1.
GİRİŞ
Asma,
dünya üzerinde kültürü yapılan
en eski meyve türlerinden birisidir. Yeryüzünde
bağcılığın tarihçesi
M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır.
Asmanın anavatanı Anadolu’yu
da içine alan ve Küçük Asya denilen
bölgedir.
Bu bölge Kafkasya’yı da
kapsamaktadır.
Asma,
diğer meyvelerle kıyaslandığında
en fazla çeşide sahip olan türlerden
biridir. Dünyada 10.000’nin üzerinde
üzüm çeşidi olduğu tahmin
edilmektedir. Yurdumuz ise asmanın
anavatanı olması nedeniyle
1200’ün üzerinde üzüm çeşidine
sahiptir. Fakat bunlardan ancak 50-60
kadarının ekonomik önemi olup,
geniş çapta yetiştirilmektedir.
Dünyada
bağcılığın yapıldığı
alanlar kuzey yarımkürede 20-52. , güney
yarımkürede 20-40. enlem dereceleri
arasında kalmaktadır. Ekvatora
yaklaştıkça bağcılık
ancak yüksek yaylalarda yapılabilmektedir.
Bağcılığın kuzey
sınırını oluşturan
yörelerde ise özellikle güney yamaçlarda
ve nehir kenarlarında yapılabilmektedir
(1).
Anadolu,
asmanın anavatanı olarak bilinen
bölgeler içerisinde yer alan, hem çeşit
zenginliğine, hem de geniş bağ
alanlarına ve üzüm üretimine sahip
dünya üzerindeki önemli bağcılık
merkezlerinden birisidir. Asma ise; üzüm
verimi bakımından ekonomik, çeşit
zenginliği ile de genetik materyal açısından
yurdumuzun önemli bir bitkisidir (2, 3).
Bu tarım dalı bu nedenlerle
Anadolu’da yaşayan insan
topluluklarının binlerce yıldır
baş uğraşlarından biri
olmuş ve olmaya devam etmektedir.
1998 yılı verilerine göre; bağ
alanımız 541.000 ha., yılık
üretimimiz ise 3.600.000 tondur (4). Bağcılığımız
bu değerleriyle Rusya hariç dünyada
alan bakımından 4., üretim bakımından
ise 5. sıradadır. Ülkemizde en
geniş bağ alanlarına Ege bölgesi
sahiptir (157.000 ha ). Bu bölgeyi
109.000 ha ile ikinci sırada Akdeniz
bölgesi izlemektedir. Bölgeler arasında
birim alandan elde edilen verim oldukça
farklıdır. Yurdumuzda en verimli
bağlar Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde
yer almaktadır. Ülke geneli esas alındığında
dekara verim 650 kg kadardır. Fakat
iyi bakımlı bölgelerde 4.000
kg/da üzüm alan bağlar da mevcuttur
(1).
Üzüm,
yüksek şeker içeriğinden dolayı,
kalori değeri yüksek bir besin
maddesidir. Ayrıca mineral
maddelerden kalsiyum, potasyum, sodyum ve
demir yönünden zengin olduğu gibi
bazı vitaminler (A, B1, B2,
Niacin ve C vitaminleri) yönünden de önemli
bir kaynak olarak kabul edilmektedir.
Ancak üzümün beslenme değerini oluşturan
maddelerin niteliği ve miktarı,
taze veya işleme sonucunda dönüştüğü
mamul ürüne bağlı olarak değişmektedir.
Yaş üzüm ile karşılaştırıldıklarında,
kuru üzüm ve pekmez, daha az su içerdiklerinden
daha yüksek kalorili, demir ve kalsiyum
mineralleri bakımından daha
zengindirler. Kurutma ve üzüm suyuna işleme
sırasında, özellikle A ve C
vitaminlerinde önemli kayıplar
meydana gelmektedir (5, 6). Verilen besin
değerleri ile ilişkili olarak
üzüm,
bazı karaciğer hastalıkları
ile kansızlığın
tedavisinde etkilidir. Yüksek tansiyonu
kontrol altında tutar. Ayrıca içerdiği
meyve asitleri ve lifli yapısı
ile mideye zarar vermeden böbrek ve
barsak sisteminin çalışmasını
düzenler, kanın temizlenmesine yardımcı
olur. Yüksek kalori içeriğine karşın,
çok düşük miktarlarda yağ ve
protein içerdiğinden ideal bir diyet
besinidir (7, 8).
Asma
çok yıllık bir bitki olup,
ekonomik ömrü bakım şartlarına
göre değişmekle birlikte 40-50
yıl civarındadır. Bu derece
uzun bir verim yaşına sahip olan
bir bağın tesisinde, yer seçiminden
fidan dikinceye kadar pek çok konuda
oldukça dikkatli davranmak ve tesisi
tekniğine uygun olarak oluşturmak
şarttır. Bu şekilde yapılan
planlamalar sonucu kurulan bağların
verimliliği yüksek ve ekonomik ömrü
de uzun olacaktır. Aksi halde çok
defa başlangıçta tesis aşamasında
yapılan hataların sonradan düzeltilmesi
mümkün olmamakta, kısa ömürlü ve
verimsiz bağ alanları ortaya çıkmaktadır.
Bağ tesisinde temel şart bölgenin
iklim ve toprak faktörleri ile asmanın
çok iyi uyum içinde olmasını
sağlamaktır (9).
Türkiye
tarımında önemli bir yere sahip
olan bağcılık, günümüzde
üretimden yetiştirmeye, yetiştirmeden
pazarlamaya kadar geçen süreç içerisinde
birçok sorunlarla karşı karşıyadır.
Bu sorunlar içerisinde birim alandan alınan
ürün miktarı ve kalite düşüklüğü
ile ilgili problemler önemli bir yer
tutmaktadır. Bağcılıkta
verimlilik, birim alanda bulunan omca sayısı
yanında, omca üzerinde meydana gelen
salkım ve tanelerin sayısı
ve büyüklüğü ile de yakından
ilişkilidir. Ancak bu özellikler çeşit,
anaç, kültürel uygulamalar ve çevre koşulları
gibi birçok iç ve dış faktör
tarafından etkilenmektedir (10).
Verimlilikte etkili faktörlerden birisi
de çeşitlerin döllenme biyolojileri
ile ilgili özelliklerdir. Verim ve kalite
üzerine; ekolojik faktörler, anaç ve çeşit,
terbiye, budama, sulama, gübreleme,
toprak işleme, hastalık ve
zararlılar, büyümeyi düzenleyici
maddeler kullanımı vb. gibi faktörler
etkili olmaktadır.
2.
KALİTEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
2.1.
EKOLOJİK FAKTÖRLER
Bağ
tesis edilecek arazinin seçiminde öncelikle
iklim, toprak, mevki, yön ile kültür
durumu üzerinde önemle durmak gerekir.
Bu konuda bölgenin çok yıllık
meteorolojik kayıtlarını
inceleyerek, bunların asmanın
isteklerine uygun olup olmadığını
araştırmak, sınırlayıcı
uç değerleri dikkate almak başlangıç
kabul edilebilir. Bu kayıtlar sıcaklık,
güneşlenme, yağış ve
hava nemi, don ve rüzgar değerleri
ile bunların yıl içindeki değişimleridir.
Asma
gelişme devresi oldukça uzun olan
bir bitkidir. Günlük sıcaklık
ortalaması +10 derecenin üstüne ulaştığında
gelişmeye başlar, sonbaharda sıcaklık
ortalaması bu değerin altına
düşünceye kadar gelişmesini sürdürür.
Her üzüm çeşidinin meyvelerini tam
olarak olgunlaştırabilmesi için
belli bir sıcaklık toplamına
ihtiyaç vardır. Örneğin
Sultani Çekirdeksiz için tam olgunlaşma
diyebileceğimiz 23 Balling derecesine
ulaşıncaya kadar 10 derecenin üzerinde
1650 derecelik sıcaklık toplamına
gereksinme bulunmaktadır. Bu çeşitlere
göre değişir. Genelde erkenci
çeşitlerde 1600-2000 derece, geççi
çeşitlerde ise 3000 derece ve daha
fazla sıcaklık toplamı
olgunlaşma için yeterli olmaktadır.
Tesis yerinde çeşitlerin
mahsullerini istenen zamanda olgunlaştırabilecek
sıcaklık toplamlarını
bulmaları bu bakımdan
gereklidir.
Yurdumuzdaki bağ bölgelerinde yetiştirilen
çeşitler açısından bu
konuda herhangi bir sorun yoktur, sıcaklık
toplamı yeterlidir. Sadece aynı
çeşit, sıcak bölgelerde serin
yerlere göre doğal olarak daha erken
olgunlaşacaktır (9).
İkinci
iklim faktörü güneşlenmedir. Bol
ışık; asma gelişmesi,
fotosentez ve tanedeki renk oluşumu için
gerekli olduğundan güneş
ışınlarının daha
dik geldiği güney veya güneybatı
yönlerine meyilli yerlerde kurulan bağlar
güneşten daha fazla yararlanırlar.
Çabuk ısınan ve sıcak olan
böyle mevkilerde üzüm kalitesi daha iyi
olur. Genel olarak asmanın bir
vegetasyon periyodunda 1300 saatlik güneşlenmeye
ihtiyacı vardır.
Yer
seçiminde en önemli meteorolojik faktörlerden
birisi de yağış ve yıl
içindeki dağılımıdır.
Genelde asma, bazı yüzlek köklü
anaçlar dışında, kökleri
derine giden bir bitkidir ve bu nedenle yağışı
az olan yerlerde de yetiştirilebilir.
Yılık yağış
ortalaması 500 mm. olan bölgelerde
sulama olmaksızın bağcılık
yapılabilir. Yalnız toplam yağış
miktarı kadar bunun yıl içindeki
dağılımı da bağcılık
açısından önemlidir. Kışın
ve ilkbahar başlarında gelişme
devresindeki yağışlar asma
için çok yararlıdır. İlkbahar
sonu ile yaz başındaki yağışların
olumlu etkilerinin yanında mücadele
gerektirici sorunlar yaratacağı
da unutulmamalıdır. Ayrıca
hasada yakın tarihlerdeki yağışın
veya sulamanın olgunluğu
geciktirici etkisi olmakta, hatta taneleri
çatlatabilmektedir. Bunun dışında
yağış çiçeklenme
devresinde, meyve tutumuna engel olur,
olgunluk zamanında ise meyve çürüklüğüne
neden olabilir. Yine kurutmalık üzüm
yetiştiriciliği yapılan yörelerde
üzüm kurutma periyodunda günlerin yağışsız
geçmesi gerekmektedir. Sonuç olarak ben
düşmeden, hasat ve kurutma sonuna
kadar geçen devresi yağışsız
olan bölgelerde bağcılık (özellikle
Çekirdeksiz üzüm yetiştiriciliği)
daha sağlıklı olarak yapılabilir
(9, 11).
Bağcılığı
sınırlayan ekolojik faktörlerden
en önemlisi geç ilkbahar ile erken
sonbahar donlarıdır. Özellikle
vegetasyon süresi uzun anaç veya çeşitler
ile çalışırken o yörenin
don faktörü iyi incelenmelidir. Yeşil
aksam, -1 derecenin altındaki sıcaklıklardan
zarar gördüğünden, uyanma ve sürme
devresine gelen ve sık sık
tekrarlayan geç ilkbahar donları
belirli yerlerde bağcılığı
kısıtlayabilmekte, ancak bazı
önlemlerle bağcılık yapılabilmektedir.
Yine sonbaharda erken gelen donlar da iyi
odunlaşmaya mani olarak genç
omcalarda kurumalara neden olabilmektedir.
Bunun dışında kışı
çok sert geçen, sıcaklığın
–20 derece gibi değerlere düştüğü
yerlerde omcalar soğuktan şiddetli
zarar görürler.
Bağcılığı
etkileyen diğer iklim faktörleride
esiş, şiddet ve yönleri ile
rüzgarlar,
yer ve yön, denize yakınlık ve
yüksekliktir. Rüzgarlardan korunmuş
yerlerde bağcılık her zaman
daha uygundur. Bağcılık açısından
en olumsuz rüzgarlar ilkbaharda kuzeyden
gelen, sıcaklığı düşüren
ve genç sürgünlerde kırılmalara
yol açan bahar rüzgarlarıdır.
Yine ilkbaharda esen nemli lodos rüzgarı
hastalık (mildiyö ve külleme) yapıcı
etkilere sahiptir. Hasada yakın
kuvvetli rüzgarlar özellikle sofralık
üzüm yetiştiriciliği yapılan
bölgelerde tanelerin yaralanmasına,
ürün ve kalite kaybına neden olur.
Yine seçilen ve yetiştirilmesi düşünülen
üzüm çeşidi ile de ilişkili
olarak, yer ve yön konusuna da dikkat
edilmesi gerekmektedir. Denize yakın
güney yamaçlar erkenci sofralık üzüm
yetiştiriciliği için çok
uygundurlar.
Arazi
seçiminde toprak, iklimden sonra ikinci
ana faktördür. Çünkü flokseranın
hızla yayılmasıyla aşılı
fidanlarla çalışılan
modern bağcılığa geçilmesi
sonucu kullanılacak olan Amerikan
Asma Anaçları toprak yönünden
oldukça seçicidir. Bağ kurulacak
araziye uygun anaç seçimi ve uzun süre
en yüksek verimin alınması için
arazinin çeşitli yer ve
derinliklerinden toprak örnekleri alınıp
analiz edilmesi, sonuçta buna göre karar
verilmesi şarttır. Bu, bağ
tesisinde ilk ve temel kuraldır.
Genel olarak bağcılık
belirli su tutma kapasitesine sahip,
derin,
tuzluluk ve tabansuyu yüksekliği
(50-60 cm.den az) gibi ağır
problemleri olmayan her tür toprakta yapılabilir.
Anaç seçimi yönüyle yapılacak
olan toprak tahlillerinde özellikle aktif
ve toplam kireç miktarı, bünyesi,
PH’sı, tuzluluk problemi olup olmadığı,
tabansuyu seviyesi ve yıl içindeki
hareketi, toprak kalınlığı,
taşlılık durumu incelenir.
Yine arazinin nematod ile bulaşık
olması dayanıklı anaçların
kullanımını
gerektirmektedir. Toprak tahlili kadar, eğer
sulama yapılacaksa sulama yapacağımız
suyun da tahlili önemlidir (12, 13).
Bir
arazinin bağcılığa
uygun olup olmadığını
anlamak için onun yalnız fiziksel ve
kimyasal özelliklerini belirlemekle
kalmayıp, arazinin o zamana kadar geçirdiği
kültür durumunu da incelemek gerekir. Bağcılığa
en uygun toprak, üzerinde hiç bağcılık
yapılmamış yeni açmalarla,
eskiden bağ olup da uzun süre boş
bırakılmış yerlerdir.
Uzun yıllar bağ bulunan bir
araziye hiç ara vermeden söküp hemen
tekrar yeni tesis kurmamak gerekir. Çünkü
toprakta asmaya karşı yavaş
yavaş bir yorgunluk oluşmaktadır.
Toprak yorgunluğu denilen bu olayda
asmanın sürme gücü azalır, kökleri
iyi gelişemez, sonuçta asmada bir
durgunluk belirir ve kurur. Bağcılıkta
toprak yorgunluğunu gidermek için, söküm
sonrası arazi 4-5 yıl nadasa bırakılarak
dinlendirilmeli veya tek yıllık
özellikle azot ve organik madde arttırıcı
baklagil tarımı ile münavebe
uygulanmalıdır. Ancak bundan
sonra bu araziye yeniden bağ
kurulabilir. Asma için en uygun topraklar
tınlı topraklardır. Tınlı
toprak içinde %35-45 kum, %35-40 silt
(mil), %5 organik madde ve %10-25 oranında
kil bulunduran topraktır (2).
2.2. ANAÇ VE ÇEŞİT SEÇİMİ
Bağ
tesisinde en önemli aşamalardan
birisini de anaç ve çeşit seçimi
oluşturmaktadır. Çünkü
tesisin uzun ömürlü ve ekonomik bir yatırım
olması buna bağlıdır.
Başlangıçta anaç ve çeşit,
ne kadar isabetli ve uygun seçilirse başarı
oranı da o kadar fazla olur. Bu seçimin,
yörenin iklim ve toprak şartlarını
gözönünde tutarak büyük bir dikkatle
yapılması gerekir.
Günümüzde
değişik toprak tiplerine adapte
olabilen, kurağa, kirece, tuzluluğa,
flokseraya ve nematodlara dayanıklıkları
ile yerli asmalarla uyuşmaları
farklı olan bir çok anaç çeşidi
bulunmaktadır. Örneğin Vitis
berlandieri Amerikan Asma türünün
özellikleri; floksera, mildiyö ve siyah çürüklüğe
çok dayanıklı, kuraklığa
ise dayanıklı bir türdür. En
olumsuz özelliği köklenmesinin zor
olması (%5) ve soğuğa orta
derecede dayanmasıdır. Ayrıca
kireç içeriği yüksek topraklarda
ve kumlu topraklarda kuvvetli gelişir.
Yeni anaçların elde edilmesi yönündeki
çalışmalar devam etmektedir.
Kurulacak bağın uzun ömürlü
oluşu, asmanın verimliliği
ve mahsulünü olgunlaştırması
anacın uygun seçilmesine bağlıdır.
En uygun anaç seçimi toprak analizleri
sonucu ile arazinin yapısı ve kültürel
durumu incelenerek yapılmaktadır
(14).
Anaç
seçimi kadar çeşit seçimi de
tesiste önemli aşamalardan
birisidir.
Uygun olmayan çeşit seçimi
durumunda, sonraki dönemlerde çeşidin
değiştirilmesi gerekebilir. Bu
da para ve zaman kaybı demektir. Kültür
asmasının anavatanı içinde
yer alan ülkemizde pek çok çeşit
bulunmakla birlikte bunlardan çoğunun
ekonomik değeri yoktur. Seçimde özellikle
bölgeye iyi adapte olmuş veya adapte
olabilecek ekonomik çeşitler üzerinde
durulmalıdır. Öncelikle çeşidin,
yöre iklimine uygun olması gerekir.
Sıcaklık toplamının düşük
olduğu yörelerde geççi çeşitlerle
çalışıldığında
üzümler olgunlaşmaz, sonbaharın
ilk donlarından zarara uğrayabilirler.
Genel olarak sıcak bölgelerde
erkenci, serin ve kuzey bölgelerde geççi
çeşitler tercih edilmelidir. Bu
konuda toprak yapısıda
belirleyicidir. Sıcak bölgelerdeki
verimli taban topraklarında kurutmalık
çeşitler tercih edilirken, serin bölgelerdeki
kıraç ve fakir topraklarda kalitenin
önem taşıdığı
sofralık veya şaraplık çeşitlere
öncelik verilmelidir.
Bağ
kurmak için seçilecek üzüm çeşitlerinde
şu özellikler aranmalıdır:
1-Seçilen
çeşit iklim istekleri yönünden
yörenin iklimine uygun olmalı,
2-Yörede
ekonomik olarak tercih edilen çeşitler
olmalı,
3-Seçilen
çeşit, üretim amacına uygun
olmalı (sofralık, şaraplık,
şıralık ve kurutmalık)
4-Döllenme
biyolojisi yönünden seçilen çeşitler
birbirine uygun olmalıdır,
5-Bir
bağ, kendine verimli üzüm çeşitleriyle
kurulduğu zaman her çeşit
ayrı ayrı parseller halinde
dikilmelidir. Çünkü her çeşidin
budanması, gübre ihtiyacı,
hastalıklara dayanımı ve
hasadı birbirinden farklıdır.
Bağ
kurarken salkımda yeknesak bir tane
tutumunu sağlamak için seçilen çeşitlerin
döllenme biyolojisi açısından
çiçek yapılarının iyi
bilinmesi gerekir. Çavuş, Tahannebi,
Hönüsü ve Karagevrek gibi morfolojik
erdişi fizyolojik dişi çiçek
yapısına sahip olan çeşitler
seçildiği zaman (bunlar kendine kısır
olduğundan) mutlaka en uygun dölleyici
(babalık) çeşitlerinde seçilerek
birlikte belli oranda dikilmesi gerekir.
Dölleyici
çeşit (babalık) seçiminde
dikkat edilecek noktalar şunlardır:
1-
Dölleyicinin bol çiçek tozu oluşturması
ve çiçek tozlarının çimlenme
oranının yüksek
olması gerekir.
2-
Dölleyici çeşitle, ana çeşidin
çiçeklenme dönemlerinin birbirine uyması
gerekir.
3-
Dölleyici çeşidin çiçeklenme döneminin
uzun olması gerekir.
4-
İki çeşit arasında döllenmede
kısırlık olmamalıdır.
5-
Dölleyici çeşidinde o bölge için
ekonomik öneme sahip bir çeşit
olması gerekir.
Çeşit
seçiminde en önemli belirleyicilerden
birisi de ürünün nasıl değerlendirilip,
pazarlanacağı yani çeşidin
kurutmalık mı, sofralık mı
yoksa şaraplık mı olacağıdır.
Örneğin, genellikle kurutmalık
olarak değerlendirilen Çekirdeksiz
üzüm (Yuvarlak ve Sultani) gerektiğinde
sofralık ve şaraplık olarak
da satılabilme avantajına
sahiptir.
Şunu
da unutmamak gerekir ki; anaç ve çeşidin,
bölgenin iklim ve toprak yapısına
uygun olması kadar çeşit ile
anacın iyi bir affinite oluşturması
çok önemlidir. Uygun affinite sağlayamayan
kombinasyonlarda yavaş ve zayıf
gelişme, silkme, kalitesiz ve küçük
tane, verim düşüklüğü ve
hatta daha ileriki safhalarda aşı
atma ve kurumalar görülebilir (2, 3).
2.3.
ASMALARDA DİKİM
Asma
fidanları ilkbaharda veya sonbaharda
dikilir. İklimi çok sert geçen
yerlerde ilkbahar dikimi, iklimi mutedil
yerlerde ise sonbahar dikimi yapmak daha
uygundur. İlkbahar dikimi yapılacak
yörelerde dikim ne kadar erken yapılırsa
asma yağışlardan ve büyüme
devresinin uzunluğundan yararlanarak
daha iyi gelişir. Dikim işlemine
toprak tava gelip ısınınca
hemen başlanmalıdır.
Asma
fidanlarının dikiminden önce sıralara
verilecek yön ile aralık ve
mesafenin belirlenmesi gerekmektedir. Yön,
genelde arazinin şekli ile ilgili bir
sorun yoksa, en iyi güneşlenmenin sağlandığı
kuzey-güney doğrultusunda olmalıdır.
Şiddetli ve devamlı esen rüzgarların
bulunduğu yerlerde ise telli terbiye
sistemleri hakim rüzgar yönüne paralel
olmalıdır. Böylece bağın
iyi havalanması sağlanır ve
rüzgarlardan fazla zarar görmez.
Yeni
bir tesiste asmalara verilecek aralık
ve mesafeler seçilen çeşide ve gelişme
durumuna, anaca, iklim ve toprak faktörlerine,
toprağın işlenme durumuna,
uygulanacak terbiye sistemine bağlı
olarak tesbit edilir. Taban topraklarda
yetiştirilen kuvvetli çeşitler
için omca başına 9-10 m2
gibi (3x3 m) geniş alanlar gerekli
iken, zayıf topraklar ve zayıf
çeşitler için 4-5 m2’lik
(2x2 m, 2,5x2,5 m) sahalar yeterli
olmaktadır. Ülkemizdeki bağ bölgelerinde
1,40-3,5 m’ye kadar değişen
aralık ve mesafeler mevcuttur. Çekirdeksiz
üzüm çeşidi için bu değerler
Goble’de 3x3, 2.75x2.75, 2.50x2.50,
2.25x2.25 m, telli sistemli bağlarda
ise 3.5x3, 3.5x2.5, 3x2 m olabilir. Telli
terbiye şekillerinin uygulanacağı
bağlarda toprak işleme, ilaçlama,
gübreleme gibi işlemlerde traktörden
yararlanılacağı düşünülerek,
sıra arası traktörün çalışabileceği
genişlikte olmalıdır.
Dikim
kare, dikdörtgen, üçgen ve kontur yapılabilir.
Kare dikim sıra aralık ve
mesafelerinin aynı olduğu (daha
çok Goble’de), dikdörtgen dikim sıra
aralık ve mesafelerin eşit olmadığı
telli terbiye şekillerinde kullanılır.
Üçgen dikimde ise mesafeler eşit
olmasına rağmen ikinci sıraya
dikilecek fidanlar, birincilerin arasına
girecek şekilde bir üçgen oluşturularak
dikilirler. Kontur dikim ise meyilli
arazilerde uygulanır. Sıralar
meyile dik olacak şekilde yerleştirilip,
sıra üzeri mesafeler eşittir. Sıra
arası meyil çizgisine göre düzenlenir.
Dikim
öncesi arazide işaretleme yapılmasının
amacı; omcaların geleceği
yerleri düzgün olarak tesbit etmek ve sıraları
muntazam olarak oluşturmak amacıyla
yapılmaktadır. İşaretlenen
yerlere 40-50 cm derinliğinde 30-35
cm genişliğinde çukurlar açılır.
Daha sonra dikilecek fidanlara kök
tuvaleti yapılarak açılan çukurlara
düzgün bir şekilde dikimi gerçekleştirilir.
Sonra can suyu vermek gerekmektedir (11,
12, 13).
2.4.
ASMALARDA TERBİYE
Asmalara
verilen şekiller, fidan dikim veya aşı
yılından başlayarak asmanın
gelişme devresi olan 3-5 yıl içinde
tamamlanan şekillerdir. Terbiye
şekli; gövde, çok ve tek yıllık
dallarla sürgünlerin yer, şekil, yön
ve sayılarını ifade eder.
Terbiye şekli, baştan
belirlenmeli ve ilk yıldan başlanarak
doğru bir şekilde oluşturulmalıdır.
Aksi halde terbiye şeklinde oluşacak
yanlışlıkları düzeltmek,
emek ve ürün kaybına yol açar (2,
15).
Asmalara
çeşitli şekilleri vermenin amacı;
asmaları çevrenin olumlu
etkilerinden en fazla, olumsuz
etkilerinden en az şekilde
etkilenmelerini sağlamaktır. Bu
amaçla çeşitli ülke ve
ekolojilerde farklı terbiye şekilleri
geliştirilmiştir. Kültür
asmalarına verilecek şekillerde
aranılacak özellikler şunlardır
(15).
1-Verilecek
şekiller, bağda kültürel işlemlerin
kolayca yapılmasına (mekanizasyona)
olanak sağlamalıdır.
2-Verilecek
şekiller, çeşitlerin ürünle yüklenmesine
(şarjına) ve gelişme
kuvvetine uygun olmalıdır.
3-Verilecek
şekiller, iklim olaylarının
zararlı etkilerini azaltabilmelidir.
4-Verilecek
şekillerin, üzümde kaliteyi arttırıcı
etkisi olmalıdır.
5-Seçilen
şekillerin, asmaya verilmesi ve devam
ettirilmesi kolay olmalıdır.
6-Verilecek
şekillerin yatay ve dikey
desteklenmesinde kullanılacak
materyalin temini kolay ve ucuz olmalıdır.
Seçilecek
terbiye sisteminin prensipleri şöyle
olmalıdır:
1-Her
türlü mekanizasyona ve bunun geliştirilmesine;
2-Dalların
ve sürgünlerin omca üzerinde düzgün
bir şekilde dağıtılmasına;
3-Büyüme
ve gelişme ile verimlilik arasındaki
fizyolojik dengenin korunmasına;
4-Omcaların
kapasitelerine uygun olarak yüklenmesine;
5-Gelişen
teknoloji ve yeni tekniklerin uygulanmasına;
6-Kış
budama, toprak işleme, hastalık
ve zararlılarla mücadele, sulama ve
gübreleme, hasat gibi kültürel
uygulamaların kolaylaştırılması
ve daha az masrafla gerçekleştirilmesine;
7-Asma
organlarının güneşten en
etkili şekilde yararlanmasına;
8-Verim
ve kaliteyi doğrudan etkileyen yaprak
alanının optimal düzeyde arttırılmasına;
9-Olumsuz
iklim koşullarından (don, dolu,
rüzgar, yüksek ve düşük nem,
şiddetli güneş
ışığı vb.)
asmaların en az düzeyde
etkilenmesine;
10-
Yaz budamalarına duyulan gereksinimin
en aza indirilmesine; olanak sağlamalıdır
(3).
2.5.
ASMALARDA BUDAMA
Asma,
şiddetli veya sert budamaya gelebilen
ve buna uygun tepki gösterebilen çok yıllık
bir kültür bitkisidir. Budama; asmalarda
büyüme ve gelişme ile verimlilik ve
kalitenin dengeli bir şekilde düzenlenerek,
bağlardan sağlanan yararın
en üst düzeye çıkarılması
amacıyla, canlı toprak üstü
organları, özellikle bir yaşlı
dallar ve sürgünler üzerinde gerçekleştirilen
kısaltma, çıkarma ve seyreltme
gibi işlemlerdir. Bağcılıkta
özellikle kış budaması önem
taşır. Bu budamada bir yıl
önce, sürgün halinde oluşan ve
budama mevsiminde yıllık dal (çubuk)
adını alan organların
%70-80’i kesilip çıkarılır
(16). Yaz budamasında ise uç alma
veya benzeri uygulamalarla asmada kesilip
çıkarılan kısımlar
toplam yeşil aksamın %30-40’ı
kadardır. Asmada budama her yıl
mutlaka yapılması gereken önemli
kültürel bir işlemdir.
Budamanın
genel amaçları şöyledir (16,
17):
1-Asmalara
(omcalara), ilk 2-3 yıl içinde
ardarda gerçekleştirilen kış
ve yaz budamaları ile çeşit ve
anacın büyüme kuvvetine, çeşidin
budama isteğine, ekolojik koşullara,
kültürel uygulamalara ve mekanizasyona
uygun bir terbiye şeklinin verilmesi
ve bu şeklin korunması;
2-Fizyolojik
dengeyi bozmadan, ürün verim ve
kalitesinin mümkün olan en yüksek düzeye
çıkarılması ve bu düzeyin
mümkün olan en uzun süre korunması;
3-Yaz budamaları (yeşil budama)
ile özellikle ürün kalitesinin arttırılması;
4-Yaşlanma
veya değişik nedenlerle zayıflamış,
ya da şekli bozulmuş, dolayısıyla
verim yönünden gerilemiş omcalarda,
kolların geriye budama (kısaltma)
ile gençleştirilmesi;
Asmalarda
budamanın etkileri ise;
1-Sürgün
sayısı ve sürgün büyümesine,
2-Yaprak
sayısına ve fotosentez
kapasitesine,
3-Ürünün
miktarı ve kalitesine,
4-Ürünün
olgunlaşmasına,
5-Gözlerin
uyanmasına,
6-Göz
verimliliğine ve bir yıl sonraki
ürün verimine,
7-Kök
gelişmesine etkisi vardır.
Bağcılıkta
budama yöntemleri yapıldığı
zamana göre 2’ye ayrılır:
1-
Kış (ürün) budaması
2-
Yaz (yeşil) budama
2.5.1.
Kış (ürün) Budaması
Uygun
terbiye sistemlerinin oluşturulmasından
sonra, omcalar üzerinde her yıl
dinlenme döneminde yapılan budamadır.
Omcalar üzerinde verimli bir yaşlı
dal sayısının ve bunların
uzunluğunun, dolayısıyla
verimli kış gözü sayısının
düzenlendiği bu budama ile,
fizyolojik denge gözetilerek omcaların
kapasitelerinden en yüksek düzeyde
yararlanılması amaçlanmalıdır.
Kış budaması, sonbaharda
yaprak dökümü ile ilkbaharda gözlerin
sürmek üzere olduğu dönem arasında
yapılır (18).
Kış
budamasındaki amaç;
1-
Her ürün yılı başında,
omcanın ve üzerindeki bir yaşlı
dalların kapasitelerini dikkate
alarak, büyüme ve gelişme ile
verimlilik arasındaki dengenin
kurulması;
2-
Omcalara verilen terbiye şeklinin
geliştirilerek korunması;
3-
Sofralık ve bazen de kurutmalık
üzüm yetiştiriciliğinde,
kalitenin arttırılması için
sıkça başvurulan salkım
seyreltmeye duyulan ihtiyacın ortadan
kaldırılmasıdır.
Budama
şiddetine (budama ile verimin düzenlenmesi)
etki eden faktörler:
-
Çeşit
-
Değerlendirme şekli
-
Anaç
-
Terbiye şekli
-
Omcanın yaşı
-
Omcanın gelişme durumu
-
İklim ve toprak koşulları
2.5.2.
Yaz (yeşil) Budaması
Verim
devresindeki asmaların vegetasyon dönemi
içinde yeni gelişen vegetatif ve
generatif organlarında yapılan
budamaların ve budama benzeri ayıklamaların
tümüne yaz budaması veya yeşil
budama denir.
Yaz
budamaları, uygulama zamanına göre
kış budaması paralelinde
veya karşı etki yapar. Örneğin
erken ilkbahar döneminde yapılacak sürgün
kısaltma ve çıkarmaların
etkisi kış budaması gibi
olur.
Sürgünlerin
bir kısmının çıkarılması
asmanın verim kapasitesini düşürür,
ancak kalan sürgünlerin daha kuvvetli
gelişmelerini sağlar. Yaz
ortalarında aşırı
yaprak veya sürgün çıkarılması
ise kış budamasının
tersine etki yapar. Bu durumda üretici
organlar olan yaprakların çıkarılması
sürgün gelişmesi ve ürün olgunlaşmasını
yavaşlatır. Yaz ortalarında
depo karbonhidratlar da düşük
seviyededir. Oysa ilkbaharda yüksek
seviyede olduğundan gelişme
bunlarla sürdürülebilir.
Yaz
budamasının amaçları (15,
18):
1-
Renklenme sorunu olan yöre ve çeşitlerde
salkım bölgesindeki yapraklar çıkarılarak,
daha iyi güneşlenme sağlanır.
Bu yolla tanenin çeşide has rengi
alması mümkün olur.
2-
Güneş yanıklığına
hassas çeşitlerde salkımın
gölgelenerek güneşten korunması,
uç alma ile sağlanabilir. Uç alınan
sürgünde koltuklar fazla sayıda ve
kuvvetli olacağından salkımı
gölgelerler.
3-
Asmanın çok yıllık
organları olan kök, gövde ve kolların
kuvvetlendirilmesi, yeşil budamalarla
sağlanabilir. Örneğin toprak
altından çıkan anaç (veya
kalem) sürgünlerinin dipten çıkarılması
ve sürgün uçlarının koparılması
bu işlemi görür. Sürgün ucu gibi
(karbonhidrat üretmeyen ancak hızla
tüketen) organların çıkarılması,
yaprakların ürettiği
karbonhidratların depo organlarına
gönderilmesini sağlar. Çünkü sürgün
uçları karbonhidratların tüketim;
gelişmesini tamamlamış
yapraklar ise bunların yapım
merkezleridir.
4-
Rüzgar etkisiyle sürgünlerin kırılması
bunların boylarının kısaltılması
ile önlenebilir. Tepe alma denilen bu işlemle
rüzgara açık yaprak ve sürgün
alanı azalacağından kırılmalar
olmaz. Aynı zamanda sürgünün kalan
kısmı daha kuvvetli ve dayanıklı
olur.
5-
Hastalıkların kontrolu için, çok
sıkışık yaprak ve sürgün
olması durumunda bunların
seyreltilmesi yararlıdır. Bu
yolla iç kısımlar daha iyi
havalanacağı gibi ilaçların
içeriye işlemesi özellikle külleme
ve ölü kol hastalıklarında bu
işlemler daha çok önem kazanır.
6-
Tane tutumunun az olduğu bağlarda
veya çeşitlerde çiçeklenmeden
hemen önce veya çiçeklenme sırasında
sürgün uçlarının çıkarılması,
tutumu arttırır. Sürgün uçlarının
(büyüme noktası) besin çekim gücü,
salkımlardan fazladır. Üretilen
karbonhidratlar önce sürgün uçlarına
sonrada salkımlara gönderilir. Salkımların
en çok beslenmeye ihtiyaç duyduğu
çiçeklenme sırasında sürgün
uçlarının çıkarılması,
salkımların daha iyi
beslenmesini, dolayısı ile daha
iyi tane tutmalarını sağlar.
Öte
yandan Çavuş, Tahannebi, Hönüsü
ve Karagevrek gibi fizyolojik dişi çiçekli
üzüm çeşitlerinde tane tutumunu
arttırmak için çiçeklenme döneminde
salkım bölgesindeki yaprakların
çıkarılması yararlı
olur. Bu yolla tozlayıcı asmanın
çiçek tozları, kolaylıkla
tozlanacak asmanın çiçek tozlarına
ulaşabilir. Özellikle Çavuş
gibi büyük yapraklı çeşitlerde
bu işlem daha önemlidir.
Bağlarda
uygulanan başlıca yaz budamaları
şunlardır (2, 3, 18):
2.5.2.1.
Filiz Alma (Obur alma)
Salkımsız
sürgünlerin (filiz) yaşlı kısımlardan
çıkan sürgünlerin (obur) çıkarılmasıdır.
İlkbaharda son salkımların
görülmesinden hemen sonra yapılır.
Daha geç zamanlarda yapılmasının
asmayı zayıflatıcı
etkisi vardır.
Filiz
almanın yararları:
1-Gövde
üzerinde arzu edilmeyen gelişmelerin
önüne geçilir;
2-Omcanın
daha iyi güneşlenmesi ve havalanması
sağlanarak ürün kalitesi arttırılır.
3-Gelişmenin,
omca üzerinde bırakılan sürgünler
ve diğer organlar üzerinde yoğunlaşması
sağlanır.
2.5.2.2.
Uç Alma
Uç
alma, kuvvetli büyüyen verimli yazlık
sürgünlerin uç kısımlarının
değişik uzunluklarda çıkarılması
işlemidir. Bu suretle sürgünlerin
uzunlamasına büyümesi sınırlandırılarak
salkımların daha iyi gelişmesi,
tane tutumunun artması ve aynı
zamanda diğer zayıf sürgünlerinde
kuvvetlenmesi sağlanır. Bu işlem,
sürgünlerin 40-50 cm boylandıkları
bir dönemde yapılırsa, şiddetli
rüzgarların hakim olduğu yörelerde,
sürgünlerin daha iyi odunlaşmasını
sağlayacağından rüzgarların
sebep olabileceği dal kırılmaları
da önlenebilmektedir.
2.5.2.3.
Tepe Alma
Tepe
alma, verimli yazlık sürgünlerin
Haziran ve Temmuz aylarında uçtan
itibaren 30-60 cm’lik kısımlarının
kesilerek veya koparılarak çıkarılması
işlemidir. Tepe alma işleminin
asıl amacı, hem sürgünlerin
daha iyi odunlaşmalarının
sağlanması, hem de yazlık sürgünler
üzerinde koltuk sürgünü gelişmesinin
teşvik edilmesidir. Böylece hem bu sürgünlerin
bir rüzgarlara karşı direnci
arttırılmış, hem de sıcak
ekolojilerde koltuk sürgünlerinin gölgeleme
etkisinden faydalanılmış
olur.
2.5.2.4.
Koltuk Alma
Asmalarda,
özellikle uç ve tepe alma yapıldıktan
sonra yaprak koltuklarındaki aktif gözlerden
yeni sürgünler oluşturmaktadır.
Koltuk ismi verilen bu sürgünler,
kuvvetli gelişen omcalarda daha fazla
oluşur ve hızla büyüyerek
asmanın besinlerine ortak olurlar.
Bunun sonucu olarak üzümlerde renk oluşumu
ve olgunluk gecikir. Diğer yandan
koltuk sürgünleri nemli ve serin yörelerde,
güneşlenmeye ve havalanmaya engel
olurlar. Bu nedenle sözkonusu yörelerde
özellikle kuvvetli gelişen çeşitlerde
koltuk sürgünleri, mümkün olduğu
kadar erken dönemde alınmalıdır.
2.5.2.5.
Yaprak Alma
Nemli
ve serin bölgelerle, sık dikilmiş
ve özellikle goble şeklinde terbiye
edilmiş bağlarda yapraklar, üzüm
salkımlarını gölgeleyerek,
onların yeterince güneş almalarını
engellemekte dolayısıyla
renklenme ve olgunlaşma gecikmektedir.
Ayrıca bu durumda havalanma da
yetersiz olacağından, mantari
hastalıkların (Külleme, Mildiyö,
Gri küf vb.) yayılması da
kolaylaşmaktadır. İşte
bu gibi olumsuz durumların ortaya çıkmaması
için salkımları örten
yaprakların koparılması
suretiyle, yaprak seyreltmesine gidilmesi
yararlıdır. Ancak, gerekli
organik besin maddelerini fotosentez yolu
ile oluşturan yapraklarda aşırı
bir seyreltme yapılması, asmanın
gelişmesine ve ürünün iyi bir
şekilde olgunlaşmasına
engel olur. Bu nedenle aşırı
yaprak almadan sakınılmalıdır.
2.5.2.6.
Bilezik Alma
Bilezik
alma, asmalarda çiçek silkmesini önlemek,
tane tutumunu, tane ile salkım iriliğini
arttırmak ve erken olgunlaşmayı
sağlamak amacıyla asmanın gövde,
kol, iki veya bir yıllık dalları
üzerinde 5 mm genişliğindeki
kabuk ve floem tabakasının özel
yapılmış çift ağızlı
kesici makasla veya bıçaklarla çepeçevre
çıkarılması işlemidir.
Bilezik alma uygulaması ile
yapraklarda sentezlenen organik besin
maddelerinin, bilezik alınan yerin
alt tarafına geçmesi engellenmiş
olur. Böylece bu besin maddeleri, bilezik
alınan yerin üst tarafındaki
organlarda birikir ve özellikle tanelerin
daha iri, gösterişli ve kaliteli
olması sağlanır.
Bilezik
alma, seyrek ve ufak taneli salkım
oluşturan üzüm çeşitlerinde,
özellikle çekirdeksiz çeşitlerde,
çiçeklenme zamanında yapıldığında
tane tutumunu ve iriliğini arttırır
ve olgunlaştırmayı erkenleştirir.
Örnek olarak Sultani Çekirdeksiz çeşidinde,
çiçeklenmeden itibaren 2-3 hafta içerisinde,
döllenmemiş veya gelişmemiş
tanelerin dökümü tamamlandıktan
sonra (tane tutumu devresinde, yani tane
çapı 3-4 mm olduğu zaman) yapılacak
bilezik alma ile tane iriliği %30-100
arasında arttırılabilir.
2.5.2.7.
Salkım Seyreltme
Çiçek
Salkımı Seyreltmesi
Asmalarda
çiçek salkımları, yeni sürgünlerde
yapraklarla beraber doğar ve 6-8
hafta içerisinde çiçeklenme meydana
gelir. Çiçek salkımı
seyreltmesi, çiçek salkımlarından
bir kısmının doğuşlarından
kısa bir süre sonra dipten koparılması
şeklinde uygulanan bir seyreltme işlemidir.
Asmada çok fazla sayıda çiçek salkımı
meydana gelmişse, bunlardan zayıf
olanlarını dipten çıkarılarak
çiçek salkımı sayısının,
asmanın kuvvetine göre (örneğin
her sürgüne 1-4 salkım düşecek
şekilde) azaltılması
gerekir. Çiçek salkımı
seyreltmesi yapılan omcalarda bırakılan
salkımlar daha iyi gelişir ve
taneler salkımı daha iyi
doldurabilir.
Asmada
Salkım Seyreltmesi
Omca
üzerinde fazla görülen salkımların
tane tutumundan hemen sonra aynen çiçek
salkımı seyreltme işleminde
olduğu gibi yapılan bu seyreltme
en kolay uygulanan bir seyreltme işlemidir.
Bu suretle ürünle fazla yüklü olan
omcalar üzerinde normal sayıda salkım
bırakılarak tanelerin daha iyi
ve gösterişli olmaları, aynı
zamanda erken olgunlaşmaları sağlanmış
olur. Bu uygulama ile hasat sırasında
salkımların zedelenmesinin de önüne
geçilmiş olur.
2.5.2.8.
Tane Seyreltme
Salkımların
uç taraflarının veya kanatlarının,
ya da fazla sık olan bölümlerinin
kesilmesi suretiyle yapılan seyreltme
işlemidir. Bu uygulama tane tutumunun
hemen ardından uygulanmalıdır.
Böylece salkımların hangi
taraflarının seyreltileceği
daha iyi görülebilir. Tane seyreltmesi,
büyük ve sık salkım geliştiren
çeşitlere, bilezik alma yapılan
omcalardaki kuvvetli gelişen salkımlara
uygulanır. Tanelerin irileşmesi
için, özellikle çekirdeksiz çeşitlerin
asmalarında yapılan Gibberellik
asit (GA3) uygulamasından
sonra çok iri ve sık salkımlar
oluştuğundan bunlarda da tane
seyreltmesi uygulanmalıdır.
Tane
seyreltmesi, salkımların fazla
iri ve sık olmalarını önler,
tanelerin daha iri gelişmelerine ve
iyi renklenmelerine yardım eder. Tane
seyreltmesi, uygun budama makaslarıyla
yapılmalıdır. Elle
seyreltme, salkım üzerinde kalacak
tanelerin zedelenmesine yol açacağından
bu tür seyreltmeden kaçınılmalıdır.
2.5.2.9.
Dip Sürgünleri Temizleme
Aşılı
asmalarda, toprak içindeki kök gövdesinden
oluşan sürgünlerin diplerinden
koparılarak alınması işlemidir.
Bu işlem, özellikle kuvvetli gelişen
anaçlar (Rupestris du Lot, 99R, Dogridge
vb.) üzerine aşılı omcaların
ilk gelişme yıllarında son
derece önemlidir. Çünkü bu sürgünlerin
gelişmesine izin verildiğinde,
omcanın topraktan aldığı
su ve mineral besin maddeleri öncelikli
olarak bu sürgünler tarafından
kullanılacağından verimli
toprak üstü kısmı hızla
zayıflar. Anaçta oluşan sürgünlerin
diplerinden koparılması oldukça
zor bir işlemdir. Bu yüzden bunların
mümkün olduğu kadar körpe iken alınması
gerekir. Aksi takdirde odunlaşacak
olan bu sürgünlerin alınması
çok güçleşecektir.
2.6. TOPRAK İŞLEME
Bağcılıkta
toprak işleme, yabancı otlarla mücadele,
toprağın havalandırılması
ve ısıtılması,
toprakta bulunan bitki besin maddelerinin
alımının kolaylaştırılması
ve kayıpların önlenmesi, toprağın
su tutma kapasitesinin arttırılması,
sulama ve yağışlardan sonra
toprak yüzeyinde oluşan kaymak
tabakasının kırılarak
su kaybının önlenmesi, gübrelerin
toprağa karıştırılması
amacıyla yapılır (7, 15,
19).
Toprak
işlemenin temel amaçlarından
birisi, bağlarda yabancı otların
ortadan kaldırılmasıdır.
Çünkü yabancı otlar, topraktaki su
ve besin maddelerinin kullanımında
omcalarla rekabete girerek, onların
gelişmelerini, ürün verim ve
kalitesini olumsuz yönde etkiler. Yapılan
bir araştırmada yabancı
otların 1 kg kuru madde yapımı
için 537-657 lt., kültür bitkilerinin
ise 242-320 lt. suya ihtiyaç duydukları
tesbit edilmiştir. Bu durum ülkemiz
gibi bağların genellikle
sulanamadığı, yani toprak
suyunun sınırlı olduğu
yerlerde çok daha büyük önem taşımaktadır.
Yine ülkemizde yapılan bir araştırmada,
bağlarda yabancı otlardan
kaynaklanan ürün kaybının %
5,8 olduğu belirlenmiştir (20).
Ayrıca yabancı otlar, pek çok
hastalık etmenine konukçu ya da ara
konukçu olduklarından dolaylı
yoldan da zararlı olurlar.
Asmanın
kökleri, iyi havalanmayan topraklarda
yeterince gelişemediğinden, su
ve besin maddesi alımı azalarak,
gelişme zayıflamaktadır. Bu
tip topraklarda, asmanın kökleri
derine gidemediğinden kışın
şiddetli donlardan, yazın ise aşırı
sıcaklardan zarar görebilir. Bu
nedenle, toprağın işlenerek
havalandırılması, asma köklerinin
derinlere doğru inerek su ve besin sağlama
alanını genişletmesini ve
daha kuvvetli gelişmesini sağladığı
gibi düşük ve yüksek sıcaklıkların
zararlı etkilerini de önlemektedir.
Toprak
işleme ile toprağın aktarılması,
toprakta hava-su dengesini sağlamak açısından
da önemlidir. İyi havalanmayan ve yüksek
su tutma kapasitesine sahip olan ağır
yapılı topraklar genellikle soğuk;
kumlu ve iyi işlenmiş tınlı
topraklar ise sıcaktır. Zamanında
ve doğru şekilde yapılan
toprak işleme ile hem hava-su dengesi,
hem de toprak sıcaklığı
düzenlenmiş olmaktadır.
Yağışlardan
ve sulamadan sonra toprak yüzeyinde geçirimsiz
bir tabaka oluşmaktadır. Kaymak
tabakası olarak adlandırılan
bu oluşum, ağır yapılı
topraklarda daha da önem arzeder. Bu
tabaka hemen kırılmalıdır.
Aksi halde, daha sonraki yağış
ve sulama sularının toprağa
işlemeden yüzey akışı
şeklinde akıp gitmesine ve ayrıca
toprakta bulunan suyun, oluşan çatlaklardan
hızlı bir şekilde buharlaşarak
kaybolmasına neden olur. Bu nedenle,
özellikle yaz döneminde meydana gelen yağışlardan
veya sulamalardan sonra oluşan kaymak
tabakasının kırılması
amacıyla mutlaka yüzeysel toprak işleme
yapılmalıdır.
Ticari
gübrelerden özellikle fosforlu ve
potasyumlu olanların toprak içindeki
hareket hızları yavaş olduğundan,
bu gübrelerin toprakta aktif kök derinliğine
verilmeleri gerekir. Genellikle, geç
sonbaharda 15-20 cm derinliğe verilen
bu gübrelerin etkinliğini arttırmak
için, pullukla 20-25 cm derinliğinde
toprak işleme önerilmektedir.
Amonyak (NH3) halinde azot kaybını
önlemek amacıyla da, azotlu gübrelemeden
hemen sonra, yüzlek toprak işleme
yapılarak bu gübreler toprak içine
karıştırılmalıdır.
Sonbaharda
20-25 cm derinlikte yapılan toprak işlemenin
temel amacı, kış yağışlarının
toprak içerisine işlemesini sağlayarak,
bu şekilde toprağın su
tutma kapasitesini arttırmaktır.
Ayrıca , yaz döneminde kontrol
edilememiş yabancı otlar da bu
toprak işlemeyle bağdan uzaklaştırılır.
Sonbahar toprak işlemesinde toprak,
kesekli olarak bırakılır. Kış
yağışları ile birlikte
bu kesekler kolayca parçalanarak ufalanır.
İlkbahar
ve yaz döneminde daha yüzlek (10-15
cm’den) yapılan toprak işlemesinin
amaçları ise, yabancı ot
kontrolü, yağışlar ve taşırma
şeklindeki sulamalardan sonra oluşan
kaymak tabakasının kırılarak
toprağın havalandırılması
ve su kaybının önlenmesidir.
2.7.
ASMANIN SULANMASI
Sulama,
toprağın verimlilik ve yapısına
zarar vermeden birim alandan daha fazla ürün
almak için, asma kök derinliğindeki
eksik nemi yapay olarak tamamlamak ve
kullanılabilir nemi en uygun düzeyde
tutmaktır. Yağış
rejimi düzensiz ve yetersiz ise bağlarda
mutlaka sulama yapılmalıdır.
Ülkemizde
bağcılık yapılan bölgelerde
yağışlar, kış
veya ilkbahar aylarında düşmekte
ve topraklarımızda biriken (rezerv)
su, haziran ortalarına kadar
genellikle yeterli olmaktadır.
Haziran ayından sonra iklimi çok
kurak geçen yerlerde gerekli olan suyu
mutlaka sulama ile karşılamak
gerekir.
Asmanın
normal bir büyüme ve gelişme gösterebilmesi
için kök derinliğindeki nem oranı
sürekli solma noktasına düşmemelidir.
Nem kapsamı bu düzeye düştüğü
zaman asma devamlı solma gösterir, köklerin
çevresinde su olsa bile tekrar canlanamaz,
büyüme ve diğer bitki fonksiyonları
devam edemez, asma stress belirtileri göstermeye
başlar. Sürekli solma noktası
bitki gelişmesinde kritik bir noktadır.
İlkbahar ve yaz dönemi başlangıcında,
etkin kök bölgesinde uygun toprak nemi,
yeterli besin maddesi olan ve dikkatli
uygulanan kültürel koşullar altında
gelişen asmada; önce kuvvetli bir sürgün
ve yaprak büyümesi görülür, daha
sonra sürgün büyümesi giderek yavaşlar
ve tane irileşmeye başlar. Sürgün
büyümesi, olgunlaşma dönemine doğru
giderek azalır, hasattan bir süre önce
ve sonra iyice yavaşlar. Özellikle
hasattan sonra sürgün giderek odunlaşır
ve yalnızca sürgün ucu çok az bir
büyüme gösterir. Yaprak büyümesi ise
tamamen durur, çeşide bağlı
olarak yeşilden sarımsı yeşile,
kırmızıya, kırmızıdan
yeşile doğru değişir
ve sonra dökülürler (2).
Asmanın
kök bölgesinde yeterli nem olduğu sürece
bu olaylar normal bir şekilde gelişir.
Ancak yukarıda da söz edildiği
gibi etkin kök derinliğindeki nem,
yetersiz duruma düşerse asmada başlıca
şu belirtiler görülür:
1-Sürgün
gelişmesi önce yavaşlar sonra
tamamen durur, sürgünler kısa ve
zayıf kalır, erken odunlaşmaya
başlarlar.
2-Önce
sürgün ucu ve genç yapraklar solmaya ve
pörsümeye başlar, yaprak renkleri,
canlı yeşil renklerden koyu
grimsi renklere dönüşür.
3-Eğer
su azalmaya devam ederse, genç yapraklar
kenarlarından kıvrılmaya başlar,
yaşlı yapraklar kenarlarından
başlayarak kahverengileşir ve
giderek kurur, ölür ve sonuçta dökülürler.
4-Yaprak
koltuklarında farklılaşan kışlık
gözler, verimlilik yönünden farklılaşmazlar.
5-Gelişmekte
olan taneler, tam iriliğine ulaşamazlar,
renkleri tam gelişmez, kabukları
kalın, genellikle kuru madde oranı
düşük ve asit oranı yüksek
olur.
6-Olgunlaşma
gecikir ve üründe hem kalite hem de
kantite düşük olur.
7-Şaraplık
üzümlerde şıra oranı düşük
olduğu gibi aromatik maddelerin,
tanede yeterli sayıda ve miktarda
sentezlenmesi de geri kalır ve bu yüzden
elde edilen şarabın kalitesi düşük
olur.
8-Tane
irileşme döneminde yeterli nem
bulamamış ise asmaya sürekli
solma noktasına ulaştıktan
sonra su verilse bile taneler normal iriliğine
ulaşamazlar ve ayrıca donuk
renkli kalırlar.
9-Normal
koşullarda hasattan hemen önce veya
sonra kök bölgesinde nemin azalması,
sürgün gelişmesini sınırlandırdığı
için olgunlaşmayı hızlandırabilir.
Ancak bu da tanede (normal olgunlaşmada
olduğu gibi) turgoriteden kaynaklanan
diriliği, gevrekliliği ve tane
eti sertliğinde bir artış
sağlayamaz.
10-Hasattan
sonra asmada genellikle sürgün büyümesi
çok azdır. Daha çok sürgünler
olgunlaşarak odunlaşırlar.
Etkili kök bölgesindeki nemin sürekli
solma noktasının üzerinde
bulunması bu odunlaşmanın
daha iyi olmasını sağlamaktadır.
İyi odunlaşan sürgünler ise düşük
kış sıcaklıklarına
daha iyi dayanırlar. Bu nedenle
hasattan sonra da gerektikçe bağlar
sulanmalıdır. Özellikle sıcak
ve kurak bölgelerde yetişen ve
Haziran-Temmuz aylarında hasat edilen
sofralık üzümlerde asma hasattan
sonra en az bir veya birkaç defa sulanmalıdır.
Asmanın
su tüketimi, vegetasyon devresinde hem
bitkinin transpirasyonla harcadığı,
hem de kapillarite denilen kılcal
hava boşluklarından toprağın
evaporasyonla buharlaştırdığı
su toplamıdır. Yani asmanın
su tüketimi evapotranspirasyonla kaybolan
suyun toplamına eşittir.
Sulamanın
başlıca amacı; asmada
vegetatif ve generatif gelişme yönünden
denge sağlamak üzere tüketilen
suyun, uygun miktarda ve doğru bir
zamanda karşılanmasıdır.
Ülkemizde
bağlar sulanmaz diye genel bir kanı
vardır. Ancak iyi kaliteli bir verim
için gerektikçe sulama mutlaka yapılmalıdır.
Sulama, verim artışının
% 30-40 oranında sağlandığı
bir kültürel uygulamadır. Ülkemizde
Göller bölgesinde ve Ege bölgesinde özellikle
çekirdeksiz üzüm bağlarında
sulama yapılmaktadır. Kurak ve
yarı kurak geçen bağ bölgelerinde
sulama yapılmalıdır.
Asmanın,
1 gr kuru madde meydana getirmesi için
yapraklarından 1 litre su harcaması
gerekir. Yapraklardan normal koşullarda
her cm2’den saatte 20-60 ml
su buharlaşmaktadır (20-60 ml/cm2/h).
Ayrıca vegetasyon içinde 450 mm/m2
suya gerek duymaktadır. Bunun 250-300
mm’si bu dönem içinde buharlaştığından,
asmada normal bir gelişme ve meyve
verimi için vegetasyon devresi içinde
yaklaşık olarak 700-750 mm/m2
yağış alması gerekir.
Eğer bu miktar topraktan sağlanamazsa
özellikle kurak ve yarı kurak iklim
koşullarında sulama ile bunun
karşılanması gerekir (21).
Yukarıda
görüldüğü gibi asmanın
vegetasyon devresi içinde gerek duyulan
su ihtiyacı (yağış), o
devre içinde düzenli bir dağılış
göstermelidir. Bağlardan maksimum
verim elde etmek için sulamada verilecek
su miktarı üzüm çeşidine,
anacın kök sistemine, toprak tipine,
asmanın vegetasyon devresinde aldığı
yağışlara ve bunun yıl
içindeki dağılışına,
sulama sistemine ve kültürel
uygulamalara göre değişmekle
birlikte 150-2500 mm arasında değişen
bir değer gösterdiği
belirtilmektedir (21).
2.8.
BAĞLARDA GÜBRELEME
Bağcılıkta
verim ve kalitenin arttırılmasına
yönelik kültürel uygulamaların içerisinde
gübrelemenin ayrı bir önemi vardır.
Bağlarda uygun ve dengeli bir gübrelemenin
yapılabilmesi için öncelikle bağ
toprağının verimlilik düzeyinin
ve nem kapsamının bilinmesi
gerekir. Özellikle sulama yapılamayan
ve fazla yağış almayan bağ
bölgelerinde, su faktörü daha da önem
taşımaktadır. Çünkü su
noksanlığı, gübrelemenin
olumlu etkisini büyük oranda azaltmaktadır.
Bağlarda
diğer gerekli kültürel işlemlerle
birlikte gerçekleştirilecek etkili
ve dengeli bir gübreleme; hem toprağın
fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını
iyileştirmekte; hem de asmaların
her yıl gelişme ve ürün için
kullanmak üzere topraktan kaldırdığı
bitki besin maddelerini toprağa
yeniden kazandırmaktadır (22,
23).
Bu
nedenle, asmanın normal bir gelişme
gösterebilmesi ve istenilen verim ve
kalitede ürün alınabilmesi için
her yıl topraktan kaldırdığı
besin maddelerini düzenli bir gübreleme
ile toprağa tekrar iade edilmesi
gerekir. Bağlar hem organik hem de
inorganik gübrelerle gübrelenmektedir.
Bağlara
Organik Gübrelerin Verilmesi
Bağlara
organik gübreler topraktan, organik madde
gereksinimini karşılamak için
verilmektedir. Asma için bağ toprağındaki
organik madde miktarı, bazı
hallerde topraktaki besin maddeleri
miktarlarından daha da önemlidir.
Çünkü asma, diğer meyve türlerinden
farklı olarak besin maddelerince
nisbeten fakir topraklarda da gelişebilmekte,
fakat organik maddelerce fakir topraklarda
normal bir gelişme gösterememekte ve
verimliliği de çok azalmaktadır.
(22). Bağcılıkta organik
madde kaynağı olarak kullanılan
başlıca materyaller önem sırasına
göre; çiftlik gübresi, yeşil gübre,
kompost ve samandır.
Bağlara
Mineral Gübrelerin Verilmesi
Asma
topraktan her yıl belli miktarda
makro ve mikro mineral besin maddelerini
alarak büyümesini, gelişmesini ve
ürün verimini devam ettirir. Asma uzun
ömürlü bir bitkidir. Ürün veriminin sürekli
ve sağlıklı olması için
asmanın her yıl topraktan kaldırdığı
mineral besin maddelerinin gübreleme ile
toprağa iade edilmesi gerekir.
Bunlar
toprağa gübreleme ile tekrar ilave
edilmediği takdirde, asmanın ürün
veriminde ve kalitesinde bir azalışa
neden olduğu gibi bir çok besin
maddesi noksanlık arazları da görülür.
Çünkü mineral besin maddelerinin hücre
düzeyinde aşağıda
belirtilen önemli fizyolojik etkileri
vardır.
-
Hücre çeperi ve protoplazma bileşiklerinin
oluşumu; mineral elementler, çeper
ve protoplazma yapısına katılan
moleküllerin yapısında daima
yer alırlar.
-
Hücrelerde ozmotik basıncın oluşmasında
ve değişiminde etkili olurlar.
-
Mineral besin maddeleri, hücre özsuyunda
fosfat ve karbonatlarla oluşturduğu
bileşiklerle, hücrede pH’yı düzenleyerek
tampon çözelti olarak da iş görürler.
-
Sitoplazmik membranda permeabiliteye
etkili olurlar. Hücre sitoplazmik zarlarının
geçirgenliği, hücrenin temasta olduğu
katyon ve anyonlar etkilidir.
-
Mineral elementlerin zehirlilik etkileri:
Ağır metaller hücrede
proteinlerle birleşerek çökelmeler
ve bunun sonucunda da zehirlilik etkisini
yaratırlar. Bu etkiye sahip
elementlerin başında Pb, Hg, Mg,
Cu, Al, Ar, Ba, Mo, Ni, Se, Ag ve Zn
gelmektedir.
-
Bazı
mineral besin maddeleri, antagonistik ve
sinerjistik etkiye sahiptirler. Ayrıca
başta Fe, Cu ve Zn olmak üzere bir
çok element, bir çok enzimin prostetik
grubları olarak katalitik etkide
bulunabilirler (24, 25).
2.9.
BAĞ HASTALIK VE ZARARLILARI
Bağlarda
en çok bağ zararlıları (floksera,
nematodlar, salkım güvesi, tripsler,
bağ uyuzu, kırmızı örümcekler,
bağ maymuncuğu, haziran böcekleri,
kuşlar, arılar vb.), mantari
hastalıklar (külleme, mildiyö, ölü
kol, antraknoz, gri küf, kav, kök çürüklüğü
vb.), bakteriyel hastalıklar (bağ
kanseri, bakteriyel yanıklık,
asma vebası vb.), virüs ve virüs
benzeri hastalıklar (kısa boğum,
yaprak kıvırcıklığı,
benek ve sarı benek hastalıkları
vb.) etkili olarak bağda önemli
ekonomik kayıplara sebep
olabilmektedirler. Günümüzde bu kayıpları
en aza indirmek amacıyla entegre mücadele
yöntemi uygulanması tavsiye
edilmektedir. Bu sayede hem ekonomik kayıplar
düşürülmekte hem de çevre ve doğaya
fazla zarar verilmemektedir (26).
Entegre
mücadele; hastalık ve zararlı türlerin
populasyon dinamikleri ile çevre ilişkilerini
dikkate alarak, uygun olan bütün mücadele
metodlarını ve tekniklerini
uyumlu bir şekilde kullanarak, bunların
populasyonlarını ekonomik zarar
seviyesinin altında tutan bir
sistemdir.
Entegre
Mücadelenin Önemi
Gelişigüzel
ve yoğun olarak kullanılan ilaçlar;
-
Canlılar arasında varolan doğal
dengeyi bozar,
-
İnsan ve sıcakkanlılarda doğrudan
veya dolaylı olarak zehirlenmelere
yol açar,
-
Toprak, su ve hava gibi çevre unsurlarında
kirlenmeye neden olur,
-
Hastalık ve zararlıların
zamanla ilaçlara karşı direnç
kazanmalarına neden olur,
-
Ürünlerde kalıntı bırakır.
Entegre
Mücadelenin Amacı
-
Bitkisel üretimin arttırılması,
kaliteli ve pestisit kalıntısı
bulunmayan ürün elde edilmesi,
-
Doğal düşmanların korunması
ve teşvik edilmesi,
-
Tarla, bahçe ve bağların düzenli
olarak kontrol edilmesi,
-
Çiftçilerin kendi tarlası, bahçesi
veya bağının uzmanı
haline getirilmesi.
Entegre
Mücadelenin İlkeleri
-
Entegre mücadele programları, ana
hastalık ve ana zararlı hedef alınarak
hazırlanır,
-
Diğer hastalık ve zararlılar
göz ardı edilmez. Ancak diğer
zararlılar ile mücadele zamanına
karar vermede ekonomik zarar eşikleri
dikkate alınır,
-
Hastalık, zararlı ve yabancı
otlarla mücadelede kültürel önlemlere
öncelik verilir,
-
Entegre mücadelede doğada mevcut
faydalıların korunması ve
desteklenmesi esastır,
-
Eğer kimyasal mücadele yapılacaksa,
sıcakkanlılara ve faydalılara
zehirliliği en düşük, dayanıklılık
riski az, çevre dostu, kısaca
entegre mücadeleye uygun ilaçlar seçilir,
-
Entegre mücadelede hastalık, zararlı
ve yabancı otların mücadelesi
birbirini destekleyici olmalıdır.
2.10.
BİTKİ BÜYÜMEYİ DÜZENLEYİCİLERİN
(BBD) BAĞCILIKTA KULLANIM
ALANLARI
Bağcılıkta
ıslah çalışmaları ile
bir yandan verimli ve kaliteli üzüm çeşitleri
araştırılırken bir
yandan da büyümeyi düzenleyici maddeler
kullanılarak verim ve kalitenin arttırılmasına
çalışılmaktadır.
Genel olarak diğer bahçe
bitkilerinde olduğu gibi bağlarda
da büyümeyi düzenleyicilerin verim ve
kalite üzerine etkisi maddenin yapısına,
konsantrasyon ve uygulama zamanına göre
değişmektedir (1).
Üzümlerde
ekonomik meyve tutum oranı oldukça
farlılık göstermekte ve
%20’den %55’e kadar değişmektedir.
Zayıf tutum dönemlerinde bu oranın
%20’nin altına kadar düştüğü
gözlenmiştir. Büyümeyi düzenleyici
maddeler ile yapılan çalışmalar
özellikle 4-CPA, gibberellin ve CCC’nin
meyve tutumu üzerinde etkili olduğunu
göstermiştir. Siyah kuş üzümünde
iyi bir meyve tutumu sağlamak için
tam çiçeklenmeden 3-6 gün sonra 2-10
ppm konsantrasyonda bir uygulama yeterli
olmaktadır. Bu dozda yapılan
4-CPA püskürtmesi ile meyve tutumu ve
tane büyüklüğünün, bilezik alma
uygulamasına eşit veya daha
fazla olduğu bildirilmiştir (1).
Yüksek konsantrasyonlarda 4-CPA uygulanırsa
asmalara zarar verebilmekte veya çiçeklenme
döneminde erken uygulanırsa
tanelerin içinde sert, fakat içi boş
çekirdekler oluşabilmektedir. Dolayısıyla
uygulama zamanı ve dozunun iyi
belirlenmesi gerekir (27). Partenokarpik
ve stenospermokarpik çeşitlerde
meyve tutumu, çiçeklenme sırasında
GA uygulamalarıyla azalırken,
bundan önce ve sonraki uygulamalar ile
artmıştır. Çekirdekli çeşitlerde
GA, çekirdekli tanelerin sayısında
azalmaya, çekirdeksiz tane sayısında
ise artışa neden olur (1, 28,
30).
Yapılan
denemelerde CCC’nin meyve tutumunu %
10-50, genelde % 20 oranında arttırdığı
saptanmıştır. Büyümeyi
engelleyici etkiye sahip olan bu madde çiçekten
1 veya 3 hafta önce salkımlara veya
tüm yeşil aksama uygulandığında,
meyve tutumunu çekirdekli ve çekirdeksiz
çeşitlerde çoğu kez % 20’den
daha fazla arttırmaktadır. Ayrıca
çiçeklenmeden 2 hafta önce CCC
uygulaması genellikle meyve tutumunu
iyileştirmiştir. CCC’nin meyve
tutumunda sağladığı
artışın nedeni sürgün büyümesini
engellemesinden kaynaklanmaktadır.
Sentetik sitokinin olan PBA’nın
Cardinal üzüm çeşidinde 300 ppm
dozda uygulanması ile çekirdekli
tane tutumunda % 100 ve salkım ağırlığında
% 76 artış artış sağlanmıştır
(1,29).
Bağcılıkta
büyümeyi düzenleyici maddelerin önemli
başka bir kullanım alanı çekirdeksiz
üzüm eldesinde kullanılmasıdır.
Bu konuda yapılan çalışmalarda
önemli sonuçlara ulaşılmıştır.
Anob-E Sihahi çeşidi üzerinde yapılan
çalışmalarda anthesisten 1-2 gün
önce 40-60-80-100 ppm dozlarındaki
GA3’e, salkımları
bandırma uygulamalarından alınan
sonuçlara göre GA çekirdek
deformasyonuna neden olmakta, fakat
tozlanma ve döllenme olduktan sonra
etkili olmamaktadır. Çavuş üzüm
çeşidi üzerinde yapılan bir çalışmada
GA’nın 10-50-100 ve 500 ppm dozları
tam çiçeklenme ve tam çiçeklenmeden 10
gün sonra olmak üzere iki kez uygulanmış
ve tüm dozlarda kesin çekirdeksizlik
elde edilmiştir. Yine yapılan diğer
bir çalışmada Hafızali ve
Perlette çeşitlerinde 100 ppm, Hun
çeşidinde 50 ppm GA’nın
tam çiçeklenme zamanında uygulanmasıyla
çekirdeksizliğin uyarıldığı
tespit edilmiştir.(1, 29).
Büyüme
düzenleyici maddelerin bağcılıkta
kullanım alanlarından birisi de
tane seyreltmenin sağlanmasıdır.
Seyreltmenin amacı fazla miktardaki
ürünü azaltarak asmalarda normal
miktarda ürün yüklemesini sağlamaktır.
Böylece ürün kalitesi arttırılır,
salkımların sıkı olması
nedeniyle oluşan çürümelere engel
olunur, salkımların daha kolay
paketlenmesi sağlanır (27). Üzümlerde
elle seyreltme zor ve pahalı olduğundan
son yıllarda kimyasal maddelerle
seyreltme önem kazanmaya başlamıştır.
Büyümeyi düzenleyici maddelerin kullanılmaları
işgücünü oldukça azaltır ve
özellikle kurutmalık ve şaraplık
çeşitlerde yapılması
uygundur (1). Sık salkımlı
çeşitlerde salkımı
seyrekleştirmek amacıyla da büyümeyi
düzenleyici maddeler kullanılabilir.
Şaraplık üzümlerde yapılan
çalışmalarda sürgünler 40-50
cm uzunlukta iken ve çiçeklenmeden yaklaşık
3 hafta önce 1-10 ppm dozunda GA’nın
sadece salkımlara gelecek şekilde
püskürtülmesi, salkımların
daha seyrek yapıda olmasını
sağlamıştır (27).
Sultani çekirdeksiz çeşidinde çiçeklenme
döneminde 20-45 ppm dozunda GA uygulanırsa
salkımlarda seyreltme sağlanabilir.
Ancak çekirdekli sofralık üzümlerde
salkım seyreltmek amacıyla GA
uygulamasından kaçınmak gerekir.
Çünkü tanelerde boncuklanma olabildiği
için salkımların görünüşü
bozulabilir (27). Büyümeyi düzenleyici
maddelerin seyreltmedeki olumlu etkisine
karşın, yüksek
konsantrasyonlarda kullanılan
gibberellin, çekirdekli çeşitlerde
sonraki büyüme mevsiminde tomurcuk büyümesini
azaltabileceği sanılmaktadır
(1, 30).
Çekirdekli
sofralık üzüm çeşitlerinden
bazılarında taneler turgorunu
kaybetmekte ve hasattan 1 ay kadar önce
buruşmaktadır. Bu durumu önlemek
amacıyla tane tutumundan 1-2 hafta
sonra 20 ppm dozunda GA uygulanabilir
(27).
Tane
iriliğinin arttırılması
amacıyla gibberellinler, en önemli hücre
büyüten hormonlar olarak özellikle çekirdeksiz
üzümler üzerindeki etkilerinden dolayı
yaygın şekilde kullanılmaktadırlar.
Bu amaçla Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidinde
GA yaygın olarak kullanılmakta
ve iki uygulama önerilmektedir (28):
-
GA uygulaması, 2,5-20 ppm
konsantrasyonda ve takkelerin % 20-80’i
düştüğü zaman yapılır.
Bu şekilde tane tutumu azaltılarak
salkımlarda uzama, tane büyüklüğünde
bir miktar artış sağlanır.
-
GA uygulaması, 20 ve 40 ppm’de aynı
asmalarda, tane tutumu devresinde ve
genellikle ilk uygulamadan 10-14 gün
sonra yapılır. Bu uygulama tane
büyüklüğünü arttırır.
Kuş
üzümlerinde çiçeklenme sonuna doğru
atılan 2,5-5 ppm’lik GA, bilezik
almanın veya 4-CPA uygulamasının
yerine geçmiştir. Ancak burada doza
dikkat etmek gerektiği, aksi takdirde
dozun arttırılması
durumunda tanelerin çok irileştiği
ve ticari olarak kuş üzümü amacıyla
kullanılamadığı
saptanmıştır. Kurutmalık
üzümlerde taneyi irileştirmek amaçlanır.
Kurutmalık çeşitlerde taneyi az
miktarda irileştirmek amacıyla
çiçeklenme sonuna doğru (% 75 çiçekte)
5 ppm dozunda GA kullanmak yeterlidir
(27). Çekirdekli üzüm çeşitlerinden
bazılarının dışında
genelde GA uygulanmaz. Bunun nedeni
GA’in, tomurcuklarda ertesi yılın
salkım taslaklarına zarar
vermesi ve dolayısıyla göz
verimliliğini düşürmesidir. Çekirdekli
çeşitlerden sadece Razakı’da
yapılan denemelerde başarı
elde edilmiştir (27).
Yetiştiriciler
özellikle sofralık çeşitler açısından
pazara erken üzüm göndererek nisbeten yüksek
olan fiyatlardan yararlanmak isterler.
Fakat bu çeşitlerin normal olgunlaşma
zamanlarını daha da önceye
almak için bazı kimyasal maddelerden
yararlanılmaktadır. Etilen
erkenciliği sağlamak amacıyla
tanelerin ben düşme döneminde
asmalara püskürtülmelidir. Uygulama
dozu çeşitlere göre 100-1500 ppm
arasında değişir. Etilen
uygulamaları, ayrıca ilk
hasattaki ürün miktarını arttırarak
erkenciliği olumlu etkilemekte ve değişik
üzüm çeşitlerinde ortalama 4-16 günlük
erkencilik sağlamaktadır.
Etilenin çok erken dönemlerde (tane
tutumu dönemi) ve çok yüksek dozlarda
uygulanması, olgunluğu
geciktirip ürün miktarını
azaltabilmektedir (27). Hafızali ve
Perlette çeşitleri üzerinde yapılan
bir çalışmada tam çiçeklenme
döneminde 100 ppm GA3
uygulaması ile 7-10 gün erkencilik
sağlanmıştır. Ayrıca
Emperor ve Carignane çeşitlerinde
ben düşme döneminden hemen sonra
200-2000 ppm ethephon uygulaması,
renklenme ve toplam kuru maddeyi arttırmış
ve toplam asidi azaltmıştır
(1).
2.11.
HASAT VE PAZARLAMA
Sofralık üzümler olgunlaşınca
toplanmalıdır. Pek çok meyveden
farklı olarak üzümlerde toplandıktan
sonra olgunlaşma olmadığından
görünüş, renk, lezzet ve yapı
bakımından arzu edilen düzeye
ulaştıklarında bağ
bozumunun yapılması gerekir.
Üzümlerin olgunluğuna karar vermede;
a-
Üzümün rengi
b-
Toplam çözünebilen katı maddeler
c-
Salkım sapının ve iskeletin
rengi
d-
Çekirdek rengi
e-
Tane etinden çekirdeğin ayrılması
f-
Lezzet gibi faktörler etkendir.
Sofralık üzümlerin bağ
bozumunda üzümleri bir defada kesmek doğru
değildir. Şaraplık,
kurutmalık ve şıralık
üzümler, alınan örneklerde
istenilen kuru madde veya öksele durumuna
geldiği zaman bağ bozulur (12,
15).
Sofralık üzümlerde önce güneye
bakan salkımlar kesilir. Kesim işlemine
çiğ kalktıktan sonra başlanır
ve üzüm taneleri ısınmadan
kesime son verilir. Özellikle ihraç
edilecek üzümlerde bu durum daha da önem
kazanır. Salkımları
keserken dikkat edilecek hususlar şunlardır:
1-
Mutlaka bıçak, makas vb. kullanılmalı
ve hasat asla elle yapılmamalı,
2-
Salkımlar olgun olmalı,
3-
Salkımı meydana getiren
tanelerin üzerindeki pus tabakası
silinmemeli,
4-
Salkımlar zedelenmeden kesilmeli,
5-
Kesilen salkımlar kaplara yavaş
ve hafifçe konulmalı,
6-
Salkım olgunluk durumunu ve tabii
rengini almış olmalı,
7-
Hastalık ve haşeresiz olmalı,
8-
Salkım büyüklüğü normal
olmalı,
9-
Salkım sapından tutup
kesilmelidir.
Hasattan sonra ayıklama ve ambalaj işlemine
geçilir. Bu işlem için ağaç
altları ve çardaklar veya bir vasıtanın
gölge tarafı en uygun yerlerdir.
Ambalaj evleri, üzüm ambalajı için
en iyisidir.
Etiketlenmiş ve ambalajı yapılmış
kasalar, ihraç için hazırlanmış
ise, hemen frigofirik kamyona yüklenmelidir.
Yalnız yükleme yapılmadan önce
aşağıdaki işlemler gözden
geçirilmelidir:
a-
Kamyon kasasının iç kısmının
temizliği
b-
İstif şeklinin nasıl yapılacağı
c-
Kaç kasa üzüm alacağı
d-
Kasa sıcaklığının
15-20oC’ye ayarlanması
e-
Ambalajı yapılmış
kasalarda etiket ve parti numaralarının
olup olmadığı kontrol
edilmelidir.
Yükleme yapılırken, kasaların
sallanmayacak şekilde istif
edilmeleri, bunun için öne konan kasaların
ayaklarının birbirine bağlanması
gerekir. Yüklemede ayaklar tam oturmalıdır.
Hava sirkülasyonunun normal olabilmesi için
de tavanla sandık arasında 50
cm’lik bir mesafe olmalıdır.
İç piyasa için hazırlanan üzümler,
doğrudan kara yolu ile gönderilir
veya soğuk hava depolarında
saklanır (12).
3.
SONUÇ
Türkiye
tarımında önemli bir yere sahip
olan bağcılık, günümüzde
üretimden yetiştirmeye, yetiştirmeden
pazarlamaya kadar geçen süreç içerisinde
birçok sorunlarla karşı karşıyadır.
Bu sorunlar içerisinde birim alandan alınan
ürün miktarı ve kalite düşüklüğü
ile ilgili problemler önemli bir yer
tutmaktadır. Bağcılıkta
verimlilik, birim alanda bulunan omca sayısı
yanında, omca üzerinde meydana gelen
salkım ve tanelerin sayısı
ve büyüklüğü ile de yakından
ilişkilidir. Ancak bu özellikler çeşit,
anaç, kültürel uygulamalar ve çevre koşulları
gibi birçok iç ve dış faktör
tarafından etkilenmektedir. Bu sayılan
faktörlerin verim ve kaliteyi arttırmada
çok önemli rolü olduğu görüldüğünden,
bağcılıkta meyve kalitesini
artırıcı uygulamaların
çok dikkatli ve titizlikle yerine
getirilmesi gerekmektedir.
4.
KAYNAKLAR
1.
Uzun, İ.,1996. Bağcılık.
Akdeniz Üniv. Ziraat Fak. Bahçe Bit. Böl.,
Yayın No: 69, Antalya.
2.
Çelik, S., 1998. Bağcılık
( Ampeloloji ), Trakya Üniv. Ziraat Fak.
Bahçe Bit. Böl., Cilt-1, Tekirdağ.
3.
Çelik, H., Ağaoğlu, Y.S., Fidan,
Y., Marasalı, B., Söylemezoğlu,
G., Genel Bağcılık.
Sunfidan A.Ş. Mesleki Kitaplar
Serisi:1
4.
Anonim, 1998. Tarım İstatistikleri
Özeti. T.C. Başbakanlık Devlet
İstatistik Enstitüsü, Yayın
No:2275, Ankara.
5.
Bulduk, S., 1986. Üzüm ve Üzümden Yapılan
Besinlerin Beslenmemizdeki Yeri ve Önemi.
Tarım Orman ve Köyiş. Bak.
Dergisi ( TOK ), Sayı:3. Ankara.
6.
Westwood, M.N., 1993. Temperate-Zone
Pomology. Physiology and Culture. Timber
Press Inc. Portland, Oregon, 523p.
7.
Oraman, M.N., 1972. Bağcılık
Tekniği II. Ankara Üniv. Ziraat Fak.
Yayınları:470, Ders Kitabı:162,
Ankara.
8.
Fidan, Y., Yavaş, İ., 1986. Üzümün
İnsan Beslenmesindeki Değeri. Gıda
Sanayinin Sorunları ve Serbest Bölgenin
Gıda Sanayine Etkileri Simpozyumu
Bildirileri:225-235, Adana.
9.
Barış, C., 1983. Yeni Bir Bağın
Kurulması ve Aşılanması.
Tekirdağ Bağcılık Araş.
Ens. Yayınları No:24, Cilt-3,
Tekirdağ.
10.
Ağaoğlu, Y.S., 1975. Asmada Soğuklama
Süresinin Çiçek Oluşumu Üzerine
Etkisi. Tübitak V. Bilim Kongresi, İzmir.
11.
İlter, E., 1976. Bağ Yetiştirme.
İzmir.
12.
Fidan, Y., 1985. Özel Bağcılık.
Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yayınları
No:930, Ankara.
13.
Samancı, H., 1985. Bağcılık.
Tarımsal Araştırmaları
Destekleme ve Geliştirme Vakfı,
Yayın No:10, Yalova.
14.
Winkler, A.J., 1972. General Viticulture.
Univ. Of California. S:190-203.
Press Berkeley.
15.
Samancı, H., 1985. Bağcılık.
TAV Yayını No:10, Atatürk Bahçe
Kült. Merk. Araş. Ens., Yalova.
16.
Ahmedullah, M., Himmelrick, D.G., 1990.
Grape Management, Small Fruit Crop
Management, The Haworth Press 10, Alice
Street Binghapton, New York.
17.
Weawer, R.J., 1976. Grape Growing. Univ.
Of California, Dept. Of
Viticult. And Enol, A Wiley-Interscience
Publication, John Wile and Sons, New York.
18.
Anonim, 1992. TS 10130 Bağcılık-Budama
Metot ve Kuralları. TSE, Ankara.
19.
Ağaoğlu, Y.S., Çelik, H., Çelik,
M., Fidan, Y., Gülşen, Y., Günay,
A., Halloran, N., Köksal, A.İ. ve
Yanmaz, R., 1997. Bahçe Bitkileri. Ankara
Üniv. Ziraat Fak. Eğ. Araş. ve
Geliş. Vakfı Yayınları:4,
Ankara.
20.
Yeğen, O., 1993. Yabancı Otlar
ve Mücadelesi. Akdeniz Üniv. Basımevi,
Yayın No:52, Antalya.
21.
İnal, S., 1983. Bağcılıkta
Sulama. Bağcılıkla İlgili
Müessesemiz Yayınları ve
Seminer Notları, Cilt-3, Bağcılık
Araş. Ens., Tekirdağ.
22.
Winkler, A.J., Cook, J.A., Kliewer, W.M.
and Lider, L.A., 1974. General
Viticulture. Univ. Calif. Press, Berkeley
and Los Angeles.
23.
Robinson, J.B., 1992. Grapevine Nutriton
Winetitles, Hyde Park Press, Adelaide.
24.
Kacar, B.,1989. Bitki Fizyolojisi. Ank.Üniv.
Ziraat Fak. Yayınları:1153, Ders
Kitabı:323, Ankara.
25.
Vardar, Y., 1971. Bitki Morfolojisinde
Temel Bilgiler. Ege Üniv. Fen Fak. Seri
No:10, Ders Kitabı:155, İzmir.
26.
Erkan, M., Altındişli, Ö., Göven,
M.A., Uçkan, A., Koçer, H., Bağlarda
Entegre Mücadele. T.O.K. Bakanlığı
Zirai Mücadele Araş. Ens., Bornova-İzmir.
27.
Acar, J., Gökmen, V., Hormonlar Hakkında
Açıklama. Hacettepe Üniv. Müh. Fak.
Gıda Müh. Böl., Ankara.
28.
Samancı, H., 1998. Bazı Çekirdeksiz
Üzüm Çeşitlerinde Gibberellik Asit
( GA3 ) Uygulamalarının
Salkım ve Tane Özelliklerine Etkisi.
IV. Bağcılık Sempozyumu
Bildirileri:391-395, Yalova.
29.
Çamlılar, M., 1999. Bitki Büyümeyi
Düzenleyici Maddeler ve Bahçe Bitkileri
Yetiştiriciliğinde Kullanım
Alanları. Süleyman Demirel Üniv.
Ziraat Fak. Bahçe Bit. Böl., Bitirme
Tezi, Isparta.
30.
Yalvaç, T., 1999. Büyüme Düzenleyici
Maddeler ve Bağcılıkta
Kullanımı. Süleyman Demirel Üniv.
Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans
Semineri-II, Isparta.
|