1
TYANA VE TARİH
2. SON
ÜÇ YILLIK GELİŞİM
3. TEMİZLİK
4. KAZI ÇALIŞMALARI
Tyana: (Özet - kaynağı bilinmiyor)
Tyana Türkiyenin İç Anadolu Bölgesinde Niğde İli’ne
bağlı bir kasaba olan Kemerhisar’ın tarihi ismidir.
Tarihi geçmişini Bizans ve daha öncesinden alan Tyana gerçek
bir tarihi hazinedir. Su Kemerleri ve Roma havuzuyla ünlenmiş
olan Tyana halen keşfedilmeyi bekleyen yerleri ile tarihle
ilgilenen herkesi kendine çekmektedir.
Tyana Höyüğü: 1880-1881 yılları
arasında ilk önce Wilson, sonra Ramsay mesafe cetveline göre höyüğün
yerini tesbit etmişlerdir. Daha sonra hiyeroglif yazısı
mütehasısları Hitit ve Asur metinlerinden bu yerin
Hititlerce Tuvanuva denen şehir olduğu ortaya koydular. Bu
adı Romalılar Tyana şekline soktular. Türkler ise höyüğün
üzerinde kurdukları köye (hristiyan kasabası yerinde)
Kilise Hisar ve daha sonraları Kemerhisar adını vermişlerdir.
Romalılar devrinde şehir genişlik almış ve
Bor kasabasını da kaplamıştır. Günümüzde
bu yerde görünen su kemerleri Roma zamanından kalmadır.
Kemerhisar kasabası şimdi hemen bütün höyüğü örtmüş
gibidir.
Roma Devri: (M.Ö.17-M.S.395) Romalılar
Tuvanaya Tyana demişlerdir.Bu sırada geçici bir süre için
Kapodokya Krallığına taht şehri yapılan
Tyanaya kralının Özep adı verilerek Özebya denilmiştir.
Bununla birlikte, Özebya yöresine Jüpiter (Burada Jüpiter elinde
iki ağızlı balta taşıyan bir cüce biçiminde
tasarlanmıştı.) kültü yanında Tisagor ve Diyonez
mezhepleride girmiş bulunuyordu. M.Ö. 42 yılında
Antuan, Yunan Kumandanı Arkelaosu Kapadokya kralı yapmıştı.
Arkelaos Garsona'nın yerinde yepyeni bir şehir kurmuştu.
Burasını kendisine taht şehri yapmış ve
şehre kendi adını vermişti. Fakat Strabon coğrafyasındaki
ifadesine göre cidden şehir denilecek yer Tyana idi. Roma İmparatorluğu
devrinde Tyana bu dahiyane örgütlü imparatorluğun resmini düşündügü
çerçevede yaya, sivil, asker ve adelet kurumları ile donanmış
ve bir çok güzel yapılarla bezenmiş, han, hamam ve aşevleri
ile Romanın cömertlik ihtişamının bir ili olmuştu.
Kalabalıklaşan şehre su, köşk pınarından
çift yüksek, narin sarı trakit taşından kemerlerle
getirilmişti. aynı zamanda bu çift kemerler arasınadan
şehirden Jüpiter tapınağına götüren (ihtiram
yolu) geçmekte idi.Tyana bu yanı ile Pompei şehrini andırıyordu.
Roma Havuzu: Tanrı Jupiter'e köşk pınar
başında mermerden bir tapınak yapılmıştı;
bu yerden çıkan su ona adanmıştı. Tapınağın
mermer taşlarından çoğu 1965 yılında
Kemerhisar açık hava müzesine kaldırılmıştı.
Tapınağın su perilerini gösteren alınlık ve
efriz parçalarıdan bir kaçıda Niğde müzesine
getirilmiştir.
Tyana (Detay – Derleyen Dr.Bülent Ilgaz)
TYANA VE TARİH....................................................................................Sayfa
Başı
Bölgemizde Kaynarca-Bahçeli-Kemerhisar’ın
kuzey kesimi-Askeri Levazım fabrikası hattında yeraltından
geçerek batıya giden bir yer altı ırmağının
varlığı bilinmektedir. Bu ırmak bizim Köşk
dediğimiz Roma Havuzunda daha büyük ve Askeri Fabrika içinde
olmak üzere iki kaynakla kendiliğinden yüzeye çıkmaktadır.
Kuvvetle muhtemeldir ki Roma Havuzu yapılmadan önce de bu kaynak
vardı ve orada yerleşmiş olan insanların su
gereksinimlerini karşılıyordu. Bunu nereden biliyoruz?
Yine bildiğiniz gibi Roma Havuzu’nun doğusunda M.Ö. 6.
bin yıldan kalan bir yerleşim ortaya çıkarıldı.
Ve insanların ilkel dönemde genellikle su kenarlarına yerleştiklerini
biliyoruz. Ortaya çıkarılan ilkel uygarlığın
da bu su nedeniyle oraya yerleşmiş olması muhtemeldir
ve bu uygarlığın kalıntıları Niğde
Müzesinde önemli bir bölümü oluşturmaktadır.
Daha sonraki süreçte M.Ö. 738 –715 arasında
hüküm süren Tuwana Kralı Warpalawa’yı bölgemizde görüyoruz.
Araştırmalar, M.Ö. 8. yüzyılda “Geç Eti” döneminin
başkenti olduğunu göstermektedir. Warpalawa’nın önemsediği
bir Tanrı olan Gıda Tanrısı Tarhunzas’ın
bir elinde buğday başağı, bir elinde üzüm salkımı
tutan rölyefi Aydınkent’te (Ereğli) bulunmaktadır.
Tyana’dan İstanbul’a götürülen ve sol
tarafı kaybolan bir rölyefte de Warpalawa’yı eski çağlardan
bir tanrıyı beslerken göstermektedir. Bu da yine
Warpalawa’yla ilgili önemli bir belgedir.
Belgeler ayrıca; Tyana ve Gordion (Polatlı
yakınlarında Frigya başkenti) arasında sıkı
ilişki olduğunu göstermektedir. Bu ilişki Asurlulara
karşı bir ittifaka kadar varmaktadır. Ne yazık ki
Mita (Frigya Kralı) ve Warpalawa’nın arasındaki
ittifaka ışık tutacak tarihi kanıtlar yoktur.
Birkaç yıl önce Tyana’nın kuzey-doğusunda
ortaya çıkarılan tümülüste bulunan bronz eşyalar
arasında bulunan; üzerelerinde öküz motifleri olan kuşaklar,
şallar, bir işlemeli kemer ve diğer buluntuların
M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış Frigyalı bir yöneticiye
ait olduğu belirlenmiştir. Tyana’daki buluntuların
paralelinde, Gordion’daki buluntular da bunların zamanın
önde gelen bir Frigya atölyesinde üretildiğini göstermektedir.
Toros stratejik geçitlerini tam olarak kontrol
edemeyen Frigya için, Tyana ile yaptığı ittifak
Asurluların Anadolu’ya yayılmasını önleyen
barajın önemli taşlarında biri olmuştur. Öte
yandan Klikya geçitlerinin kuzeyinde önemli bir konumu olan Tyana,
Asur istilası tarafından tehdit edildiği için Frigya
imparatorluğu ile ittifakın arkasını sağlama
aldığına inanıyordu. Jeopolitik ve stratejik
bilgileri egemenlik politikaları ile örtüşmeyen Gordion ve
Tyana müttefiktiler.
Kapadokya Krallığının ilk
Helenleştirme eğilimleri; M.Ö. 3. yüzyılın
ortalarında başlamış, daha sonra da politik yönlendirme
ile Yunan kültürünün yaygınlaştırılmasına
çalışılmıştır.
Kral Ariaramnes döneminde krallığın
yönetim merkezi olan Tyana M.Ö. 3.yüzyıldan başlayarak
Kuzey Toroslar dizisinin kontrol merkezi olmuştur. Politik açıdan
bakıldığında Kapadokya Krallığı
Seleukidik çıkarlarının merkezi Anadolu’daki
temsilcisi olmuştur. Seleukiden İmparatorluğu,
topraklarının kuzeyindeki komşularıyla iyi ilişkileri
nedeniyle, 3. yüzyılda bölgenin en büyük gücüydü.
Seleukidikler bir süre sonra yıkılmış
yerine Bergama Krallığının hakimiyeti kurulmuştur.
Bu hakimiyet aynı zamanda Helenleştirme politikasını
getirmiştir. Konuşma dili Yunanca olmuştur. Özel
kraliyet ayrıcalığı sayesinde Yunan tiyatrocuları
ülkeye gelmiş ve bu da ülkede tiyatronun gelişmesini
olumsuz etkilemiştir. Yunan eğitim sisteminin kurumları
kademeli olarak yerleşmiştir. Kapadokya her geçen yıl
bir Yunan-Helen kültür ve eğitiminin yuvası olmuştur.
Tyana’nın kuzey-doğusundaki dağlık
alanda bulunan mermer yatakları o zamanlar büyük bir kraliyet
inşaa programı çerçevesinde işlenmiş olabilir.
Bu bölümü bölgesel sanat eserleriyle karşılaştırırsak,
işçilik Anadolu-Yunan sanatıyla benzerlik gösterir. Bu
benzerlik tesadüfi değildir ki Tyana’da bir doğu Yunan-İyonya
stilinin egemen olduğu ve İyonya tarzında bir yapının
Tyana’da inşaa edildiğini göstermektedir.
Tyana bölgesinde en iyi şekilde korunmuş
olan su tekniği ile ilgili yapılar özel bir hayranlık
uyandırmaktadır. İlk sıradaki de Bahçeli’de
bulunan ve mermer duvarlarla örülmüş kaynak sularını
çeviren Roma Havuzudur ki; bu havuzdan Roma İmparatorluğu döneminde
Tyana’ya doğru bir su iletim şebekesi yapılmıştır.
Havuz 62 X 20 metre boyutlarındadır. Bu kaynaktan yerle aynı
seviyede olan bir boru şebekesi çıkmaktadır. Boru
şebekesi; kaynaktan kemerler aracılığı ile su
taşımıştır. Su iletim hattının
Tyana içindeki bölümü hakkında hiç bilgimiz yoktur.
Taşınan suyun miktarı ile ilgili
ölçümler; Tyana’ya 30 000 kişiye yetecek kadar su taşındığını
göstermektedir. Bu rakamın büyüklüğü suyun, içme suyu
yanında sulama amaçlı da kullanıldığını
göstermektedir.
Elde bulunan mimari tarzlara topluca bakıldığında,
Tyana’nın imparatorluk dönemi şehir gelişimini gösteren
tüm özellikleri taşıdığı görülür. Bu dönemdeki
diğer buluntu örnekleri de karşılaştırıldığında,
aynı sonuca ulaşılır. Güney Kapadokya’daki
Tyana şehri, imparatorluk dönemi şehir medeniyetlerinin en
iyi göstergelerinden birisidir. Tyana orada diğer imparatorluk kültürünü
yansıtan şehirlerle karşılaştırıldığında,
kaliteli bir örnek olarak ortaya çıkmaktadır. Vahşi
hayvan avını gösteren bir mezar kabartması da bu
medeniyete bir örnektir. M.S. 2. yüzyıl dönemine ait bu
kabartma resme, konusu açısından bakıldığında
bir harikadır. Stil olarak birbirine akraba olan örnekler
incelendiğinde, Tyana’da çok yüksek bir sanatsal dereceye ulaşmış
bir atölyede yapıldığı anlaşılabilir.
Aynı özellikleri imparatorluk dönemi lahitleri de taşımaktadır.
Üzerinde vahşi hayvan işlemeleri olan çatı rölyefleri
de aynı mezar kazılarından çıkarılmıştır.
Tyana’nın altındaki bu göze çarpan
kabartmaların sebebi sorulduğunda, Tyana yakınlarından
geçen eski yolun sorumlu olduğu söylenilebilir. Tyana
imparatorluk döneminde de (tarım bölgelerinden) köylerden
şehirlere geçen yolun önemli bir etabıydı. M.S. 2. yüzyıldaki
doğu savaşlarında şehrin önemi tekrar ön plana
çıkmıştır. Birçok Romalı imparatorun
Tyana’ya gelmesi bunu kanıtlamıştır. M.S. 213 yılında
Carakalla tarafından doğu akınlarında savaşacak
orduları hazırlamak için Tyana bir eyalete dahil edilmiştir.
Tyana’daki askeri birliklerin varlığı
da ikmal yeri olarak kullanıldığının göstergesidir.
İkmal (lojistik) uzmanı C. Torkutias’ın mezar taşı
– Kapadokya bölgesinde Apollinarise hizmet etmiştir- da bunun
kanıtıdır. Anadolu’nun batısındaki uluslar
arası trafik bağlantıları Klikya kapıları
aracılığı ile Tyana’ya kadar gelmiştir. Bu
trafikle sadece insanlar gelmemiş, aynı zamanda mal,
sermaye, bilgi, teknik bilgi ve kültürel akımlar gelmiştir.
Bu çok çeşitli trafik, Tyana’nın her dönemde yükselmesini
sağlamıştır.
Her şeyden önce bilinen bu ithal kültürün
dışında da imparatorluğun bu ülkede yüzyıllarca
sürmüş kendi kültürü de vardır. Bu durum özellikle yöresel
özellikleri taşıyan ve işçiliğin birinci kalite
olduğu taş işlemeciliği (baskı) sanatında
kendini gösterir. Uluslararası alanda ün yapmış atölyelerde
üretilen ve mermer üzerine işlenen kadın resimleri geç
İran dönemine benzer özellikler taşır. Bu mermer
malzemelerin de dışarıdan ithal edilmiş olması
muhtemeldir.
Tyana tehlikeye açık konumu nedeniyle
Anadolu’da olan savaşlarda sürekli kurban konumuna düşmüştür.
Fakat bütün olarak bakıldığında şehir her
pozisyonda bu durumdan kendine yararlar çıkarmasını
bilmiştir. En azından Tyana M.S. 5. yüzyılda çok önemli
yapı olan ve başkentin atölyelerine özgü çok güzel işleme
stilleriyle bezenmiş bölümleri olan bir basilikayı yapma gücüne
erişmiştir. Üzerinde akantus çiçeğinin oldukça özenli
işlenmiş örnekleri olan ve iyi korunmuş olan taş
işlemeler döneminin İstanbul yada Selanik’teki çalışmalarına
pek az benzemektedir. Tyana eski Bizans döneminde bile İmparatorluk
şehirlerindeki gelişmelerle yakından ilgiliydi.
Toroslar ön ülkesinin merkezi yerleşim
birimi olan şehrin (Tyana’nın) sonu da muhtemelen M.S. 6.
yüzyıldaki Pers savaşı ve 7. 8. yüzyıllardaki
şehri talan edip yıkan ve sonunda istila eden Arap akınlarında
olmuştur.
O zamanlar açıkça görülüyor ki, şehrin
gelişiminin bin yıllar içinde oluşan yaşam stili
yıkılmış ve bunu takiben Tyana’nın işlevini
güney Kapadokya’daki şehirler üstlenmiştir. Yerleşim
için son kanıt da, M.S. 10. yüzyıldan kalma bir dolap kapağıdır
ki; bu dönemde Tyana Bizans yöneticilerinin takviyesiyle kendinde
son bir kilise yapacak gücü bulmuştur. En geç 11. yüzyılda
Selçukluların akınlarıyla Tyana’daki bu ara dönem
de sona ermiş ve Tyana’nın şehir olarak işlevini
kuzeydeki Niğde üstlenmiştir. Bugün Tyana’nın
kuzeyindeki kenarı oyuk kayalık (Eftiyan) çok sayıda
geç antik dönem kaya odaları için bir kanıt oluşturmaktadır.
Tyana’nın bir başka ve önemli özelliği
Apollon’un doğum yeri olmasıdır. Apollon aslında
bugünün diliyle bir felsefeci demek en doğru tanım olur
diye düşünüyorum. Mucizeleri olduğu yazılan bir
insan. Yaşamı İsa ile aynı döneme rastlıyor.
İsa’nın alternatifi olarak öne sürüldüğü yada
aslında Apollon’un İsa olduğunu iddia edenler bile
var. Tabii özelliklerinden çok turizm açısından ne kadar
etkileyeceği bizi ilgilendiriyor. Ve Apollon tam da turistik özellikleri
kullanılabilecek bir düşünür. Mabedinin ortaya çıkması
Niğde için ve Ülkemiz için çok önemli bir turistik hareketi
yakalamamızı sağlayabilir.
SON ÜÇ
YILLIK GELİŞİM..........................................................Sayfa
Başı
Bu dönemin öyküsü Kemerhisar girişine
yapılan Tyana Parkı ile başlar. Bu parkın duvarı
yerine Tyana’nın dağılmış taşları
olabildiğince düzenlenerek konmuştu. Bu durum önce Vali
Beyin ve daha sonra da Milletvekilimiz sayın Eyüp Doğanlar’ın
ilgisini çekti. Daha sonra da Kültür Bakanı sayın İstemihan
Talay ve Genel Müdür sayın Dr. Alpay Pasinli’nin dikkatini çekti.
Bu arada Tyana Kültür ve Turizm Vakfını kurduk. Biz amacımızı
biliyorduk. Ama gelişimin bu kadar hızlı olacağını
tahmin edememiştik. Örneğin ilk kamulaştırma için
kolları sıvadığımızda; kamulaştırma
bedellerini para ile ödemeyi düşünmüyorduk. Çünkü paramız
yoktu. Ama arsa takası düşünüyorduk. Tapudaki işlemler
için gerekli parayı bulamadığımızdan, Vali
Bey Tapu Kadastro Müdürlüğüne yazılı emir vererek
yaptırdı. İşlemler bitip kamulaştırmaya
geçtiğimizde Kültür Bakanlığı devreye girdi ve
işi üstlendi. Şimdi ikinci kamulaştırma hazırlığı
başlamıştır. İkinci kamulaştırma
Kemer Kapı bölgesinde 4550 m2’lik bir alanda yapılacaktır.
Kamulaştırma ile ilgili tüm tapu ve kadastro hazırlıkları
tamamlanmıştır. Parasal maliyeti 50 – 60 milyar TL
civarında olacaktır.
Bir başka kamulaştırma çalışması
Padova Üniversitesi tarafından yapılmaya çalışılmaktadır.
Üretilen proje Kemerhisar’ın ana yerleşim bölgesi olan höyüğü
tümüyle kapsamaktadır. Kamulaştırma projesi Avrupa
Birliği’ne sunulacaktır. Bu projeyi Padova İl yönetimi
de desteklemektedir.
Bu tabii ki burada söylendiği gibi kolay
olmadı, uzun uğraşlar sonucunda oldu. Bilindiği
gibi bu çalışmalarla bağlantılı olarak
“Tyana Kültür Şenliği” düzenlendi.
Yaptığımız tüm çalışmalar
Tyana’ya bakışımızı değiştirdi ve
zenginleştirdi. Aynı zamanda yeni çalışmaların
temellerini oluşturdu, yeni kapılar açtı. Örneğin
Tyana Parkı açık Hava müzesinin ön çalışmasının
zeminini hazırladı. Şimdi her yıkıntıdan
çıkan Tyana’ya ait taşlar alınmakta ve gelecekte
kurulacak Açık Hava Müzesi için hazırlanmaktadır. Açık
hava müzesini projesi çizilmiş, alanı Kültür Bakanlığına
devredilmiştir. Bakanlık bu yıl ihale edeceğini
bize sözlü olarak bildirmiştir.
Burada bir başka önemli gelişme İtalyan
ekibin önce yüzey araştırması ve sonra da kazı
çalışmasını kabul etmesi oldu. Bu konuda ve biraz
sonra konuşacağımız kardeş şehir
konusunda Prof. Dr. Asım Tanış’ın büyük katkıları
olduğunu unutmamamız gerekir.
TEMİZLİK..........................................................................................Sayfa
Başı
Bilindiği gibi kamulaştırılma
ve açılan bedel artırım davaları vardı. Bu
davalarda yapılan keşiflerin masrafları ve halkın
tepkisi, dava açmayanlara yaptığımız yardımlar,
davalardan büyük çoğunlukla vazgeçilmesine neden oldu. En son
olarak da tedbir dışı olan duvarların temizlenmesi
ve buna yoğun ilgi temizliğin tam yapılmasını
sağladı. Şu anda tek bir bahçe dışında
yaklaşık 1200 metrelik bant temizlenmiştir.
KAZI ÇALIŞMALARI.......................................................................Sayfa
Başı
Kazıyı Venedik Bölgesi Klasik ve Doğu
Uygarlıklarını İnceleme ve Araştırma
Merkezi adlı “Kültür Vakfı” finanse etmektedir. Kazı
ekibi ise; Padova Üniversitesi Edebiyat ve Felsefe Fakültesi, Eski
Çağlar Bilimleri Bölümü ve Venedik “Ca Foscari” Üniversitesi
öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Kazı ekibini
sorumlu başkanı, Padova Üniversitesinden arkeolog – topoğrafyacı
Prof. Dr. Guido Rosada’dır. Vakıf başkanı Prof.
Dr. Gustavo Traversari olup, Venedik “Ca Foscari” Üniversitesinden
emeklidir. Bilindiği gibi ilişkiyi sürekli olarak Prof. Dr.
Asım tanış yürütmüştür.
Kazı iki beş yıl olarak planlanmıştır.
I. Beş yıllık plan T. C. Kültür Bakanlığına
sunulmuştur. Plan gereğince, 2002 yılı için
77.047 Euro para ayrılmıştır. Ayrıca ikinci
bir maddi destek isteği de İtalya Dışişleri
Bakanlığına iletilmiştir.
2002 yılında kazı Roma Hamamı
çevresinde yapılacak, su kemerlerinin bitiş bölgesinde
bilgi edinmek amacı ile sondaj kazıları yapılacaktır.
Ayrıca tüm bölgede yaygın olarak, Örenardı,
Direktaş bölgeleri de dahil olmak üzere jeoradarlarla toprak
yapısı incelenecektir.
Bu yıl sunulan kazı izni ile ilgili
raporda ilk beş yıllık çalışmanın yıl
yıl öngörüleri sunulmuştur. Bu öngörüler gerçekleşirse,
özellikle Kemer Kapı denilen bölge önemli oranda açılmış
ve Kemerlerin bitim bölgesi aydınlanmış olacaktır.
İlk beş yılın sonunda ikinci beş yılın
programı sunulacaktır
|