Kilisesi" olarak da anılmaktadır. Düz tavanlı nef oldukça zengin bir bezeme ile dekore edilmiştir. Portakal renkli zemin üzerine daire ve dörtgenlerden oluşan haç motifi, etrafında üzüm salkımları ve geometrik motifler resmedilmiştir. Bordür ise içinde malta haçı bulunan madalyonlarla süslüdür. Kesin olmamakla birlikte 8. ya da 9. yüzyıla ait olabileceği düşünülmektedir.

     Sahneleri: Apsiste tahtta oturan Meryem ve kucağında çocuk İsa, yanlarda ise Melekler Gabriel ve Michael, nefin kuzey ve güneyinde sütunlar arasında 12 havari ve doktor azizler
UÇHİSAR
     Uçhisar Kalesi'nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktasıdır. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır. Odaların girişlerinde ise -tıpkı yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi giriş ve çıkış kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunmaktadır. Çok katlı bir özelliğe sahip olan Kale'nin bazı mekanları bugün yer yer göçtüğünden dolayı tüm mekanlara ulaşmak ne yazık ki mümkün olamamaktadır.
Uçhisar'ın doğu, batı ve kuzeyinde yer alan bazı peribacaları Roma Dönemi'nde mezarlık amacıyla oyulmuştur. Girişleri genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yatırıldığı klineler bulunmaktadır. Gerek Kale'nin eteklerinde gerekse Kale'de çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit edilebilmiştir. Bunun nedeni belki de çok sayıda kilise ve manastıra sahip olan Göreme'nin Uçhisar'a yakın olmasındandır, Kale'nin zirvesindeki Bizans Dönemi'ne ait basit kaya mezarlar ise oldukça tahrip olduklarından ve soyulduklarından pek özellik arzetmezler.

     Uçhisar Kalesi'nde Ortahisar ve Ürgüp'teki (Başhisar) gibi kalesi olan yerleşimlerle savunma amacıyla çevreye uzanan uzun tünellerden bahsedilmektedir. Fakat bu tüneller yer yer göçtüklerinden dolayı bugün esrarını hala korumaktadır.

     Kale ve çevresindeki peribacalarına ve yamaçlara mezarların dışında çok sayıda güvercinlikler de inşa edilmişti. Güvercin gübresinin tarımda verimi arttırdığını bilen Uçhisarlılar peribacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına güvercinlikler oyarak veya inşa ederek tarımda verimlilik sorununu çözmeye çalışmışlardır.
HACIBEKTAŞ
     Nevşehir'e sadece 46 kilometre uzaklıkta bulunan Hacıbektaş, ilk bakışta Orta Anadolu'nun herhangi bir kasabasından farksız görünebilir ziyaretçilerine. Hele Ankara'dan yola koyulmuşsanız, Kapadokya'yı, Ihlara Vadisi'ni, yeraltı şehirlerini bir an önce görebilmenin heyecanıyla, farkında bile olmadan geçip gidebilirsiniz. Oysa Avanos yoluna devam etmeden, hiç olmazsa bir iki saat kalıp küçük kasabanın orta yerindeki dergâh müzesini şöyle bir dolaştığınızda, İslam uygarlığı tarihinde varolmuş heterodoks inanç akımlarından biri olan Aleviliğin, en önemli merkezini görme şansını yakalayabilirsiniz. Üstelik onu bugünlerde ziyaret ederseniz, Uluslararası Anma Törenleri'ni izleyip yaşayan geleneğe dair bir fikir de edinebilirsiniz.

     Anadolu Alevilerinin kutsal bildiği kasaba, her yıl 16-17-18 Ağustos tarihlerinde on binlerce insan tarafından ziyaret edilmektedir. Sadece Anadolu insanı mı? Bulgaristan'dan Arnavutluk'a kadar uzanan geniş Balkan coğrafyasında yaşayan ve Hacı Bektaş Veli'ye saygıyla bağlı toplulukların da gözbebeğidir ilçe. Bu ilgi, Hacı Bektaş Veli'nin barış ve hoşgörüyü vurgulayan evrensel öğretisinin, günümüzdeki yaygınlığını göstermektedir. Üç gün süren törenler boyunca Bulgaristan'ın Deliorman köylülerini ya da Arnavutluk'tan gelen konukları, Isparta'dan, Tokat'tan, Tunceli'den, Mersin'den, Antalya'dan ya da Erzincan'dan gelen insanlarla yanyana görebilirsiniz. Farklı yörelerden semah ekipleri, rengarenk kıyafetler içerisinde her biri ayrı bir kültürel zenginliğe işaret eden kutsal danslarını sergilerken, halk ozanlığı geleneğinin son temsilcileri sahneyi, modern tiyatro toplulukları ve müzik gruplarıyla paylaşır; küçük ilçe üç gün boyunca kitap ve hediyelik eşya standlarıyla tam bir festival havasına bürünür. Hacı Bektaş Veli'nin yaşam öyküsü ile ilgili söyleyebileceklerimiz, ölümünden birkaç asır sonra bir derviş tarafından kaleme alınan Velayetname'den aktarabileceğimiz gerçeküstü söylencelerle sınırlı. Hz. Ali'nin soyundan geldiğine inanılan Hacı Bektaş Veli'nin doğum tarihi konusunda farklı yaklaşımlar öne sürülmektedir. Kimi kaynaklar 1209, kimileri ise 1247'de doğduğunu belirtmektedir. Velayetname'de, Ahmed Yesevi'nin halifelerinden Lokman Perende'nin öğrencisi olduğu, daha sonra Anadolu'ya geldiği anlatılır. Sulucakarahöyük'e yerleşen Hacı Bektaş Veli, insanların yüreğine hitab eden, kavgayı değil dostluğu, alçakgönüllülüğü öğütleyen Alevi-Bektaşi öğretisini yaymaya başlar.

     Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi
     İçinde Hacı Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan Türbeleri'nin bulunduğu külliyede; cami, çamaşırhane, hamam, aş evi, konuk evi ve çeşmeler yer alır.

     Müze olarak ziyarete açılan külliye birbiri ardına sıralanan üç avludan ibarettir.

     Avlu (Nadar Avlusu): Büyük, kemerli bir kapı ile avluya girilir. Hemen sağda 1902 yılında inşa edilmiş 'Üçler Çeşmesi" yer alir. Aynı avlu içinde çamaşırhane ve hamam da bulunmaktadır.
Avlu (Dergah Avlusu): Buraya 'Üçler Kapısı 'olarak adlandırılan bir kapı vasıtasıyla girilir. Kapının hemen sağındaki Çeşme 1554 tarihinde yaptırılmıştır, 1875 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kızı tarafından Mısır'dan gönderilen arslan heykelinin yerleştirilmesinden sonra 'Aslanlı Çeşme' adını almıştır. Bu avluda Osmanlı Sultanı II. Mahmut zamanında yaptırılan bir Cami, dergaha gelen misafir ve yolcuların karşılandığı Konuk Evi ve Aş Evi yeralır. Meydan Evi'nin bitişiğindeki Kiler Evi'nin alt katında dergahın kıymetli eşyaları ve yiyecekleri depo edilmiştir.
Avlu (Hazret Avlusu): Altılar kapısından girilir. Girişte hasbahçe, sağ tarafta derviş ve baba mezarları bulunur. Karşı tarafta Selçuklu mimarisi özelliklerini arzeden ve Orhan Gazi zamanında yaptırılan Hacı Bektaş Veli Türbesi yer almaktadır. Türbeye Selçuklu motiflerinden oluşan mermer bir kapıdan girilmektedir. Hacı Bektaş'ın inzivaya çekildiği Çilehane ve Kırklar Meydanı bu bölümdedir.

     Hacı Bektaş'ın yeşil sandukalı türbesi, çeşitli şamdanlarla donatılmış, kalem işi süslemeler ve yazı motifleriyle süslenmiştir.

     Kırklar Meydanı'nın doğusunda Horasan Erleri'nin mezarları, batı tarafta çelebilere ait olduğu söylenen mezarlar ile Güvenç Abdal'ın Türbesi bulunmaktadır. Hazret Avlusu'nun sağında l5l9 yılında yaptırılan Hacı Bektaş'tan sonra gelen Balım Sultan Türbesi yer alır.
MUSTAFAPAŞA
     Ürgüp'ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20. yüzyılın başlarına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliği gösterirler.

     Mustafapaşa'nın batısında yer alan Gömede Vadisi jeomorfologik açıdan Ihlara Vadisi'nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi'nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir. Mustafapaşa'daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Konstantinos-Helena Kilisesi, Manastır Vadisi Kiliseleri ve Gömede Vadisi'nde Alakara Kilise ve Aziz Basil şapeli'dir.

     Ayrıca Osmanlı Dönemi'nde inşa edilmiş güzel taş ve ağaç işçiliği gösteren bir de kervansaray bulunmaktadır.

     Aziz Basil Şapeli
     Mustafapaşa kasabasının yaklaşık 2km. batısında, Gömede vadisinin batı yakasındadır. İki apsisli, dikdörtgen planlı ve düz tavanlı 2 nefli şapel,iki sütunla desteklidir. Batı nefinin duvarlarında üzeri kırmızı aşı boyası ile süslü yarı kabartma sütunlar ve aralarında nişler yeralır. Doğudaki nef ise oldukça zengin geometrik ve bitkisel motiflerle dekore edilmiştir. Gömede Vadisi'ne bakan, kısmen yıkılmış kapı sı olan bu nefin yanında kilise banisine ait olabilecek bir mezar bulunmaktadır.

     Doğu nefin apsisi her birinde bir patriğin adı yazılı, etrafı palmetlerle çevreli üç malta haçı ile süslüdür. Tasvirlerin yerine isimleri yazılı bu üç malta haçlarından ortadaki İbrahim Peygamberi, diğerleri İsaac ve Yakup'u temsil etmektedir. Araştırmacılar bu malta haçlarının cenneti ya da Golgota'daki 3 haçı sembolize ettiğini belirtmektedirler. Tavandaki büyük boyutta, etrafı geometrik ve bitkisel motiflerle boyalı haç, kornişte yer alan yazıta göre Aziz Konstantinos'u simgelemektedir.

     İkonoklastik düşünce ile ilgili bu motiflerin yanı sıra apsisin ön cephesine iki önemli aziz, Aziz Basil ve Nazianus'lu Aziz Gregorios resmedilmiştir. Aziz Basil şapeli, bazı araştırmacılara göre İkonoklastik Dönem'e (726-843) ya da daha geç döneme tarihlenmektedir.
IHLARA VADİSİ
     Aksaraya 40km. uzaklıktadır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun, 11.km.'sinden sapılarak gidilir. Hasandağı'ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.'dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır.Ihlara vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri, savaş ve istila gibi olağanüstü zamanlarda ise gizlenme ve korunma yeri olmuştur. Ihlara vadisi kiliselerindeki süslemeler 6.yüzyılda başlayarak 13.yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.Vadi boyunca yer alan kiliseler iki gruba ayrılabilir. Ihlara'ya yakın olan kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından uzak, doğu etkisi taşırlar. Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans tipi duvar resimleri ile süslüdür. Ihlara Bölgesi'nde Bizans Dönemi'ne ait bilinen kitabelerin sayısı oldukça azdır. Belisırma köyüne 500 m. uzaklıktaki Aziz Georgios (Kırkdamaltı) Kilisesi'nde Selçuklu Sultanı II. Mesud (1282-1305) ve Bizans imparatoru II. Andronikos'un adlarını içeren 13. yüzyıla ait fresk üzerine yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe bölgeyi ellerinde bulunduran Selçukluların hoşgörülü yönetiminin varlığını kanıtlamaktadır. Ihlara Vadisi'nde yer alan ve resimleri en iyi korunmuş olan kiliseler Ağaçaltı, Pürenliseki, Kokar, Yılanlı ve Kırkdamaltı Kiliseleridir.

     Önemli kiliseler Ihlara vadisinden Belisırma vadisine kadar:

     Eğritaş Kilise (Church with Crooked Stone)
     Kokar Kilise (Church of Sweet Smell)
     Pürenli Seki Kilisesi (Church with the Terrace)
     Ağaçaltı Kilise (Church under the Tree)
     Sümbüllü Kilise (Hyacinth Church)
     Yılanlı Kilise (Church with Snake)
     Karagedik Kilise (Church with Black Collar)
     Kırk Damaltı Kilisesi (Church of St. George)
     Bahattin Kilise (Bahattin's Granary Church)
     Direkli Kilise (Pillard Church)
     Ala Kilise (Mottled Church)

 

 

KEMERHİSAR İÇMECELERİ :Bilgi ve Rezervasyon :Tel: 0 388 329 24 04 ; Fax: 0388 329 32 86  Bilgi İçin Kemerhisar İçmeleri Link ine giriniz.

  Ekim 2001 Tarihinden bugune kadar kisi ziyaret etmistir

Baslangic Sayfasi  | Favorilere Ekle | E-mail